Translation of "Yumurtalar" in English

Yumurtalar nasıl?

How are the eggs?

Yumurtalar sepetteler.

The eggs are in the basket.

Yumurtalar istiyorum.

I want eggs.

Yumurtalar kırılmış.

The eggs are broken.

Yumurtalar nerede?

Where are the eggs?

Bakın, küçük yumurtalar.

Look, the little eggs.

Affedersiniz, yumurtalar nerede?

Excuse me, where are the eggs?

Affedersiniz. Yumurtalar nerede?

Excuse me. Where are the eggs?

Yumurtalar umurumda değil.

I don't care for eggs.

Yumurtalar hala sıcak.

The eggs are still hot.

Yumurtalar nerede, lütfen?

Where are the eggs, please?

Bu yumurtalar taze.

These eggs are fresh.

Yumurtalar çok kırılgandır.

Eggs are very fragile.

Yumurtalar ne kadar?

How much do eggs cost?

Yazın, yumurtalar çabuk bozulur.

- In summer, eggs soon go bad.
- In the summer, eggs soon go bad.

Yumurtalar yazın çabuk bozulur.

Eggs go bad quickly in the summer.

Kutudaki bütün yumurtalar kırıldı.

All the eggs in the box were broken.

Yumurtalar düzine ile satılırlar.

Eggs are sold by the dozen.

Yumurtalar daha pahalı oluyor.

Eggs are getting more expensive.

Karton kutuda yumurtalar var.

There are eggs in the carton.

Üzgünüm, ama yumurtalar nerede ?

I'm sorry, but where are the eggs?

Yumurtalar asla kahvaltıyı kaçırmaz.

Eggs never miss breakfast.

Yazın yumurtalar çabuk bozulur.

In the summer, eggs go bad quickly.

Siyah tavuklar beyaz yumurtalar yumurtlar.

Black hens lay white eggs.

Yazın yumurtalar çok çabuk bozulur.

- In summer, eggs soon go bad.
- In the summer, eggs go bad quickly.

Tüm bu yumurtalar taze değildir.

- All these eggs are not fresh.
- All these eggs aren't fresh.

Bu yumurtalar düzineyle mi satılır?

Are these eggs sold by the dozen?

Bu sadece yumurtalar için geçerli değil,

And it's not just eggs that it applies to,

Yumurtalar arka tarafta, karanlıkta. Görülmeleri imkânsız.

The eggs are laid right in the back, in the dark. It's impossible to see them.

Yumurtalar en az beş dakika kaynatılmalıdır.

Eggs should be boiled for at least five minutes.

Bazı yumurtalar iyiydi fakat diğerleri kötüydü.

Some eggs were good, but the others were bad.

Yumurtalar ağırlığına ve boyutuna göre sınıflandırılır.

The eggs were graded according to weight and size.

Yumurtalar iyi bir protein kaynağı mıdır?

Are eggs a good source of protein?

Acaba yumurtalar neden düzine olarak satılıyor.

I wonder why eggs are sold by the dozen.

Sanırım az önce yediğim yumurtalar bozuktu.

I think the eggs that I just ate were rotten.

- Yumurtaların maliyeti nedir?
- Yumurtalar ne kadar?

How much do eggs cost?

Yumurtalar Amerika'da genellikle düzineler halinde satılıyor.

Eggs are usually sold by the dozen in America.

Çocuk dairesinin penceresinden insanlara yumurtalar atmayı seviyordu.

The boy liked throwing eggs at people from the window of his flat.

O, bir çiftçiden yumurtalar ve süt aldı.

He bought eggs and milk from a farmer.

Siyah bir tavuk bile beyaz yumurtalar yumurtlar.

Even a black hen lays white eggs.

Bu ambalajdaki yumurtalar diğer ambalajdakilerden daha tazedir.

The eggs in this case are fresher than those in the other case.

İnekler bize süt verir, ve tavuklar yumurtalar.

Cows give us milk, and hens eggs.

Ama hayatta kalmak isteyen için yumurtalar harika enerji kaynağıdır.

But eggs for the survivor are almost always a great source of energy,

Vücudunun büyük bir kısmı o yumurtalar için feda ediliyor.

A huge part of her body is actually given to those eggs.

Bazı yumurtalar çürük değildi ama onların geriye kalanı çürüktü.

Some eggs weren't rotten, but the rest of them were.

Bir doktor bana yumurtalar yemenin benim için kötü olduğunu söyledi.

A doctor told me that eating eggs was bad for me.

Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.

Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.

İlk yumurtalar yaklaşık iki ay önce bırakıldı. O yumurtalardan yavrular çıkmaya başladı.

The first nests were laid almost two months ago, and now they are beginning to hatch.

Tom yumurtalar için o kadar çok para ödemek istemedi, bu yüzden hiç satın almadı.

Tom didn't want to pay that much for eggs, so he didn't buy any.