Translation of "Inatçı" in English

O inatçı.

- She is obstinate.
- She's stubborn.
- She is stubborn.

Tom inatçı.

- Tom is obstinate.
- Tom is stubborn.

İnatçı davranıyorsun.

You're being stubborn.

- Tom oldukça inatçı.
- Tom çok inatçı

Tom is quite stubborn.

İnatçı olabilirim ama Tom kadar inatçı değilim.

I may be stubborn, but I'm not as stubborn as Tom is.

Tom inatçı değildir.

Tom isn't stubborn.

Tom inatçı kalır.

- Tom's headstrong.
- Tom is stubborn.
- Tom remains obstinate.
- Tom's stubborn.

İnatçı insanları sevmem.

I don't like stubborn people.

Tom inatçı oluyor.

Tom is being stubborn.

Tom çok inatçı.

Tom is very stubborn.

Sanırım Tom inatçı.

- I think Tom is persistent.
- I think that Tom is persistent.

Tom oldukça inatçı.

Tom is quite obstinate.

Fazla inatçı olmayın.

Don't be too stubborn.

Biz inatçı değiliz.

We're not stubborn.

Tom gerçekten inatçı.

Tom is really stubborn.

Tom inatçı olabilir.

- Tom may be stubborn.
- Tom might be stubborn.

- Tom inatçı ve huysuzdur.
- Tom inatçı ve huysuz.

Tom is stubborn and moody.

- Tom inatçı bir oğlandır.
- Tom inatçı bir çocuktur.

Tom is a stubborn boy.

"Ah, çok inatçı biri!

"Ah, he's so stubborn!

İnatçı yanım babamdan gelmedir.

I've got my stubbornness from my father.

- O inatçı.
- O inatçıdır.

- She is obstinate.
- She's stubborn.
- She is stubborn.

Büyüdükçe daha inatçı oldu.

He became more obstinate as he grew older.

Yaşlandın ve inatçı oldun.

You've become old and stubborn.

O kadar inatçı olma.

Don't be so stubborn.

O, inatçı kadar aptal.

He's as stupid as stubborn.

O, inatçı bir kadındır.

She's a stubborn woman.

Tom son derece inatçı.

Tom is extremely stubborn.

Tom inatçı, değil mi?

Tom is stubborn, isn't he?

Tom inatçı bir kişidir.

Tom is a stubborn person.

O inatçı bir kız.

She's a stubborn girl.

Tom çok inatçı olabilir.

Tom can be awfully stubborn.

Tom oldukça inatçı olabilir.

Tom can be quite stubborn.

Tom inatçı bir adamdır.

Tom is a stubborn guy.

Tom, Mary kadar inatçı.

Tom is as stubborn as Mary.

O, inatçı bir kişidir.

He's a stubborn person.

İnatçı bir aptal olma.

Don't be a stubborn fool.

İnatçı olduğumu düşünüyor musun?

Do you think I'm stubborn?

Çok inatçı olduğumu biliyorsun.

- You know I'm very stubborn.
- You know that I'm very stubborn.

Tom'un inatçı olduğunu düşünüyorum.

- I think Tom is stubborn.
- I think that Tom is stubborn.

İnatçı bir öksürüğüm var.

I have a persistent cough.

O inatçı bir kızdır.

She is an obstinate girl.

Mary inatçı bir kadın.

Mary is a stubborn woman.

Tom inatçı bir adam.

Tom is a stubborn man.

Tom inatçı bir çocuk.

Tom is an obstinate boy.

Tom inatçı olduğumu söylüyor.

Tom says I'm obstinate.

Ben inatçı olduğumu sanmıyorum.

- I don't think I'm stubborn.
- I don't think that I'm stubborn.

Ben hep inatçı oldum.

I've always been stubborn.

Ben inatçı bir adamım.

I'm a stubborn man.

Sami inatçı bir insandı.

Sami was a tenacious person.

Tom'un inatçı olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is obstinate.
- I know Tom is obstinate.

Bazen inatçı olduğumu biliyorum.

- I know that I'm sometimes obstinate.
- I know I'm sometimes obstinate.

Tom muhtemelen inatçı olacak.

- Tom is likely to be stubborn.
- Tom will probably be stubborn.

Sen inatçı biri kişisin.

You're a stubborn person.

Sen inatçı bir kızsın

You're a stubborn girl.

Sen inatçı bir çocuksun.

You're a stubborn boy.

Tom her zaman inatçı.

Tom is always stubborn.

Tom'un inatçı olduğunu duydum.

I heard that Tom is stubborn.

Tom çok inatçı değildi.

Tom wasn't very persistent.

Tom ve Mary inatçı.

Tom and Mary are stubborn.

- Tom oldukça inatçı, değil mi?
- Tom oldukça inatçı davranıyor, değil mi?

Tom is being quite obstinate, isn't he?

- Tom inatçı.
- Tom dik başlı.

Tom's headstrong.

Tom gerçekten inatçı, değil mi?

Tom is really stubborn, isn't he?

Tom oldukça inatçı, değil mi?

Tom is quite stubborn, isn't he?

Tom çok inatçı, değil mi?

Tom is very stubborn, isn't he?

Tom bir katır kadar inatçı.

- Tom is as stubborn as a mule.
- Tom is stubborn as a mule.

İnatçı olmak sana yardımcı olmayacak.

Being stubborn won't help you.

Neden bu kadar inatçı oluyorsun?

- Why are you being so stubborn?
- Why are you so stubborn?
- Why are you being so obstinate?

Bu kadar inatçı olmayı bırak.

Stop being so stubborn.

Benim kadar inatçı olduğunu görüyorum.

I see that you're as stubborn as I am.

Ben oldukça inatçı bir adamım.

I'm a pretty stubborn guy.

Sadece senin inatçı fikirlerin dinlenmeli.

Only your stubborn opinions have to be listened to.

O bir katır kadar inatçı.

- He is stubborn as a mule.
- He's as stubborn as a mule.

Ben düşündüğün kadar inatçı değilim.

I'm not as stubborn as you think.

- Tom inatçı.
- Tom dik kafalı.

Tom is pig-headed.

Tom inatçı, zorlu bir müşteridir.

Tom is a hard-nosed, tough customer.

Tom inatçı davrandığımı düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought I was being stubborn.
- Tom said that he thought I was being stubborn.
- Tom said that he thought that I was being stubborn.
- Tom said he thought that I was being stubborn.

Tom zaman zaman inatçı olabilir.

Tom could be stubborn at times.

Tom Mary'nin inatçı olacağını düşünmüyor.

Tom doesn't think Mary will be stubborn.

Tom Mary'nin inatçı olacağını düşünüyor.

- Tom thinks Mary will be stubborn.
- Tom thinks that Mary will be stubborn.

Umarım Tom fazla inatçı değildir.

I hope Tom isn't too stubborn.

Tom senin inatçı olduğunuzu söyledi.

- Tom said you're stubborn.
- Tom said that you're stubborn.

Tom, Mary'nin inatçı olacağını biliyordu.

Tom knew that Mary would be stubborn.

Tom Mary'nin inatçı olduğunu söyledi.

Tom said that Mary was stubborn.

Tom senin gibi inatçı değil.

Tom isn't stubborn like you are.

Tom niye bu kadar inatçı?

Why's Tom so stubborn?

Tom inatçı davranıyor, değil mi?

Tom is being stubborn, isn't he?

Tom'un inatçı biri olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is a stubborn person.
- I know Tom is a stubborn person.

Eğer inatçı olursan kesinlikle yalnız kalırsın.

If it becomes stubborn indeed it stands alone.

Mary özür dilemeyecek kadar çok inatçı.

Mary is too stubborn to apologize.

O yaşlanırken gittikçe daha inatçı oluyor.

As he gets older, he's getting more and more stubborn.

Tom genellikle bu kadar inatçı değil.

Tom isn't usually this obstinate.