Translation of "Hayli" in English

0.008 sec.

Examples of using "Hayli" in a sentence and their english translations:

Hayli meşgulüm.

I'm sort of busy.

Hayli akıllıyım.

- I am highly intelligent.
- I'm highly intelligent.

Hayli zekiyim.

- I am highly intelligent.
- I'm highly intelligent.

Ben hayli yorgunum.

I'm sort of tired.

Öğretmenlerimiz hayli niteliklidirler.

Our teachers are highly qualified.

Sami hayli endişeliydi.

Sami was highly concerned.

Amerika'da işler hayli karıştı

Things are very complicated in America

Bir hayli üyemiz var.

We have many members.

Ben bir hayli etkilendim.

- I am greatly impressed.
- I'm highly impressed.

Ben hayli motive oldum.

I'm highly motivated.

Tom zaten hayli tehlikede.

Tom is in plenty of danger already.

Fransızcan bir hayli gelişti.

Your French has improved considerably.

Tom'a bir hayli hayranım.

I admire Tom a great deal.

Tom'un hayli seçeneği var.

Tom has plenty of options.

O bir hayli çok.

That's quite a bit.

Onu hayli şüpheli buluyorum.

I find it highly suspicious.

Tom bir hayli olgunlaştı.

Tom has matured a great deal.

Tom'u bir hayli özleyeceğiz.

We'll miss Tom a great deal.

Bu hayli tavsiye edilir.

This is highly recommended.

O kitap hayli yanıltıcıdır.

That book is highly misleading.

Sami hayli para kazandı.

Sami earned quite a bit of money.

Birlikte hayli zaman geçirdik.

We've spent a great deal of time together.

Hayli stilize insanlar tasvir edilmiş,

Highly stylized humans are depicted

Ve bu bir hayli ilginç

and that's interesting

Fransa'da sanatçlara hayli saygı gösterilir.

Artists are highly respected in France.

Bir hayli mücevher satın aldın.

You bought a lot of jewels.

Japon telefon sistemi hayli etkindir.

The Japanese telephone system is highly efficient.

Tom bir hayli para kazandı.

Tom made a bunch of money.

Onun yeni romanı hayli övüldü.

Her new novel has been highly praised.

Tom'un mali durumunun hayli farkındayım.

I'm well aware of Tom's financial situation.

O bir hayli sabır gösterdi.

He displayed a great deal of patience.

Aile serveti bir hayli artmıştır.

The family fortune has increased a great deal.

Onu bir hayli düşündüğünü biliyorum.

I know you think highly of her.

Bunun hakkında bir hayli düşündüm.

I've thought about this a great deal.

Bir hayli öğrenci bugün yok.

Quite a few students are absent today.

Bir hayli Kanadalı arkadaşım var.

- I have many Canadian friends.
- I have a lot of Canadian friends.
- I have lots of Canadian friends.

Suçlu silahlı ve hayli tehlikeli.

The criminal is armed and highly dangerous.

Bu müzik hayli çok seslidir.

This music is highly polyphonic.

Tarih hayli siyasallaştırılmış bir konudur.

History is a highly politicized subject.

Kendimi bir hayli şanslı hissettim.

I felt rather lucky.

Ben debir hayli kariyer başarısı edindim

I've had a fair bit of career success,

Ve bazıları da bir hayli özeldi.

and some were quite personal.

- George oldukça gevezedir.
- George hayli geveze.

George is quite talkative.

Onun haklı olduğundan bir hayli eminim.

I'm pretty sure he's right.

İstifa etmek için hayli baskı altındayım.

I've been under considerable pressure to resign.

Tom'un seni görmek istediğinden hayli şüpheliyim.

I highly doubt Tom wants to see you.

Onun öğretim yöntemleri alışılmışın hayli dışında.

His teaching methods are highly unorthodox.

Akvaryumda bir hayli nadir balık var.

There are many rare fish at the aquarium.

Sana söyleyecek bir hayli şeyim var.

I have a great deal to tell you.

Dan hayli eğitimli profesyonel bir araştırmacıdır.

Dan is a highly trained professional investigator.

Bu konuda bir hayli kitap var.

There are many books on this subject.

Bu yolda bir hayli trafik var.

There is a great deal of traffic on this road.

Tom bir çocuk olarak hayli utangaçtı.

Tom was sort of shy as a kid.

Orada bir hayli iyi arkadaşları vardı.

He had many good friends there.

Aşk hayli bağımlılık yapıcı bir ilaçtır.

Love is a highly addictive drug.

Tom onun hayli eğlenceli olduğunu düşündü.

- Tom thought it was highly amusing.
- Tom thought that it was highly amusing.

- Sami, Leyla'yı hayli oynak bir kişi olarak tanımladı.
- Sami, Leyla'yı hayli dengesiz biri olarak tanımlıyordu.

Sami described Layla as a someone who was highly volatile.

O, bu sabah bir hayli mektup aldı.

- He received a good many letters this morning.
- He received quite a few letters this morning.

Onlar bir hayli çok kitap satın aldılar.

They bought quite a few books.

Şiddetli yağmur bir hayli zarara yol açtı.

The torrential rain did quite a bit of damage.

Tom Boston'da bir hayli arkadaşı olduğunu söyledi.

- Tom said he had plenty of friends in Boston.
- Tom said that he had plenty of friends in Boston.

O hayli nitelikli bir çalışan olarak düşünülüyor.

He is considered to be a highly qualified employee.

Onu hayli nitelikli bir çalışan olarak düşünüyorlar.

They consider him a highly qualified employee.

Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?

You have a lot of experience in computers, don't you?

Böylece bir hayli geleneksel olan Koreli ailemin yanına,

So I went to my very traditional Korean parents,

Hava bir odada sıkıştırıldığında hayli ısı yalıtımı sağlar.

Air provides considerable thermal insulation when trapped in a chamber.

Hâlâ okul günlerimle ilgili bir hayli anım var.

I still have many clear memories of my school days.

Bir çekirge ve bir hayli karınca bir tarlada yaşadı.

A grasshopper and many ants lived in a field.

Mademki Tom işsiz onun bir hayli boş zamanı var.

Now that Tom is unemployed, he has quite a bit of free time.

Burası bir hayli kalabalık. Haydi başka bir yere gidelim.

It's way too crowded in here. Let's go somewhere else.

- Onun müziği oldukça polifoniktir.
- Onun müziği hayli çok seslidir.

His music is highly polyphonic.

- Bu kitap çokça tavsiye ediliyor.
- Bu kitap hayli tavsiye ediliyor.

This book is highly recommended.

İlk yerleşimciler hayli eğitimliydiler ve Püritenizm'i ilk Amerikan ilkesi olarak belirlediler.

First settlers were highly educated and set Puritanism as first American principle.

- Tom geldiğinde saat bir hayli ilerlemişti.
- Tom geldiğinde artık çok geçti.

Tom didn't arrive until it was already too late.

Termosfer içinde sıcaklıklar sürekli olarak 1.000 derece Celsius'un hayli ötesine yükselir.

Within the thermosphere, temperatures rise continually to well beyond 1,000 degrees C.

Bu ülkede bir hayli ciddi sorunlar var. Yasadışı göç onlardan biri değil.

There are many serious problems in this country. Illegal immigration is not one of them.

Bölgedeki gücünü arttırmak isteyen Suud ve İranlıların iştahını da bir hayli kabartmış durumda.

Saudis and Iranians are angling to take control of that territory.

- Yapacak epey işim var.
- Yapacak pek çok işim var.
- Yapacak bir hayli işim var.

I have a great deal of work to do.

- Tom'un tasarımı son derece orijinaldi.
- Tom'un tasarımı hayli orijinaldi.
- Tom'un dizaynı son derece orijinaldi.

Tom's design was highly original.

- O konuda bir veya iki şey biliyorum.
- O konuda bir hayli bilgi ve tecrübe sahibiyim.

I know a thing or two about that.