Translation of "Fındık" in English

0.008 sec.

Examples of using "Fındık" in a sentence and their english translations:

Fındık besleyicidir.

Nuts are nutritious.

Mary fındık sever.

Mary likes nuts.

Sincaplar fındık yer.

Squirrels eat hazelnuts.

O, fındık kırdı.

He cracked nuts.

Onlar fındık topluyorlar.

They are gathering nuts.

Sincaplar fındık yiyorlar.

Squirrels eat hazelnuts.

Sincap fındık toplamayla meşguldü.

The squirrel was busy gathering nuts.

Hayvanlar fındık toplamakla meşguldü.

The animals were busy collecting nuts.

Sincaplar fındık yemeyi sever.

Squirrels like to eat nuts.

Tom fındık yiyemeyeceğini söylüyor.

Tom says he can't eat nuts.

Bob çeşitli fındık türleri buldu.

Bob found various kinds of nuts.

Fındık sonbaharın ortasında hasat edilir.

Hazelnuts are harvested in mid-autumn.

Fındık fareleri Gliridae ailesinin kemirgenleridir.

Dormice are rodents of the family Gliridae.

Tom, Mary'nin fındık yiyemediğini biliyordu.

Tom knew Mary couldn't eat nuts.

Bu kurabiyelerde fındık var mı?

Do these cookies have nuts in them?

- Çerez parası.
- Fındık fıstık parası.

That's peanuts.

- Sincap fındık yedi.
- Sincap, fındıkları yedi.

The squirrel ate the hazelnuts.

Aperitif olarak meyve ve fındık yer.

For snacks, she eats fruit or nuts.

Tom, Mary'nin fındık yememesi gerektiğini biliyordu.

Tom knew Mary shouldn't eat nuts.

İçtiğim kahvenin üstünde fındık kreması vardı.

The coffee I drank had hazelnut cream on top.

Ürün eser miktarda fındık ve gluten içerebilir.

The product may contain trace amounts of nuts and gluten.

Tom, fındık yerken bir sincabın resmini çekti.

Tom took a picture of a squirrel while it was eating a nut.

Ne Tom ne de Mary fındık yiyebilir.

Neither Tom nor Mary can eat nuts.

Fındık ye, beş yıl daha uzun yaşayacaksın.

Eat nuts and you'll live five years longer.

- Fındık fıstık yemeyi severim.
- Kuruyemiş yemeyi severim.

I like to eat nuts.

- Salata; zeytinyağı, kruton ve fındık olmadan tamamlanmamıştır.
- Salata; zeytinyağı, kızarmış ekmek parçaları ve fındık olmadan eksiktir.

The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.

Tom sincabına Fındık adını verdi, çünkü fındığı seviyor.

Tom named his squirrel Hazelnut, because it likes hazelnuts.

Mary'nin küçük sincabı artık nasıl fındık getireceğini öğrendi.

Mary's little squirrel has now learned how to fetch nuts.

Tom'un sincabı bir mil öteden fındık kokusunu alabiliyor.

Tom's squirrel can smell hazelnuts from a mile away.

Ceviz, badem, fındık, fıstık ve çam fıstığı, kuru meyvelerdir.

Walnuts, almonds, hazelnuts, pistachios and pine nuts are dry fruits.

Tom'un sincabı hiç ürkek değil. Hatta o burnumun dibinden fındık çaldı.

Tom's squirrel is not shy at all. He even stole nuts from right under my nose!

Baklava kıyılmış fındık ile dolu filo hamur katmanları yapılan tatlı hamurdur.

Baklava are sweet pastries made from layers of filo dough filled with chopped nuts.

- En ufak bir şeyden alınıyor.
- Fındık kabuğunu doldurmayacak şeylerden alınıyor.
- Havadan nem kapıyor.
- Osuruktan nem kapıyor.

He gets offended by the smallest things.