Translation of "Bağlantılı" in English

0.008 sec.

Examples of using "Bağlantılı" in a sentence and their english translations:

Hepsi birbiriyle bağlantılı.

they all go hand in hand.

Emisyonun azaltılması yükselmeyle bağlantılı.

Drawing down emissions depends on rising up.

Bağlantılı bir uçuşum var.

I've got a connecting flight.

Olaylar yakından bağlantılı idi.

The events were closely linked.

Bu onunla nasıl bağlantılı?

How is this connected to that?

Rahatça birbirimizle bağlantılı olmadan kalabiliyoruz.

most of us can remain comfortably disconnected.

Risk faktörleriyle bağlantılı olduğunu söylüyor.

and financial difficulty or unemployment.

Gezegensel sınırlar derinden birbirleriyle bağlantılı

The planetary boundaries are all deeply connected,

Rıza düşüncesi seksle oldukça bağlantılı

the idea of consent is so strongly tied to sex,

Ve ona bağlantılı silindirler var,

and attached to it you have a cylinder,

Bütün bilim dalları birbiriyle bağlantılı.

I realized that all the fields of science are interconnected.

Bilgisayarım yazıcıya bağlantılı gibi görünmüyor.

My computer doesn't seem to be connecting to the printer.

Zannediyorum gümrükle bağlantılı kişilerin kaçırması lazım

I think the customs-related people should miss

Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir.

These sentences are not directly linked.

çocuk sahibi olma yeteneğimizle bağlantılı olduğu öğretildi.

our ability to get married, our ability to have children.

Yine de edebiyatımızla tam olarak bağlantılı değiliz.

Yet, we aren't as thoroughly connected with our literature.

Organizasyon herhangi bir siyasi partiyle bağlantılı değildir.

The organization is not connected with any political parties.

Video oyunları ve toplumlar gerçekten de oldukça bağlantılı.

video games and communities truly are quite related.

Okyanus akıntıları ve diğer özelliklerle bağlantılı olduğunu görüyoruz.

are linked to ocean currents and other features.

Ben herhangi bir şekilde bu suçla bağlantılı değilim.

I am not connected to this crime in any way.

Her şeyin birbiriyle bağlantılı olmasının güzelliğinden zevk almak için

So we need students to stick around long enough through the difficult parts

Bir hava alanı ve onunla bağlantılı bütün işleri düşünün.

Think about an airport and all the business that is associated with it.

Polis memuru, şüphelinin suçla doğrudan bağlantılı olduğuna inandığını söyledi.

The police officer said he believes the suspect has a direct connection to the crime.

Böyle bir tarz ya da yaşam şekliyle bağlantılı olmak zorundasınız.

you had to be associated in some kind of way with this way or lifestyle.

Sizden birinin bununla bağlantılı olarak söyleyecek bir şeyi var mı?

Do any of you have anything to say in connection with this?

Bu siyasetçi bir yolsuzluk skandalıyla bağlantılı olduktan sonra istifa etti.

This politician resigned after being linked to a corruption scandal.

Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.

Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.

ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.

Ve birkaç şirket bir alana bir bedava kampanyaları ile bağlantılı olarak fiyatları saptırmaktan yakalandı.

And several companies have been caught distorting prices in conjunction with BOGO offers.

- Daha makul bir öneri Emmet'in teorisi ile ilgili Leech'in sunduğudur.
- Emmet'in teorisi ile bağlantılı olarak Leech'in sunduğu teklif en makulüdür.

A more plausible proposal is the one Leech presented in conjunction with Emmet's theory.