Translation of "Birbirleriyle" in English

Birbirleriyle konuşuyorlar.

- They're talking with each other.
- They're talking over each other.

Birbirleriyle tokalaştılar.

They shook hands with each other.

Onlar birbirleriyle konuşuyor.

- They are talking with each other.
- They're talking with each other.

Telefonda birbirleriyle konuştular.

They spoke to each other on the phone.

Onlar birbirleriyle konuştular.

They talked to each other.

Onlar birbirleriyle yüzleştirildi.

They confronted each other.

Onlar birbirleriyle çarpıştılar.

They bumped against each other.

Birbirleriyle koltukları değiştirdiler.

They exchanged seats with each other.

Birbirleriyle konuştular mı?

Did they talk to each other?

Birbirleriyle geçmişi konuşuyorlar.

They are talking past each other.

Onlar birbirleriyle geçinmiyorlar.

They don't get along.

Onlar birbirleriyle çelişiyorlar.

They contradict each other.

Bir türlü birbirleriyle anlaşamıyorlar

They can't get along with each other

Onlar birbirleriyle iyi geçinirler.

They are on good terms with each other.

Onlar birbirleriyle yer değiştirdi.

They switched places with each other.

Onların hepsi birbirleriyle çelişiyorlar.

They all contradict each other.

Gezegensel sınırlar derinden birbirleriyle bağlantılı

The planetary boundaries are all deeply connected,

Bugün birbirleriyle savaş hâlinde değiller.

Today, they are never at war with each other.

İki öğrenci birbirleriyle konuşuyor olacak.

The two students will be talking to each other.

Onlar birbirleriyle kol kola yürür.

They walk arm in arm with each other.

Posta yoluyla birbirleriyle iletişim kurarlar.

They communicate with each other by mail.

Tom ve Mary birbirleriyle konuşmuyorlar.

- Tom and Mary aren't talking to each other.
- Tom and Mary are not talking to one another.

Tom ve Mary birbirleriyle konuşmuyor.

Tom and Mary don't speak to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle evliler.

Tom and Mary are married to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle çarpıştılar.

Tom and Mary bumped against each other.

Tom ve Mary birbirleriyle bakıştılar.

Tom and Mary exchanged glances with each other.

Onların birbirleriyle ortak yanı var.

They have something in common with each other.

Ebeveynlerin birbirleriyle işbirliği yapması gerekir.

Parents need to cooperate with each other.

Tom ve Mary birbirleriyle tokalaştı.

Tom and Mary shook hands with each other.

Tom ve Mary birbirleriyle konuştular.

Tom and Mary talked to each other.

Çocuklar birbirleriyle gürültü etmeyi severler.

The kids like to roughhouse with each other.

Tom ve Mary birbirleriyle konuşuyor.

Tom and Mary are talking to each other.

Tom ile Mary birbirleriyle konuşmadılar.

Tom and Mary didn't speak to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle öpüşüyor.

Tom and Mary are kissing each other.

- Kız kardeşler birbirleriyle ahenk içerisinde yaşadı.
- Kız kardeşler birbirleriyle uyum içinde yaşadı.

The sisters lived in harmony with each other.

- Tom ve Mary birbirleriyle Fransızca konuşmuyorlar.
- Tom ve Mary birbirleriyle Fransızca konuşmazlar.

Tom and Mary don't speak French to each other.

Ve birbirleriyle konuşmaktan çekinmediklerine emin olmadıkça

and not making sure they're not afraid to talk to each other,

Philip ve Tom'un birbirleriyle ilişkisi var.

Philip and Tom are related to each other.

Tom ve Jim yıllardır birbirleriyle görüşmüyorlar.

Tom and Jim have been on bad terms for many years.

İki adam tanıştırıldığı dakika birbirleriyle tokalaştı.

The two men shook hands with each other the minute they were introduced.

Birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde çalıştılar.

They worked in perfect harmony with each other.

Her iki taraf birbirleriyle uzlaşmak zorundaydı.

Both sides had to compromise with each other.

Onların artık birbirleriyle konuşmayacaklarından emin misin?

Are you sure they won't talk to each other any more?

Tom ve Mary artık birbirleriyle konuşmuyorlar.

- Tom and Mary aren't talking to each other anymore.
- Tom and Mary don't talk to each other anymore.

Tom ve Mary birbirleriyle dans ettiler.

Tom and Mary danced with each other.

Tom ve Mary birbirleriyle sohbet ediyorlardı.

Tom and Mary were talking to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle Fransızca konuşurlar.

Tom and Mary speak to each other in French.

Tom ve Mary birbirleriyle geçiniyorlar mı?

Do Tom and Mary get along?

Tom ve Mary birbirleriyle yer değiştirdiler.

Tom and Mary exchanged seats with each other.

Tom ve Mary birbirleriyle dedikodu yapıyorlardı.

Tom and Mary were whispering to each other.

Lise beyzbol takımları turnuvada birbirleriyle yarıştı.

High school baseball teams competed with one another at the tournament.

Dan ve Linda birbirleriyle konuşmayı durdurdu.

Dan and Linda stopped talking to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.

- Tom and Mary have quit talking to each other.
- Tom and Mary have stopped talking to each other.

Tom ve Mary'nin birbirleriyle çıktıklarına inanamıyorum.

- I can't believe Tom and Mary used to date each other.
- I can't believe that Tom and Mary used to date each other.

Onlar birbirleriyle çoğunlukla postayla iletişim kurarlar.

They communicate with each other often by mail.

Tom ve Mary geçmişte birbirleriyle konuştular.

Tom and Mary talked past each other.

Ben onların birbirleriyle flört etmelerini onaylamıyorum.

I don't approve of them dating each other.

Tom ve Mary birbirleriyle İngilizce konuşuyorlar.

Tom and Mary speak to each other in English.

Tom ve Mary birbirleriyle sarılıp öpüştüler.

Tom and Mary hugged and kissed each other.

Biliyorsun Jamal ve Sarah birbirleriyle geçinmezler.

You know that Jamal and Sarah don't get along with each other.

Tom ve Mary birbirleriyle dans etmiyorlardı.

Tom and Mary weren't dancing with each other.

Tom ve Mary birbirleriyle dans ediyordu.

Tom and Mary were dancing with each other.

Tom ve Mary hâlâ birbirleriyle çıkıyorlar.

Tom and Mary are still dating each other.

Sami ve Leyla birbirleriyle yeterince konuşmazlar.

Sami and Layla don't talk to each other enough.

Tom ve Mary'nin birbirleriyle öpüştüğünü sanmıyorum.

- I don't think Tom and Mary have ever kissed each other.
- I don't think that Tom and Mary have ever kissed each other.

Tom ve Mary birbirleriyle çıkmaya başladılar.

Tom and Mary have started dating each other.

Tom ve Mary birbirleriyle ilgili değil.

Tom and Mary aren't related to each other.

Umarın Tom ve Mary birbirleriyle geçinirler.

- I hope that Tom and Mary get along.
- I hope Tom and Mary get along.

Sami ve Leyla birbirleriyle Arapça konuştular.

Sami and Layla spoke to each other in Arabic.

Tom ve Mary birbirleriyle hep zıtlaşırlar.

Tom and Mary are always contradicting each other.

Tom ve Mary birbirleriyle flört ettiler.

Tom and Mary flirted with each other.

O şirketler özeldi ve birbirleriyle rekabet edebilirlerdi.

companies where private and they could compete to each other.

Onlar tartıştıktan sonra bir hafta birbirleriyle konuşmadılar.

After they argued, they didn't speak to each other for a week.

İki kız kardeş birbirleriyle sürekli kavga ediyorlar.

The two sisters were always quarreling with each other.

Onlar her gün telefonla birbirleriyle iletişim kurar.

They communicate with each other by telephone every day.

Onlar çocukların bakım ve yetiştirilmesinde birbirleriyle farklıydı.

They differed with each other on the care and upbringing of their children.

Önemsiz şeyler üzerinde birbirleriyle ağız dalaşına girdiler.

They fell out with each other over trifles.

Onlar nadiren, kırk yılda bir, birbirleriyle tartışırlar.

They seldom, if ever, quarrel with each other.

Bay Long ve Bay Smith birbirleriyle konuştu.

Mr. Long and Mr. Smith spoke to each other.

Tom ve Mary'nin birbirleriyle geçindiklerini görmek istiyorum.

I'd like to see Tom and Mary get along with each other.

Tom ve mary herkesin önünde birbirleriyle öpüşmez.

Tom and Mary never kiss each other in public.

Tom ve Mary birbirleriyle karşı karşıya kaldılar.

Tom and Mary confronted each other.

Tom ve Mary artık birbirleriyle evli değiller.

Tom and Mary are no longer married to each other.

Tom ve Mary'nin hâlâ birbirleriyle görüştüklerine şaşırdım.

- I'm surprised Tom and Mary are still seeing each other.
- I'm surprised that Tom and Mary are still seeing each other.

Tom ve Mary her zaman birbirleriyle konuşurdu.

Tom and Mary used to talk to each other all the time.

Tom, Mary ve John'un birbirleriyle çıktıklarından şüphelendi.

- Tom suspected Mary and John were dating each other.
- Tom suspected that Mary and John were dating each other.

İnsanlar niçin sadece birbirleriyle iyi geçinmeye çalışamazlar?

Why can't people just try to get along with each other?

Tom ve Mary birbirleriyle flört etmekten vazgeçtiler.

Tom and Mary decided to quit dating each other.

Tom ve Mary birbirleriyle evli kalmak istemediler.

Tom and Mary didn't wish to remain married to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle üç yıl çıktılar.

Tom and Mary dated each other for three years.

Tom ve Mary uzun süre birbirleriyle konuştu.

Tom and Mary spoke to each other for a long time.

Tom ve Mary neredeyse birbirleriyle hiç konuşmaz.

Tom and Mary hardly ever speak to each other.

Tom ve Mary holde yalnızdı, birbirleriyle konuşuyorlardı.

Tom and Mary were alone in the hall, talking to each other.

Tom ve Mary birbirleriyle genellikle Fransızca konuşurlar.

- Tom and Mary usually speak French to each other.
- Tom and Mary usually speak to each other in French.