Translation of "Birbirleriyle" in Japanese

0.005 sec.

Examples of using "Birbirleriyle" in a sentence and their japanese translations:

Birbirleriyle tokalaştılar.

彼らはおたがい握手をした。

Onlar birbirleriyle konuşuyor.

彼らは互いに話し合っている。

Telefonda birbirleriyle konuştular.

彼らはお互い電話で話した。

Onlar birbirleriyle konuştular.

彼らはお互いに話し合った。

Onlar birbirleriyle yüzleştirildi.

二人は面と向かった。

Birbirleriyle koltukları değiştirdiler.

彼らはお互いに座席を交換した。

Onlar birbirleriyle çarpıştılar.

彼らはお互いぶつかった。

Birbirleriyle geçmişi konuşuyorlar.

彼らは話がすれ違っている。

Birbirleriyle hayal kırıklığına uğradılar.

彼らは互いに失望を感じている。

Onlar birbirleriyle iyi geçinirler.

彼らはお互いに仲のよい間柄です。

Gezegensel sınırlar derinden birbirleriyle bağlantılı

地球の限界は 互いに密接に関係しています

Bugün birbirleriyle savaş hâlinde değiller.

今では 大国同士は 決して戦争などしません

İki öğrenci birbirleriyle konuşuyor olacak.

2人の学生がお互い話し合っているだろう。

Onlar birbirleriyle kol kola yürür.

彼らは、お互い、手をくんでいる。

Posta yoluyla birbirleriyle iletişim kurarlar.

彼らは互いに文通している。

Onların birbirleriyle ortak yanı var.

彼らには何か共通したところがある。

- Kız kardeşler birbirleriyle ahenk içerisinde yaşadı.
- Kız kardeşler birbirleriyle uyum içinde yaşadı.

姉妹は睦まじく暮らした。

Philip ve Tom'un birbirleriyle ilişkisi var.

フィリップとトムは親戚である。

Tom ve Jim yıllardır birbirleriyle görüşmüyorlar.

トムとジムは長年の間、仲が悪い。

İki adam tanıştırıldığı dakika birbirleriyle tokalaştı.

その二人の男は紹介されるとすぐにお互いに握手をした。

Birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde çalıştılar.

彼らは非常に仲良く働いた。

Her iki taraf birbirleriyle uzlaşmak zorundaydı.

双方が互いに歩み寄らねばならなかった。

Lise beyzbol takımları turnuvada birbirleriyle yarıştı.

高校野球チームは選手権大会で競いあった。

Onlar birbirleriyle çoğunlukla postayla iletişim kurarlar.

しばしば手紙で連絡しあっている。

Tom ve Mary birbirleriyle İngilizce konuşuyorlar.

トムとメアリーはお互いに英語で会話をしている。

Onlar tartıştıktan sonra bir hafta birbirleriyle konuşmadılar.

議論した後、彼らは互いに1週間も口をきかなかった。

İki kız kardeş birbirleriyle sürekli kavga ediyorlar.

その姉妹はいつも言い争ってばかりいた。

Onlar her gün telefonla birbirleriyle iletişim kurar.

彼らは毎日電話で連絡を取り合っている。

Onlar çocukların bakım ve yetiştirilmesinde birbirleriyle farklıydı.

- 彼らは子供の育てかたと躾けかたではお互いに意見が合わなかった。
- 彼らは子供の育て方としつけ方でお互いの意見が合わなかった。

Önemsiz şeyler üzerinde birbirleriyle ağız dalaşına girdiler.

- 彼らは些細な事でお互い喧嘩をした。
- 彼らはつまらないことで互いにけんかをした。
- 彼らはつまらないことで喧嘩をした。
- 彼らはずっとけんかしていた。
- 彼らはささいなことでお互いにけんかをした。

Onlar nadiren, kırk yılda bir, birbirleriyle tartışırlar.

彼らは、まず滅多にやりあうことがない。

Bay Long ve Bay Smith birbirleriyle konuştu.

ロング氏とスミス氏は、お互いに話し合った。

Çocuk ve amcası masada birbirleriyle karşı karşıya geldi.

少年と彼のおじさんはテーブルをはさんで向かいあった。

Eski okul arkadaşları sık sık birbirleriyle iletişimde kalmaya çalışıyorlar.

昔の学校友達同士は連絡をとりあおうとする。

Tom ve Mary sık sık birbirleriyle Skype kullanarak konuşurlar.

- トムとメアリーはよくスカイプで話す。
- トムとメアリーはよくスカイプする。

Dün gece neler olduğunu bilmiyorum, ama bu sabah birbirleriyle konuşmuyorlar.

昨晩何があったのか知らないが、あの二人は今朝お互いに口もきかないよ。

- Kedi ve köpeğim birbiriyle uyum içerisinde yaşıyor.
- Köpeğim ve kedim birbirleriyle uyum içinde yaşarlar.

私の犬と猫は仲良く暮らしている。

- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- Ayrıca yaşlıların birbiriyle kaynaşabilmeleri ve Amerikan yaşamında aktif katılımcılar olarak kalabilmeleri için çok sayıda gruplar kurulmuştur.

さらに、お年寄りが互いに交流し、アメリカの生活の中で何時までも積極的に参加していられるように、多くの団体が結成されている。