Translation of "Birbirleriyle" in Russian

0.022 sec.

Examples of using "Birbirleriyle" in a sentence and their russian translations:

Birbirleriyle konuşuyorlar.

Они разговаривают друг с другом.

Birbirleriyle tokalaştılar.

Они пожали друг другу руки.

Onlar birbirleriyle konuştular.

Они поговорили друг с другом.

Onlar birbirleriyle çarpıştılar.

Они столкнулись друг с другом.

Birbirleriyle konuştular mı?

Они поговорили?

Birbirleriyle geçmişi konuşuyorlar.

Они говорят, как слепой с глухим.

Onlar birbirleriyle geçinmiyorlar.

- Они не ладят друг с другом.
- Они не ладят.

Onlar birbirleriyle çelişiyorlar.

Они противоречат друг другу.

Bir türlü birbirleriyle anlaşamıyorlar

Они не могут ужиться друг с другом

Birbirleriyle hayal kırıklığına uğradılar.

Они разочарованы друг в друге.

Onlar birbirleriyle iyi geçinirler.

Они друг с другом в хороших отношениях.

Onlar birbirleriyle yer değiştirdi.

Они поменялись местами.

Onların hepsi birbirleriyle çelişiyorlar.

Они все противоречат друг другу.

Gezegensel sınırlar derinden birbirleriyle bağlantılı

Планетарные границы тесно взаимосвязаны,

Bugün birbirleriyle savaş hâlinde değiller.

Сегодня таких войн больше нет.

Posta yoluyla birbirleriyle iletişim kurarlar.

Они общаются друг с другом по почте.

Tom ve Mary birbirleriyle konuşmuyor.

Том и Мэри не разговаривают друг с другом.

Tom ve Mary birbirleriyle bakıştılar.

Том и Мэри обменялись взглядами.

Onların birbirleriyle ortak yanı var.

- В них есть что-то общее.
- У них есть что-то общее.

Tom ve Mary birbirleriyle konuşuyor.

Том и Мэри разговаривают друг с другом.

Tom ve Mary birbirleriyle öpüşüyor.

Том и Мэри целуются.

- Kız kardeşler birbirleriyle ahenk içerisinde yaşadı.
- Kız kardeşler birbirleriyle uyum içinde yaşadı.

Сёстры жили в гармонии друг с другом.

- Tom ve Mary birbirleriyle Fransızca konuşmuyorlar.
- Tom ve Mary birbirleriyle Fransızca konuşmazlar.

Том и Мэри не говорят друг с другом по-французски.

Ve birbirleriyle konuşmaktan çekinmediklerine emin olmadıkça

и не заботитесь о том, чтобы они не боялись говорить друг с другом,

Philip ve Tom'un birbirleriyle ilişkisi var.

Филипп и Том - родственники.

Birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde çalıştılar.

Они работали в идеальном согласии друг с другом.

Tom ve Mary birbirleriyle sohbet ediyorlardı.

Том и Мэри говорили друг с другом.

Tom ve Mary birbirleriyle geçiniyorlar mı?

Том с Мэри в хороших отношениях?

Tom ve Mary birbirleriyle yer değiştirdiler.

Том и Мэри поменялись местами.

Dan ve Linda birbirleriyle konuşmayı durdurdu.

Ден и Линда перестали разговаривать друг с другом.

Tom ve Mary artık birbirleriyle konuşmuyorlar.

Том и Мэри больше не говорят друг с другом.

Onlar birbirleriyle çoğunlukla postayla iletişim kurarlar.

Они часто связываются друг с другом по почте.

Tom ve Mary birbirleriyle İngilizce konuşuyorlar.

Том и Мэри говорят друг с другом по-английски.

Biliyorsun Jamal ve Sarah birbirleriyle geçinmezler.

- Ты знаешь, что Джамал и Сара не очень ладят друг с другом.
- Вы знаете, что Джамал и Сара не очень ладят друг с другом.

Onlar tartıştıktan sonra bir hafta birbirleriyle konuşmadılar.

После ссоры они неделю не разговаривали друг с другом.

İki kız kardeş birbirleriyle sürekli kavga ediyorlar.

Две сестры постоянно ссорились друг с другом.

Tom, Mary ve John'un birbirleriyle çıktıklarından şüphelendi.

Том подозревал, что Мэри и Джон встречаются.

Tom ve Mary birbirleriyle üç yıl çıktılar.

Том и Мэри встречались три года.

Tom ve Mary birbirleriyle genellikle Fransızca konuşurlar.

Том и Мэри обычно говорят друг с другом по-французски.

Tom ve Mary nadiren birbirleriyle Fransızca konuşurlar.

Том и Мэри редко разговаривают между собой по-французски.

Tom ve Mary bütün sabah birbirleriyle konuşuyorlardı.

Том и Мэри беседовали всё утро.

Tom ve Mary'nin birbirleriyle evli olduğunu düşündüm.

Я думал, Том с Мэри женаты.

Önemsiz şeyler üzerinde birbirleriyle ağız dalaşına girdiler.

- Они вступили в перепалку друг с другом из-за какой-то мелочи.
- Они сцепились друг с другом из-за какой-то ерунды.

Tom ve Mary birbirleriyle her zaman Fransızca konuşurlar.

- Том и Маша всегда разговаривают друг с другом по-французски.
- Том и Маша всегда общаются друг с другом по-французски.

Tom ve Mary ne zaman birbirleriyle çıkmaya başladı?

Когда Том и Мэри начали встречаться?

Tom ve Mary bugünlerde birbirleriyle çok iyi geçinemiyorlar.

Том и Мэри не очень хорошо ладят друг с другом в настоящее время.

Tom ve Mary her zaman birbirleriyle flört ediyorlar.

Том и Мэри всегда флиртуют друг с другом.

Küçük kasabalarda, herkes birbirleriyle ilgili her şeyi bilir.

В маленьких городках все про всех всё знают.

Billy ve babasının yaklaşık yirmi yıldır birbirleriyle alakası yok.

Билли и его отец не имели никакой связи около двадцати лет.

Tom ve Mary çok yakın zamanlarda birbirleriyle çıkmaya başladılar.

- Том и Мэри начали встречаться не так давно.
- Том и Мэри начали встречаться совсем недавно.

Tom ve Mary sık sık birbirleriyle Skype kullanarak konuşurlar.

- Том и Мэри частенько болтают по скайпу.
- Том и Маша очень часто говорят по Скайпу.

Tom ve Mary ne kadar bir süredir birbirleriyle çıkıyorlar?

Давно Том и Мэри встречаются?

- Hepsi Hollandalı insan olma gerçeğine rağmen, onlar birbirleriyle Almanca konuştu.
- Hepsi her ne kadar Hollandalı olsa da birbirleriyle Almanca konuştular.

Несмотря на то что все они были голландками, общались они по-немецки.

Dün gece neler olduğunu bilmiyorum, ama bu sabah birbirleriyle konuşmuyorlar.

- Я не знаю, что было прошлым вечером, но они не говорят друг с другом сегодня утром.
- Не знаю, что вчера вечером произошло, но сегодня утром они друг с другом не разговаривают.

Ben her zaman Tom ve Mary'nin birbirleriyle evli olduğunu düşündüm.

Я всегда думал, что Том и Мэри женаты друг на друге.

Tom ve Mary, en başından beri büyük ölçüde birbirleriyle iyi geçinirler.

Том и Мэри здорово поладили с самого начала.

Tom ve Mary birbirleriyle ilk tanışmalarından sadece üç ay sonra evlendi.

Том с Мэри поженились уже через три месяца после того, как познакомились.

Annemin ana dili İngilizce olmasına rağmen ebeveynlerim genellikle birbirleriyle Fransızca konuşur.

Мои родители обычно говорят друг с другом на французском языке, хотя у мамы родной язык - английский.

Tom'un Mary ve John'un birbirleriyle flört ettikleri konusunda hiçbir kuşkusu yok.

Том никогда не подозревал, что Мэри и Джон встречались друг с другом.

Ortak dil konuşmadıkları için Tom ve Mary o zaman birbirleriyle konuşamadılar.

Том и Мэри не могли разговаривать друг с другом тогда, потому что они не нашли общий язык.

Tom ve Mary'nin tam dersten önce birbirleriyle Fransızca konuştuklarına kulak misafiri oldum.

Я случайно услышал, как Том и Мэри говорили по-французски прямо перед занятиями.

Tom onun ve Mary'nin birbirleriyle nasıl tanıştıklarını bana hiç tam olarak söylemedi.

Том никогда не рассказывал мне, как именно они познакомились с Мэри.

Tek ortak dilleri olduğu için birbirleriyle İngilizce konuşan Japon ve Çinli arkadaşlarım var.

У меня есть друзья из Японии и Китая, которые говорят между собой на английском, поскольку это единственный язык, который все они знают.

Esperanto iyi bir dildir çünkü farklı ülkelerden gelen insanlar onun aracılığıyla birbirleriyle konuşabilirler.

Эсперанто хорош тем, что с его помощью все люди могут разговаривать с людьми из других стран.

Annem babamın İngilizce konuşmasından daha iyi Fransızca konuşur, bu yüzden onlar genellikle birbirleriyle Fransızca konuşur.

Моя мать говорит на французском языке лучше, чем мой отец говорит на английском, поэтому, они обычно говорят друг с другом на французском.