Translation of "Bıraktılar" in English

0.005 sec.

Examples of using "Bıraktılar" in a sentence and their english translations:

Gülmeyi bıraktılar.

They stopped laughing.

Nasıl bıraktılar?

How did they leave?

Sigarayı bıraktılar.

They quit smoking.

Mahkumu serbest bıraktılar.

They freed the prisoner.

Tom'u geride bıraktılar.

They left Tom behind.

Beni sorumlu bıraktılar.

They left me in charge.

Onları serbest bıraktılar.

We released them.

Onları satmayı bıraktılar.

They've stopped selling those.

Beni yalnız bıraktılar.

They left me alone.

Onu serbest bıraktılar.

They've released him.

Durumu askıda bıraktılar.

They left the situation unsettled.

Onlar sigarayı bıraktılar.

You've given up smoking.

Trompetlerini okulda bıraktılar.

They left their trumpets at school.

Akraba ziyaretlerini bıraktılar.

They stopped visiting their relatives.

çünkü ayrıntılı kayıtlar bıraktılar.

because they left a detailed record of it.

Onlar sorunu çözümsüz bıraktılar.

They left the problem unsolved.

Onlar mahkûmu serbest bıraktılar.

They released the prisoner.

Polisler onu serbest bıraktılar.

The police released him.

Anne babam kiliseyi bıraktılar.

My parents left the church.

Onu masanın altında bıraktılar.

They left it under the table.

Çocuklarımın hepsi okulu bıraktılar.

My kids have all left school.

Onlar Tom'u serbest bıraktılar.

They released Tom.

İnsanlar beni yalnız bıraktılar.

People left me alone.

- Öpüşmeyi kestiler.
- Öpüşmeyi bıraktılar.

They stopped kissing.

Onlar bizi serbest bıraktılar.

They've released us.

Romalılar, Britanya'da izlerini bıraktılar.

The Romans left their mark in Britain.

Onlar onu arkada bıraktılar.

They left him behind.

Onlar onu geride bıraktılar.

They left her behind.

Onlar kitapları güneşe maruz bıraktılar.

They exposed the books to the sun.

Oyunu bıraktılar ve bana baktılar.

They stopped their game and stared at me.

Biyologlar bazı kaplumbağaları denize bıraktılar.

Biologists released some turtles into the sea.

Onlar bunu bizim için bıraktılar.

They left that for us.

Güneşin batarken, onlar işlerini bıraktılar.

The sun having set, they left off their work.

Onun itirazlarını bir tarafa bıraktılar.

They set aside her objections.

Güneş battı, bu yüzden çalışmayı bıraktılar.

The sun went down, so they quit working.

Tom ve Mary birbirleriyle konuşmayı bıraktılar.

- Tom and Mary have quit talking to each other.
- Tom and Mary have stopped talking to each other.

Seni hapisten ne zaman serbest bıraktılar?

When did they let you out of prison?

Sami ve Leyla kavga etmeyi bıraktılar.

Sami and Layla stopped fighting.

Görünüşe göre bizi takip etmeyi bıraktılar.

It looks like they've stopped following us.

- Nihayet çalışmayı sona erdirdiler.
- Sonunda çalışmayı bıraktılar.

At last, they ceased working.

İki lise öğrecisi Tom'u döğüp çürükler içerisinde bıraktılar.

Two high school boys beat Tom black and blue.

İşçiler, yağmur nedeniyle saat 2'de işi bıraktılar.

The workers packed up at 2 o'clock on account of the rain.

İnsanlar bugün bloğunuzda bir sürü aptalca yorumlar bıraktılar.

People left a lot of stupid comments on your blog today.

O zamandan beri spor yapmayı bıraktılar ve kilo aldılar.

Since then, they've stopped doing sports and gained weight.

- Normanlar orijinal dillerini terk ettiler.
- Normanlar asıl dillerini bıraktılar.

The Normans abandoned their original language.

Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.

They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete.

Onlar 2.ooo den fazla ölü ve yaralıyı geride bıraktılar.

They left behind more than 2,000 dead and wounded.