Translation of "Onlar" in Korean

0.041 sec.

Examples of using "Onlar" in a sentence and their korean translations:

Onlar yetişkinler.

그들은 성인입니다.

Onlar ilktiler.

자신이 첫번째라는 겁니다.

Onlar sadece meşgul.

사실 엄청 바쁘죠.

Onlar fedakarlıklarıyla bilinirler,

스스로를 희생하고

Onlar benim öğretmenlerim.

제 선생님이기도 합니다.

Doktorlardan değil, onlar için

의사에게 받은 진단서가 아니라, 의사를 위한 진단서입니다.

Onlar ne anlar ki?

그들이 뭘 알겠어요?

Onlar buna miktarda sahipler.

사하라 이남에도 태양은 아주 많죠.

Nefret dolu olan onlar.

그들은 증오감이 가득합니다.

Onlar başka duyularına güvenmelidir.

‎이들은 다른 감각에 의지해야 하죠

onlar, polisle karşılaşmaktan rahatsızlar

경찰을 만나게 돼 기분이 안좋은데다

Onlar fakir ailelerin çocukları.

그들은 빈곤층의 아이들입니다.

onlar da kimseden destek alamamıştı.

응원도 받지 못했습니다

onlar kalbin mecazi anlamlarıyla ilgileniyorlar

철학자들의 영역에서 점점 벗어나,

Bu arada bunu onlar başlattı."

아무튼, 그쪽이 먼저 시작한 거야."

Biz doğuştan iyiyiz, onlar değil,

우리는 근본적으로 옳고 그들은 그렇지 않다는 생각도

Zamirlerimi bilin -- erkek, kız, onlar.

저를 지칭할 땐 그, 그녀, 그들 중 무엇을 쓰는지

Ama onlar benim rol modellerim değildi.

하지만 이들은 제 롤 모델은 아니에요.

Ama, onlar da olanca gayretleriyle azmetmişlerdi.

하지만 그들은 열심히 노력했습니다

Onlar da patent ofisini meşgul ettiler.

그리고 기업들은 특허청을 정신없이 바쁘게 만들어왔죠.

Onlar ülkenin her yanında topluluk kurucuları.

그들은 이미 전 세계의 공동체를 형성하고 있습니다.

Onlar çok sıradandır, normalde olan şeylerdir.

너무 평범하기 때문이에요. 그냥 일어나는 일들이죠.

Ve onlar mükemmel tasarlanmış ürünler üretti.

완벽하게 잘 디지인된 제품을 만들었지만

Onlar uçan mekanik makinelerden çok daha fazlası.

단지 날아다니는 기능만 있는 건 아닙니다.

Çünkü o dil, onlar için faydalı değil.

그 언어가 유용하지 않기 때문입니다.

Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte

우리는 그들에게 희망과 기회라는 유산을

Ama geleceğimizin ise yüzde 100'ü onlar.

우리 미래의 전부입니다.

Onlar da sadece diğer bağışıklığı olmayanlara bulaştırabilir.

면역력이 없는 다른 사람들에게만 퍼트릴 수 있는 사람이죠.

Onlar duvar boyunca devam eden gözetleme kuleleri.

벽에 세워진 감시탑이 만들어 진거죠

Biz iyi insanlarız, onlar kötü insanlar, bu kadar.

우린 착하고 저 사람들은 나빠. 끝.

çünkü onlar nefretten arınmayı başarabilmişlerse geri kalanımız da

왜냐하면 그들이 증오감에서 해방될 수 있다면 우리도 분명히

Onlar harika tasarlanmış, kullanımı kolay ve kullanıcı dostu.

제품은 아름답고 사용하기도 간단하고 사용자에 친숙하죠.

Sonuçta bu küresel krizden tek faydalananlar onlar, değil mi?

애초에 그들은 유일하게 기후 위기로부터 이득을 얻는 쪽이잖아요?

Her kamu görevlisi -- bilin bakalım -- onlar bizim için çalışıyorlar.

반드시 기억하라고 하셨죠.

Bu gösteri ise insanları değiştirir, fakat önce onlar mahveder.

게다가 이 작품은 사람을 뒤바꿉니다, 물론 다 망가뜨린 다음에 말이죠.

Bu orman faresi gibi onlar da kış uykusuna yatmıyor.

‎숲쥐처럼 ‎꿀벌도 겨울잠을 자지 않죠

çünkü onlar bize sihirli bir şeyler öğretmek için buradalar

왜냐하면 그들은 우리에게 마법같은 것을 가르쳐주기도 하고요.

Ben biliyorum, onlar biliyor. Bunu niye gereksiz yere uzatayım?

나도 알고 다들 아는 사실인데 왜 굳이 질질 끌고 있지?

Ya onlar ya da ben lafı hızlıca başka konulara getiriyorduk.

그분들이나 저나 대화 주제를 빨리 바꾸려고 했었죠.

Teşvik devreye sokmadığınız takdirde onlar için sadece 75 sent değerindedir.

그들이 정직하게 행동하도록 제공하는 인센티브가 전혀 없을 때 말이에요.

Fakat uzmanlara göre, onlar covid-19 hastalarına çoğunlukla çok yakın

그러나 전문가들은 에어로졸이 감염 환자를 돌보는 의료진들에게

Onlar, böyle görünen küçük parçacıklar ve nereden geldikleri sizi şaşırtabilir.

대부분의 플라스틱은 이처럼 작은 입자입니다 그리고 이것들이 왜 생기는지 알면 다들 놀라실 겁니다

Kayda değer bir şey yaptığınız ve en önemli olan şeyler onlar.

가장 중요한 것이고, 바늘을 많이 움직여야 하는 일입니다.

Diğeri ise orduydu ve onlar hayati amaçlarının Türkiye'yi laik kılmak olduğuna inanıyorlar

그리고 다른 하나는 군대였습니다 군대의 핵심 사명은 이어져야한다고 믿었죠

Böyle bir şey yapmaları için para teklif ediliyor, onlar da bu fırsatı değerlendiriyorlar.

밀렵을 제안받게 되고 가능한 모든 기회를 잡는 거죠

Sonra onlar da bu reklamları izlemeyi sevdiğiniz şeylerin önüne koymak için ödeme yaparlar.

그런 다음 그 광고들을 당신이 보고 싶은 것 앞에 배치합니다.