Translation of "Onlar" in Arabic

0.019 sec.

Examples of using "Onlar" in a sentence and their arabic translations:

- Onlar kazandı.
- Onlar kazandılar.

لقد فازوا.

- Onlar mutlular.
- Mutlular.
- Onlar mutlu.

- إنهم سعداء
- هم سعداء

Onlar yetişkinler.

إنهم أناس ناضجون.

Onlar annedir

هم أمهات

Onlar kavun.

هذه بطيخات.

Onlar nerede?

- أين هم؟
- أين هما؟

Onlar küçük.

هم صغار.

Onlar korkusuz.

هم لا يخافون.

Onlar İzlandalıdırlar.

هم من ايسلندا.

Onlar kızdı.

- غضبوا.
- غضبا.

Onlar açtı.

كانوا جائعين.

Onlar profesör.

هم أساتذة

Onlar İsveçli.

هم من السويد

Onlar Hıristiyanlar.

انهم نصارى.

Sorun onlar.

المُشكِلةُ مُشكِلتهم

Onlar ilktiler.

أنّهم السباقون.

Onlar kimdir?

من هم؟

Onlar yetişkindiler.

إنهم بالغون

Onlar alkolik.

- هم مدمني الكحول.
- هن مدمنات الكحول.

- Onlar ona inanıyorlar.
- Onlar buna inanır.

- هم يصدقونه.
- هم يصدقونها.
- هن يصدقنه.
- هن يصدقنها.

- Onlar nereye gidiyorlar?
- Onlar nereye gidiyor?

- أين هم ذاهبون؟
- إلى أين هم ذاهبون؟

- Onlar benim kız kardeşlerim.
- Onlar benim bacılarım.

هنّ أخواتي.

onlar bizim arkadaşlarımız

هؤلاء هم أصدقاؤنا،

Onlar kiminle konuşmalı?

من لهم؟

Onlar sadece meşgul.

كلا ،إنهم مشغلون فحسب.

Onlar fedakarlıklarıyla bilinirler,

ويعرفون بقدرتهم للتضحية،

Onlar benim öğretmenlerim.

هؤلاء هن معلماتي.

Onlar bizim dokunulmazımız

إنهم منبوذون

Zor konular onlar

إنها قضايا صعبة

Evet onlar Vikingler!

نعم إنهم الفايكنج!

Onlar çok büyük.

إنهم كبار جداً

Onlar orada yaşıyor.

هم يعيشون هناك

Onlar sağlıklı görünüyorlar.

يبدون في صحة جيدة.

Onlar aynı yaşta.

- هما في نفس العمر.
- هم في نفس السن.

Onlar İspanyolca konuşmuyor.

هم لا يتكلمون الإسبانية.

Onlar Amerikalı görünüyor.

يبدون أمريكيين.

Onlar davet edilmedi.

إنهم لم يكونوا مدعويين.

Onlar ne istiyor?

ماذا يريدون؟

Onlar benimle birlikte.

- إنّهم معي.
- إنّهما معي.
- إنّهنّ معي.

Onlar parayı paylaştı.

إنهم إقتسموا المال.

Onlar amaçlarına ulaştılar.

لَقَد حَقَقوا هَدَفَهُم.

Onlar bizi işitebilir.

- قد يسمعانا.
- قد يسمعونا.

Onlar bizi öldüremezler.

لا يستطيعون أن يقتلونا.

Onlar elmalar yiyorlar.

إنهم يأكلون التفاح.

Onlar radyo dinliyorlar.

- هم يستمعون للمذياع.
- هن يستمعن للمذياع.
- هما يستمعان للمذياع.
- هما تستمعان للمذياع.

Onlar arkadaş mı?

هل هم أصدقاء؟

Onlar ellerini yıkıyorlar.

إنهم يغسلون أيديهم.

Onlar birbirlerini seviyorlar.

يحبان بعضهما.

Onlar kapıyı açıyorlar.

هم يفتحون الباب.

Onlar çok önemli.

هم مهمون جداً.

Onlar hedefine ulaştı.

لَقَد وَصَلوا إلى هَدَفَهُم.

Onlar sıtmadan çekiyorlar.

انهم يعانون من الملاريا.

Onlar bizim arkadaşlarımız.

هم أصدقاؤنا.

- Onlar kütüphanedeler.
- Kütüphanedeler.

إنهم في المكتبة.

Onlar hala çocuk.

ما زالوا صغارًا.

Onlar beni kızdırdılar.

- أغضبوني.
- أغضبنني.

Onlar Tom'u tanıyorlar.

هم يعرفون توم

Onlar yine kaybettiler.

- خسروا من جديد.
- خسرن من جديد.

Onlar müdahale etmeyecek.

هم لن يتدخلوا.

Onlar zaten gittiler.

غادروا بالفعل.

Onlar için çalışmayacağım.

نحن لن نعمل معهم أبدا.

Onlar bunu yapmazlar.

هم لا يفعلون هذا.

Onlar bizim kitaplarımız.

تلك كتبنا.

Onlar et yemez.

لا يأكلون اللحم.

Onlar çiftçi değil.

ليسوا مزارعين

Onlar yardım istedi.

لقد طلبوا المساعدة

Onlar çok yapmadı.

لم يقومو بالكثير

Onlar bizi kandırmadı.

لم يخدعونا

Onlar başarılı olmadı.

لم ينجحوا

Onlar nasıl unutabildiler?

كيف وصل بهم الأمر للنّسيان؟

Onlar ne yapıyorlar?

ماذا يفعلون؟

Onlar yetişkin insanlar.

إنهم إناس بالغون

- Mutlular.
- Onlar mutlu.

- إنهم سعداء
- هم سعداء

- Onlar savaşta öldüler.
- Onlar çatışmada öldüler.
- Çatışmada öldüler.

- قُتلوا في المعرك.
- قُتلن في المعركة.
- قُتلا في المعركة.
- قُتلتا في المعركة.

- Onlar yardım için bağırdılar.
- Onlar yardım için bağırdı.

صرخوا طالبين النجدة.

- Onlar bana Bob diyorlar.
- Onlar bana Bob derler.

- إسمي بوب.
- أُدعى بوب.

İnsanoğlunu; bizler ve onlar,

رؤية البشر

Onlar yıldızların potalarında üretildiler

حيث تم تصنيعها في بوتقة النجوم.

Doktorlardan değil, onlar için

لم يكتبها طبيبٌ بل هي لهم،

Onlar ne anlar ki?

ماذا سيعرفون؟

Onlar buna miktarda sahipler.

وهم يملكون الكثير منها.

Nefret dolu olan onlar.

إنهم كريهون.

Onlar başka duyularına güvenmelidir.

‫عليها الاعتماد على حواسها الأخرى.‬

Ve onlar bu kıtayı

وسيملأن هذه القارة

onlar, polisle karşılaşmaktan rahatsızlar

منزعجون مما لاقوه من الشرطة

Onlar bizim annemiz, kardeşimiz

إنهم أمنا ، أخونا

Onlar fakir ailelerin çocukları.

بل كانوا أطفالًا من أسر فقيرة.

Onlar dün evde değildi.

لم تكن في المنزل البارحة.