Translation of "Bırakır" in English

0.023 sec.

Examples of using "Bırakır" in a sentence and their english translations:

Beni bırakır mısın?

Would you abandon me?

Sen bırakır mıydın?

Would you give up?

Kapıyı açık bırakır mısın?

Will you leave the door open?

Bardakları masaya bırakır mısın?

Will you put the glasses on the table?

O seni nefessiz bırakır.

She leaves you breathless.

Işığı açık bırakır mısın?

Can you leave the light on?

Lütfen kolumu bırakır mısın?

Would you please let go of my arm?

Lütfen beni bırakır mısın?

Would you please let go of me?

Biri sigarayı nasıl bırakır?

How does one stop smoking?

Beni yalnız bırakır mısın?

- Can you leave me alone?
- Would you just leave me alone?
- Would you leave me alone?
- Would you mind leaving me alone?

Onu yapmayı bırakır mısın?

Would you stop doing that?

O onları nerede bırakır.

Where does that leave them?

O beni nerede bırakır?

Where does that leave me?

O onu nerede bırakır?

Where does that leave him?

Kapıyı açık bırakır mısınız?

Would you mind leaving the door open?

Bizi yalnız bırakır mısınız?

Would you mind leaving us alone?

Tom'u havaalanına bırakır mısın?

- Can you take Tom to the airport?
- Could you give Tom a ride to the airport?

Kahve beni uyanık bırakır.

Coffee keeps me awake.

Koltuğumu tekmelemeyi bırakır mısın?

Can you stop kicking my seat?

O, ödevini yarı bitmiş bırakır.

He leaves his homework half-finished.

Arada bir şemsiyesini trende bırakır.

- Once in a while, he leaves his umbrella on the train.
- Once in a while, he leaves his umbrella in the train.

Her zaman işlerini yarım bırakır.

He always leaves his work half done.

Kayışı bırakır bırakmaz, köpek kaçtı.

As soon as I let go of the leash, the dog ran away.

O seni nefes nefese bırakır.

He leaves you breathless.

Mayıs'ta, tüm kuşlar yumurta bırakır.

In May, all birds lay an egg.

Beni arabanla eve bırakır mısın?

Would you give me a lift home?

Bana öyle demeyi bırakır mısın?

Would you stop calling me that?

Siz ikiniz dövüşmeyi bırakır mısınız?

Would the two of you quit fighting?

Lütfen onu yapmayı bırakır mısın?

Could you please stop doing that?

Lütfen bizi yalnız bırakır mısın?

Would you leave us alone, please?

Beni müzenin önünde bırakır mısın?

Could you let me off in front of the museum?

Somonlar yumurtalarını tatlı suya bırakır.

Salmon lay their eggs in fresh water.

Beni yalnız bırakır mısın lütfen?

Can you please leave me alone?

Kapıyı açık bırakır mısın, lütfen?

Would you leave the door open, please?

Açık ağızla çiğnemeyi bırakır mısın?

Can you stop chewing with your mouth open?

Posasını ve çekirdeğini havada yere bırakır

lays the pulp and core in the air

Onu fethettiğin yabancıların koruması altında bırakır.

leaving him under the protection of the foreigners you’d conquered.

Tom her zaman bisikletini kirli bırakır.

Tom always leaves his bicycle dirty.

O sık sık trende şemsiyesini bırakır.

He often leaves his umbrella on a train.

Erkek kardeşim odasını karmaşa içinde bırakır.

My brother leaves his room in a mess.

Bunu bir süre benimle bırakır mısın?

Will you leave this with me for a while?

Tom, bizi biraz yalnız bırakır mısın?

Tom, would you leave us alone for a moment?

O her zaman bulaşıkları lavaboda bırakır.

She always leaves her dirty dishes in the sink.

Lütfen bana onu sormayı bırakır mısın?

Would you please quit asking me that?

Bu kadar gergin olmayı bırakır mısın?

Would you stop being so uptight?

Tom her zaman bilgisayarını açık bırakır.

Tom always leaves his computer on.

O, uyurken pencereyi hep açık bırakır.

He always leaves the window open when he sleeps.

Eve giderken beni istasyona bırakır mısın?

Can you drop me off at the station on your way home?

Hey Tom, beni arabanla bırakır mısın?

Hey Tom, can you give me a lift?

O her şeyi son dakikaya bırakır.

He leaves everything to the last minute.

Beni bir dakika yalnız bırakır mısın?

Would you mind leaving me alone for a minute?

Bizi bir dakika yalnız bırakır mısın?

Would you mind leaving us alone for a minute?

Bu sonuç arzulanan çok şey bırakır.

This result leaves much to be desired.

Tebeşirden nefret ederim. Elinde toz bırakır.

I hate chalk. It leaves powder on your hands.

Tom kirli bulaşıkları çoğunlukla lavaboda bırakır.

Tom often leaves dirty dishes in the sink.

Lütfen benimle alay etmeyi bırakır mısın?

Will you please stop teasing me?

Tom televizyonunu bütün gün açık bırakır.

Tom leaves his TV on all day.

Beni biraz onunla yalnız bırakır mısınız?

Will you leave me alone with him for a little while?

- Lütfen Bay Savada'nın çağrı cihazına mesaj bırakır mısın?
- Bay Savada'ya çağrı bırakır mısınız lütfen?

Would you please page Mr. Sawada?

...günler uzar ve karanlık yerini aydınlığa bırakır.

day length increases and darkness gives way to light.

O her zaman uyurken pencereyi açık bırakır.

He always leaves the window open while he sleeps.

Sorularımı bir soru ile cevaplamayı bırakır mısın?

Will you stop answering my questions with a question?

Tom her zaman kirli bulaşıkları lavaboya bırakır.

Tom always leaves dirty dishes in the sink.

Pediseller derinize yapışıp çok güçlü bir zehir bırakır.

these pedicellariae will grab your skin and inject this really powerful venom.

Ve konuklar arasındaki etkileşimin nasıl işleyeceğini şansa bırakır.

and leave the interaction between people largely to chance.

Dişi, yumurtalarını bırakır bırakmaz erkekler sperm bulutları saçıyor.

As soon as she expels her eggs, the males release plumes of sperm.

15 yumurtasını bırakır bırakmaz başladığı yere dönmek zorunda.

As soon as she's laid her 15 eggs, she must get back to where she started.

Tom kışın bile uyurken genellikle pencereyi açık bırakır.

Even in the winter, Tom usually leaves the window open when he sleeps.

Tom sık sık bütün gece ışıkları açık bırakır.

Tom often leaves the lights on all night.

Tom her gün işe giderken çocuklarını okula bırakır.

Tom drops his kids off at school on his way to work every day.

Tom sık sık her şeyi son dakikaya bırakır.

Tom often leaves everything to the last minute.

Tom her zaman her şeyi son dakikaya bırakır.

Tom always leaves everything to the last minute.

- Beni yalnız bırakabilir misin?
- Beni yalnız bırakır mısın?

Can you leave me alone?

Eve giderken bu paketi Tom'un evine bırakır mısın?

Could you drop this package off at Tom's on your way home?

Bu tavuk neredeyse her gün bir yumurta bırakır.

This hen lays an egg almost every day.

Umarım Tom bana da bir dilim pasta bırakır.

- I hope that Tom leaves a piece of cake for me.
- I hope Tom leaves a piece of cake for me.

Bizi yalnız bırakır mısınız? Tom'la yalnız konuşmak istiyorum.

Would you mind leaving us? I want to talk to Tom alone.

Bu film, tüm izleyiciler için derin bir yansıma bırakır.

This movie causes all viewers to reflect deeply.

Tom'un oda arkadaşı kirli bulaşıkları sık sık lavaboya bırakır.

Tom's roommate often leaves dirty dishes in the sink.

Susan bir kuş kadar yer ve yemeğinin çoğunu tabakta bırakır.

Susan eats like a bird and leaves most of the food on her plate.

Birçok sporcu toplumsal bir hayatı bırakır, bu nedenle performans hedeflerine ulaşabilirler.

Many athletes forego a social life, so they can achieve their performance goals.

- Tom Mary'yi içki içmede gölgede bırakır.
- Tom Mary'den daha fazla içer.

Tom drank Mary under the table.

- Bunu yarına bırakmanınızın bir sakıncası var mı?
- Onu yarına kadar bırakır mısınız?

Would you mind leaving it until tomorrow?

Benim deneyimlerimden, aşk kestane balı gibidir. O tatlıdır ama acı bir tat bırakır.

From my experience, love is like chestnut honey. It's sweet but leaves a bitter aftertaste.

Lütfen böyle yüksek sesle şarkı söylemeyi bırakır mısın? Bu ucuz bir içki içme yeri değil.

Would you please stop singing so loudly? This is not a cheap drinking place.

En yüksek ve en alçak seviyelerinin arasındaki fark 16 metreyi bulabilir. Gelgitler çekilirken arkalarında kayalık havuzları bırakır.

that can rise and fall by up to 16 meters. As tides recede, they leave rock pools behind.