Translation of "Anlaşma" in English

0.008 sec.

Examples of using "Anlaşma" in a sentence and their english translations:

Anlaşma şu

The agreement is

Anlaşma hazır.

The deal is done.

Anlaşma yapalım.

Let's do the deal.

Anlaşma anlaşmadır.

- Agreements must be kept.
- A deal is a deal.

Anlaşma neydi?

What was the agreement?

Anlaşma öldü.

The deal is dead.

- Bir anlaşma yapabiliriz.
- Biz anlaşma yapabiliriz.

We can make a deal.

Anlaşma imzalamamız gerekmeyebilir.

We might not need to sign a contract.

Bir anlaşma yapalım.

- Let's make a pact.
- Let's make a deal.

Bu gerçek anlaşma.

- This one's the real deal.
- This is the real deal.

Buradaki anlaşma nedir?

What's the deal here?

Şimdi anlaşma nedir?

Now what's the deal?

Bu bir anlaşma.

- It's a deal!
- It's a deal.

Anlaşma böyle değildi.

That wasn't the deal.

Bir anlaşma yaptık.

We made a deal.

Pekala, işte anlaşma.

All right, here's the deal.

Ben anlaşma yaptım.

I made the deal.

Anlaşma pazartesi duyuruldu.

The agreement was announced Monday.

Anlaşma bu değildi.

This was not the deal.

Anlaşma kabul edildi.

The deal was agreed to.

- Henüz anlaşma sağlayamadık.
- Biz henüz bir anlaşma yapmadık.

We haven't made a deal yet.

Bir futbolcuyla anlaşma yapılıyor

Making a deal with a football player

Bunun yanısıra bu anlaşma

In addition, the treaty freed up Ottoman troops that were sent to subjugate

Bu konuda anlaşma içindeyiz.

We are in agreement on this subject.

Bu iyi bir anlaşma.

This is a good deal.

Bu muazzam bir anlaşma.

It's a tremendous deal.

Tom'la büyük anlaşma nedir?

What's the big deal with Tom?

Peki büyük anlaşma nedir?

So what's the big deal?

O büyük anlaşma değil.

That's no big deal.

O büyük bir anlaşma.

It's a big deal.

Bu büyük bir anlaşma.

This is a big deal.

Onlarla bir anlaşma yapabildik.

We were able to make a deal with them.

Tom ile anlaşma nedir?

What's the deal with Tom?

Kötü bir anlaşma değil.

- It's not a bad deal.
- It isn't a bad deal.

Anlaşma son dakikada bozuldu.

The deal fell apart at the last minute.

Sevmediğim insanlarla anlaşma yapmam.

I don't make deals with people I don't like.

Ben zaten anlaşma yaptım.

I've already made the deal.

Tom'la bir anlaşma yaptım.

I made a deal with Tom.

Ben bir anlaşma yaptım.

I made a deal.

Tom'a anlaşma yapmasını söyledim.

I told Tom to make the deal.

O bir anlaşma mı?

- Is it a deal?
- Deal?

Seninle bir anlaşma yapacağım.

I'll make you a deal.

Belki bir anlaşma yapabiliriz.

Maybe we could make a deal.

Ne tür anlaşma yaptın?

What kind of deal did you make?

Bir anlaşma imzaladın mı?

- Did you sign a contract?
- Have you signed the contract?

Ne korkunç bir anlaşma!

What an awesome deal!

Oybirliğiyle bir anlaşma gereklidir.

A unanimous agreement is needed.

Bu berbat bir anlaşma.

This is a terrible deal.

Ben bir anlaşma bekliyorum.

I am awaiting an agreement.

Tom bir anlaşma yaptı.

Tom made a deal.

Sana anlaşma yapmanı söyledim.

I told you to make the deal.

Onlara anlaşma yapmalarını söyledim.

I told them to make the deal.

Ona anlaşma yapmasını söyledim.

I told him to make the deal.

Bu anlaşma hepimizi bağlıyor.

This agreement is binding on all of us.

Tom anlaşma şartlarına uymadı.

- Tom has welshed on the agreement.
- Tom has violated the treaty.

Bu harika bir anlaşma.

It's a great deal.

Bu kötü bir anlaşma.

This is a bad deal.

Biz bir anlaşma yaptık.

We've made a deal.

Ne tatlı bir anlaşma!

What a sweet deal!

Bu bir paket anlaşma.

It's a package deal.

Bir anlaşma yapmak istiyorum.

I want to make a deal.

Ve Escobar'a anlaşma teklif ediyor

And he offers Escobar a deal

Google bu şirketleriyle anlaşma yaptı.

Google has made agreements with these companies.

Anlaşma Texas'ı bağımsız hale getirdi.

The treaty made Texas independent.

Eğer imzalamaya zorlandıysanız, anlaşma geçersizdir.

The contract is invalid if you were forced to sign it.

Tom bir anlaşma yapmak istiyor.

Tom wants to make a deal.

Bir anlaşma yapmak ister misin?

Do you want to make a deal?

Gerçekten büyük bir anlaşma değildi.

It was no big deal, really.

Bu büyük bir anlaşma olmayacak.

- It's not going to be a big deal.
- It isn't going to be a big deal.

Bu büyük bir anlaşma olmamalı.

This shouldn't be a big deal.

O biraz büyük bir anlaşma.

That's kind of a big deal.

Bu çok büyük bir anlaşma.

- This is a very big deal.
- It's a huge contract.

Bu gerçekten büyük bir anlaşma.

It's really a big deal.

O büyük bir anlaşma mı?

- Is it bad?
- Is that a big deal?

Bu büyük bir anlaşma mı?

Is this a big deal?

Tom'la ne tür anlaşma yaptın?

What kind of deal did you make with Tom?

Tom bir anlaşma yapmaya çalışıyor.

Tom is trying to cut a deal.

Bir anlaşma yapmakla ilgilendiğini duyuyorum.

I hear you're interested in making a deal.

Bugün bir anlaşma yapabileceğimizi umuyorum.

I hope we can make a deal today.

Tom'a adil bir anlaşma önerdim.

I offered Tom a fair deal.

Sana bir anlaşma teklif ediyorum.

I'm offering you a deal.

Tom'la geçici bir anlaşma yaptım.

I've made a tentative deal with Tom.

Üzerinde çalıştığım anlaşma suya düştü.

The deal I was working on fell through.

O, şeytanla bir anlaşma yaptı.

She made a deal with the devil.

O çok zor bir anlaşma.

That's a very tough deal.

O oldukça korkunç bir anlaşma.

That's a pretty terrible deal.

O oldukça büyük bir anlaşma.

That's a pretty big deal.

Bu oldukça iyi bir anlaşma.

It's a pretty good deal.

Bu oldukça büyük bir anlaşma.

It's a pretty big deal.