Translation of "öldüğü" in English

0.006 sec.

Examples of using "öldüğü" in a sentence and their english translations:

Öldüğü söylentisi yalanmış.

The rumor of her death turned out false.

Onun öldüğü söyleniyor.

He is said to be dead.

Öldüğü doğru değil.

The news that she died is false.

Onun öldüğü gerçektir.

It's true that she's dead.

Onun burada öldüğü söyleniliyor.

He is said to have died here.

Dedemin öldüğü yıl doğdum.

I was born the year my grandfather died.

Tom'un sahnede öldüğü açıklandı.

Tom was pronounced dead on the scene.

Dedemin öldüğü yıl doğmuşum.

I was born in the year that Grandfather died.

Tom'un bana öldüğü söylendi.

I was told Tom was dead.

Tom'un nasıl öldüğü belirsiz.

It's unclear how Tom died.

Onun öldüğü akşam fırtınalıydı.

The evening he died was stormy.

- Sami'nin saat dokuzda öldüğü söylendi.
- Sami'nin saat dokuzda öldüğü açıklandı.

Sami was pronounced dead at nine o'clock.

Tom'un öldüğü gece sen neredeydin?

Where were you the night that Tom died?

Beş Mayıs, Napolyon'un öldüğü gündür.

The fifth of May is the day when Napoleon died.

Babasının yurt dışında öldüğü söyleniyor.

It is said that his father died in a foreign country.

Mary'nin öldüğü yıl Tom'la tanıştım.

I met Tom the year that Mary died.

Tom dedesinin öldüğü gün doğdu.

Tom was born on the same day that his grandfather died.

Tom öldüğü geceyi hatırlıyor musun?

Do you remember the night Tom died?

Tom'un ne zaman öldüğü belirsiz.

It's unclear when Tom died.

Tom, Mary öldüğü gece hastanedeydi.

Tom was at the hospital the night Mary died.

Onun öldüğü gece Tom'la birlikteydim.

I was with Tom the night he died.

Newton, Galileo'nun öldüğü yılda doğdu.

Newton was born in the same year that Galileo died.

Tom annesinin öldüğü zamanı hatırlıyor.

Tom remembers when his mother died.

Baban öldüğü için çok üzgünüm.

- I'm very sorry your father died.
- I'm very sorry that your father died.

Umarım Tom'un öldüğü şekilde ölmem.

I hope I don't die the same way Tom did.

Sami'nin saat dokuzda öldüğü söylendi.

Sami was pronounced dead at nine o'clock.

Tom'un öldüğü haberi herkesi şaşırttı.

- The news that Tom had died surprised everyone.
- The news that Tom had died surprised everybody.

Tom Mary'nin öldüğü gün doğdu.

- Tom was born the day that Mary died.
- Tom was born the day Mary died.

Sahibi öldüğü zaman araba kime aittir?

Who does the car belong to when the owner dies?

Babasının bir trafik kazasında öldüğü söylenmektedir.

It is said that her father was killed in a traffic accident.

Babasının yabancı bir ülkede öldüğü söyleniyor.

It is said that his father died in a foreign country.

O, hastaneye götürüldükten sonra öldüğü duyuruldu.

He was pronounced dead after he had been taken to the hospital.

Onunla amcam William'ın öldüğü yıl karşılaştım.

I met her the year that my uncle William died.

Öldüğü güne kadar espri anlayışını sürdürdü.

He kept his sense of humor until the day he died.

Öldüğü zaman tüm ailesi onun etrafındaydı.

All his family was around him when he died.

Bunun onun öldüğü yer olduğuna inanılıyor.

This is believed to be the place where he died.

Tom onu öldüğü güne kadar yaptı.

Tom did that until the day he died.

Tom Mary'nin öldüğü aynı yılda öldü.

Tom passed away in the same year Mary did.

Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

Sami will maintain his innocence until the day he dies.

Para, bazılarının uğruna öldüğü bir şey.

Money is what some die for.

Ne garip, o öldüğü söylenilen biriyle tanıştı.

Strange to say, he met someone who was said to be dead.

- O dün ölmüştü.
- Onun öldüğü gün dündü.

It was yesterday that he died.

Tom öldüğü zaman bu evi bana bıraktı.

Tom left this house to me when he died.

Mary öldüğü zaman Tom çok acı çekmişti.

Tom was heartbroken when Mary passed away.

Köpeği öldüğü zaman, Tom çok acı çekmişti.

Tom was heartbroken when his dog died.

Fadıl insanların yaralanıp öldüğü bir olaya karıştı.

Fadil was involved in an incident where people were injured and killed.

Fadıl iki kişinin öldüğü bir soyguna karıştı.

Fadil was involved in a robbery where two people died.

Sami insanların yaralanıp öldüğü bir kazaya karıştı.

Sami was involved in an incident where people were injured and killed.

Leyla öldüğü zaman Sami onu ihmal etti.

Sami neglected Layla when she died.

O açlıktan öldüğü için bir parça tost yedi.

He swallowed a piece of toast because he was starving.

O açlıktan öldüğü için suç işlemek zorunda kaldı.

He had to commit crime because he was starving.

Tom, John'un nasıl öldüğü konusunu Mary'ye sormak istedi.

Tom wanted to ask Mary about how John died.

Dan iki yıldır kayıp ve öldüğü tahmin ediliyordu.

Dan had been missing for two years and was presumed dead.

Dan Linda'nın öldüğü sabah şüpheli bir şey gördü.

Dan saw something suspicious on the morning Linda died.

Köydeki insanlar hâlâ Tom'un öldüğü korkunç şekilden bahsediyorlardı.

People in the village still talked about the horrible way Tom had died.

Tom'un Mary'nin nasıl öldüğü konusunda hiçbir fikri yoktu.

Tom has no idea how Mary died.

Sami iki kişinin öldüğü yerdeki bir soyguna karıştı.

Sami was involved in a robbery where two people died.

Tom, öldüğü güne kadar bunu yapmaya devam etti.

Tom continued to do that until the day he died.

Sevdiği kadın öldüğü için bir zaman makinesi icat ediyor

Inventing a time machine because the woman she loves is dead

1826'da öldüğü ülkesindeki malikanesine emekliye ayrıldı . Aragon'da hala

Following the second Bourbon restoration, Suchet was dismissed and retired to his country

Paul Walker bir araba kazasında öldüğü için çok üzgünüm.

I'm so sorry that Paul Walker died in a car crash.

Tom Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söyledi.

- Tom said he saw something suspicious on the morning Mary died.
- Tom said that he saw something suspicious on the morning Mary died.

Tom, Mary'nin öldüğü sabah şüpheli bir şey gördüğünü söyledi.

- Tom said he saw something suspicious the morning Mary died.
- Tom said that he saw something suspicious the morning Mary died.

Fadıl göğüsten vuruldu ve olay yerine öldüğü ilan edildi.

Fadil was shot in the chest and was pronounced dead at the scene.

Tom ve Mary Mary'nin babasının öldüğü gün hastane kafeteryasında karşılaştılar.

Tom and Mary met in the hospital cafeteria the day Mary's father died.

Annesi öldüğü zaman Tom, bir sürü para miras almayı umuyor.

Tom hopes to inherit a lot of money when his mother passes away.

John öldüğü zaman hiç kimsenin onun için ağlamasını istemediğini söylüyor.

John says when he dies he doesn't want anyone to cry for him.

Fransa'ya gitmenizden birkaç ay sonra babası öldüğü için ABD'ye taşındı.

She moved to the USA because her father died some months after you went to France.

Her yıl kıyı akıntıları ile 100 kişinin öldüğü tahmin ediliyor.

It is estimated that 100 people are killed by rip currents annually.

Tom sonunda büyükannesini aramak için zaman ayırdı. Onun öldüğü ortaya çıktı.

Tom finally got around to calling his grandmother. It turned out she was dead.

Haberiniz olduğu üzere, 1953'te, Kore Yarımadası 2 milyon insanın öldüğü savaştan

As you probably know, in 1953, the Korean peninsula was split in two halves after a

- Baban öldüğünde sen kaç yaşındaydın?
- Baban öldüğü zaman kaç yaşındaydın?
- Baban öldüğünde kaç yaşındaydın?

- How old were you when your father died?
- How old were you when your father passed away?

- Hiçbir yerin ortasında değiliz.
- Kimsenin yaşamadığı, şehirden uzakta bir yerdeyiz.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyiz.
- Dağ başındayız.
- Kör itin öldüğü yerdeyiz.

We're in the middle of nowhere.

- Dağ başında kaybolduk.
- Kör itin öldüğü yerde kaybolduk.
- Bu ücra yerde kaybolduk.
- Bu kuş uçmaz, kervan geçmez yerde kaybolduk.
- Bu ıssız yerde kaybolduk.

We are lost in the middle of nowhere.

- Hiçliğin ortasında kaybolduk!
- Dağ başında kaybolduk.
- Kör itin öldüğü yerde kaybolduk.
- Bu ücra yerde kaybolduk.
- Bu kuş uçmaz, kervan geçmez yerde kaybolduk.
- Bu ıssız yerde kaybolduk.

- We are lost in the middle of nowhere.
- We're lost in the middle of nowhere!