Translation of "''o" in English

O, o mudur?

Is that it?

O o değildi.

- It wasn't him.
- That wasn't him.

O o değil.

That isn't him.

- "O kim?" " O Jim."
- "O kimdir?" "O Jim'dir."

"Who is he?" "He is Jim."

- O, Fransızdır.
- O Fransız.
- O Fransalı.

She is French.

- O sersem.
- O, sersemdir.
- O alıktır.

- He's absent-minded.
- He is scatterbrained.

- O hayatta!
- O yaşıyor!
- O canlı!

- She is alive!
- She's alive!

- O kim?
- Kim o?
- O kimdir?

- Who is she?
- Who is he?
- Who's she?

- O, hasta.
- O, hastadır.
- O hasta.

- He is ill.
- He is sick.

- O sırada neredeydi?
- O sırada o neredeydi?
- O esnada neredeydi?
- O esnada o neredeydi?

Where was she at that moment?

O

that…

- O yenidir.
- O yeni.

- It's new.
- It is new.

O zaman o, gidiyordu.

He was leaving then.

- O inatçı.
- O inatçıdır.

- She is obstinate.
- She's stubborn.
- She is stubborn.

- O sarhoş.
- O sarhoştur.

- He is drunk.
- He's drunk.

O, o adamı öldürdü.

- He killed him.
- He killed that man.

O, o hastalıktan öldü.

He died of that disease.

O, o gerçeği yalanladı.

He denied that fact.

O gelemez, o hastadır.

He cannot come, he is ill.

- O delidir.
- O kaçıktır.

She's a basket case.

- O, dakiktir.
- O dakik.

He is punctual.

- O radyoda.
- O ünalgıdadır.

He is on the radio.

- O yaşlıdır.
- O yaşlı.

He is old.

- O sakardır.
- O gariptir.

She is awkward.

- O bekar.
- O evlenmemiş.

He is unmarried.

O hikayeyi o uydurdu.

He made up that story.

O, o mağazaya gitti.

She went to that store.

O, o zaman buradaydı.

He was here at that time.

- O Çinli.
- O, Çinlidir.

He's Chinese.

- O nerededir?
- O nerede?

Where is he?

"O kimdir?" "O Jim'dir."

"Who is he?" "He is Jim."

- O, banyoda.
- O, banyodadır.

She is in the bathroom.

- O Fransalıdır.
- O Fransalı.

- She is from France.
- She's from France.
- She comes from France.

- O delik.
- O delinmiş.

It's punctured.

O, o zaman yalnızdı.

He was alone at the time.

- O, aptaldır.
- O, ahmaktır.

He is foolish.

- O, koşuyor.
- O, kaçıyor.

He is running.

O, o zaman yorgundu.

He was tired then.

- O, cezalandırılacaktır.
- O cezalandırılacaktır.

- He will be punished.
- He shall be punished.

- O, ağlıyordu.
- O ağlıyordu.

She was crying.

- O, hamiledir.
- O hamile.

- She's pregnant.
- She is pregnant.

- O nedir?
- O ne?

What is it?

O, o şirkete bağlıdır.

She is connected with that company.

- O kim?
- O kimdir?

- Who is he?
- Who's he?

- O doğru.
- O doğrudur.

- That is correct.
- That's correct.

- O iyi.
- O iyidir.

- He's good.
- She's good.
- It's good.
- He is good.

O, o kitabı sever.

- He likes this book.
- He likes that book.

- O kimdi?
- Kimdi o?

- Who was that?
- Who is that?
- Who was it?

- O ayarlanıyor.
- O düzenleniyor.

It's being arranged.

- O zalimdir.
- O gaddardır.

- She's cruel.
- He's cruel.

- O İngilizdir.
- O İngilizcedir.

- He is English.
- He's English.

- O Cenevizli.
- O Cenevrelidir.

He comes from Geneva.

- O, hasta.
- O hasta.

He is ill.

- O acımasız.
- O zalim.

That's cruel.

- O şerefsiz.
- O sahtekar.

That's dishonest.

- O kaygılı.
- O telaşlı.

- That's annoying.
- That's disturbing.
- It's disconcerting.
- It's disturbing.
- This is annoying.

- O dinlemiyor.
- O dinlemez.

- He does not listen.
- He doesn't listen.

- O havasında.
- O formunda.

- He is on a roll.
- He's in the zone.

- O güzel.
- O güzeldir.

- She is beautiful.
- She's beautiful.
- She's pretty.
- That is beautiful.
- That's beautiful.

- O çekici.
- O, çekici.

She is attractive.

- O akıllı.
- O akıllıdır.

- He is smart.
- He's smart.

O, o öğretmeni seviyor.

He likes that teacher.

- O uyandı.
- O, uyandı.

She woke up.

O, o laboratuvarda çalışmaktadır.

He works in that lab.

- O zengin.
- O zengindir.

- He is well off.
- He's rich.
- He's loaded.
- He is rich.

- O sabırsızdır.
- O sabırsız.

- He's impatient.
- He is impatient.

- O Ateist'tir.
- O ateisttir.

- He is an atheist.
- He's an atheist.

O, o köpekten korkuyor.

- He's afraid of that dog.
- He's scared of that dog.

- O yepyeni.
- O, yepyeni.

It's brand new.

O, o gitarı seviyor.

He likes that guitar.

O, o sırrı saklamalıydı.

He should have kept that secret.

O nerede? O mutfakta.

Where is she? She is in the kitchen.

- O, sağlıklı.
- O, sağlıklıdır.

He's healthy.

- O küçültücüydü.
- O aşağılayıcıydı.

It was humiliating.

O, o kararı veremez.

She can't make that decision.

O, o bayanı selamladı.

He greeted that lady.

- O beklenendi.
- O bekleniyordu.

That was expected.

- O Arjantinli.
- O Arjantinlidir.

- She's Argentinian.
- He's Argentinian.
- She is Argentinian.

O, o olmadan yaşayamaz.

She can't live without him.

O, o evde yaşar.

She lives in that house.

O, o kıza aşık.

He's in love with that girl.