Translation of "Evi" in Chinese

0.012 sec.

Examples of using "Evi" in a sentence and their chinese translations:

- Evi onarıyorum.
- Evi tamir ediyorum.

我在修房子。

Evi ara!

打电话回家!

Çocuklara evi boyattı.

她要男孩們粉刷房子。

Onun evi nerede?

他的家在哪儿?

Bu onun evi.

这是她的房子。

Ona evi boyattım.

我讓他刷房子。

Evi nasıl ısıtıyorsun?

您怎么让屋子暖起来?

- Onun evi nehrin karşı tarafında.
- Onun evi caddenin karşısındadır.

他的房子在街對面。

Kendine büyük evi aldı.

她給自己一間大房子。

Onun evi nehir kıyısındadır.

他的房子在河邊。

Biz evi yeşile boyadık.

我们把屋子漆成绿色。

Onun evi benimkinin karşısındadır.

他的房子在我的對面。

Evi görmek istiyor musun?

你想看房子吗?

Onların evi yeniden yapılandırılıyor.

他們的房子正在裝潢。

Onun kendi evi var.

他有一棟自己的房子。

Kimin evi sizinkinin karşısındadır?

你家對面的房子是誰的?

- O, şu evi sevmeye başlıyor.
- O bu evi sevmeye başlıyor.

她开始喜欢那套房子。

Bütün aileme evi terk ettirdim.

我要我所有的家人離開家。

Onun evi küçük ve eski.

他的房子又小又旧。

Onların büyük bir evi var.

他们有个大房子。

Onun evi buralarda bir yerde.

他家在这儿某处。

Onun evi nehrin karşı tarafındadır.

- 她的房子在河的另一边。
- 她的家在河对岸。

Trang'in partisi cenaze evi gibiydi.

莊的派對像是個追悼會。

Lütfen evi temizlememe yardım et.

請幫我打掃房子。

Onun evi bir dağın eteğinde.

她家在一座山的山脚下。

Girişte, itfaiye yanan evi keşfetti.

到达前,消防员们发现了起火的房子。

Jane evi terk etmek üzereydi.

Jane正要离开家。

Kate ailesine evi terk ettirdi.

凱特使她的家人離家出走。

Soğuk hava patlaması evi sardı.

冷空氣疾風席捲整棟房子。

Shakespeare'in doğduğu evi ziyaret ettim.

我到了莎士比亞出生的房子參觀。

Onun evi buradan uzakta değil.

他家離這兒不遠。

Saat altıda evi terk etmek zorundasın.

你必須在六點鐘時從家中出發。

Köprünün ötesinde bir kır evi var.

桥对面有一间小屋。

Onun içinde yaşadığı bir evi yok.

他没有房子住。

Ebeveynlerim gelmeden önce evi temizlemek istiyorum.

我想在我父母来之前收拾干净屋子。

Onun evi bu mağazadan uzak değildir.

他家离这间商店不远。

Herkesin evi temizlememe yardım etmesini istiyorum.

我希望所有人都来帮我打扫房子。

Ebeveynlerim dönmeden önce evi temizlemek istiyorum.

我想在爸爸媽媽回來之前把房子打掃乾淨。

Telefon çaldığında evi terk etmek üzereydim.

我正要离开家的时候电话响了。

Onun deniz kenarında bir evi var.

她在海邊有所房子。

O, evi için satış ilanı verdi.

他登廣告出售他的房子。

Ünlü bir mimar bu evi inşa etti.

- 一个有名的建筑师造了这个房子。
- 一个有名的建筑师造了这栋房子。

Onun deniz kenarında bir sayfiye evi var

她在海边有一间小屋。

Onun evi haftada bir kez tamamen temizlenir.

他的家每周彻底打扫一次。

Bu, Mary, erkek kardeşi ve ebeveynlerinin evi.

这是玛丽、他兄弟以及他们父母的房子。

John yeni evi ile çok gurur duyuyor.

Jean对他的新房子很自豪。

Bu evi yalnız inşa ettiğin doğru mu?

你真是自己造了这栋房子吗?

Onun evi yakın olmasına rağmen, onu nadiren görüyorum.

雖然我住在她家附近,可是也很少見到她。

Sahip olduğu her şeyle birlikte evi terk etti.

她帶著她所擁有的一切東西離家出走了。

Maaşı düşük olduğu için, o evi satın alamaz.

因為他的薪水太低,他買不起那棟房子。

Evi şöyle dursun, onun araba almaya bile gücü yetmez.

他买不起一辆汽车,更不要说一套房子了。

Bir evi satın almak için onlar paralarını tasarruf ediyorlar.

他們在儲錢買房子。

Sami bu evi mirasının bir parçası olarak talep edecek.

萨米会宣称这所房子是他遗产中的一部分。

O, okul dışında, evi olmayan, karton kutularda yaşayan insanları gördü.

在校外,她见到没有家的人们住在纸板箱里。

O, evi özlediği için değil fakat parası kalmadığı için döndü.

他不是因為想家,而是因為沒錢才回來的。

Ben, sizin için alışveriş yapacağım, evi temizleyeceğim, ve akşam yemeği pişireceğim.

我會幫你買菜,打掃,以及做晚餐。

Ondan, onu, evi oğluna ya da başka birine boyattırmaya ikna etmesi rica edildi.

她被要求去说服他以让他或者他的儿子或者是别的人来粉刷屋子。

- Böyle bir evi Tokyo'da kiralamaya gücüm yetmez.
- Tokyo'da böyle bir ev kiralamaya bütçem elvermez.

我在东京租不起这样的房子。