Translation of "Yılan" in Arabic

0.018 sec.

Examples of using "Yılan" in a sentence and their arabic translations:

Yılan başını kaldırdı.

الافعى رفعت راسها .

Büyük bir yılan, baksanıza.

‫إنها أفعى كبيرة، انظر.‬

Bu bir çıngıraklı yılan.

‫إنها الأفعى المجلجلة.‬

- Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Yılan yaşıyor mu yoksa öldü mü?

هل الثعبان حي أم ميت؟

Onu zehirli yılan çukuruna attırdı.

لقد ألقى به في حفرة من الثعابين السامة.

Oradaki deliği gördünüz mü? Yılan deliği.

‫أترى هذه الحفرة؟‬ ‫حفرة ثعبان.‬

Şuna bakın! Bu bir çıngıraklı yılan.

‫انظر!‬ ‫إنها الأفعى المجلجلة.‬

Birkaç yılan, tarantula ve akrep avlayabiliriz

‫بمحاولة صيد بعض الثعابين ‬ ‫وعناكب الرتيلاء والعقارب،‬

"Yılan yıldızları yemeğimi çalıyor." diye düşündü

‫فكّرت قائلة:‬ ‫"حسنًا، نجوم البحر الهشة تسرق طعامي."‬

Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

‫ولكن سم الأفعى‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Çıngıraklı yılan ısırığı ölümcül olabilir. Dikkatli olmalıyız.

‫يمكن للدغة الأفعى المجلجلة أن تكون قاتلة. ‬ ‫لذا يجب أن نتوخى الحذر.‬

Bu çıngıraklı yılan görebiliyor ama gözleriyle değil.

‫يمكن لهذه الأفعى الرؤية...‬ ‫من دون عينيها.‬

Ve 1972'de ülkenin ilk yılan parkını açtı.

‫وافتتح في 1972 أول حديقة أفاعي في البلاد.‬

Burada bir yılan var ve tüm ilaçlar... Mahvolmuş.

‫هناك أفعى، وكل هذه الأدوية...‬ ‫تعرضت للتخريب.‬

Bir yılan kuyusuna inmek her zaman heyecan vericidir.

‫إنه لأمر مثير دائماً أن أهبط في شق ثعابين.‬

Bir yılan çukuruna inmek her zaman heyecan vericidir.

‫إنه لأمر مثير دائماً أن أهبط في شق ثعابين.‬

Ragnar'ın yılan çukurundaki ölümü neredeyse kesinlikle icat edilmiştir.

يكاد يكون من المؤكد اختراع موت راجنار في ثعبان.

, Ragnar'ın yılan çukurundaki ölümünün tüm hikayesinin daha sonra

هو أن القصة الكاملة لموت Ragnar في حفرة الثعابين قد تم اختلاقها لاحقًا

"Yılan yıldızlarının yemeğini çalması her zaman sorun olacak."

‫لطالما ستواجه هذه المشكلة‬ ‫باستيلاء نجوم البحر الهشة على طعامها."‬

Bu küçük ölüm tuzağından daha korkunç yılan az bulunur.

‫هذه الأفعى الصغيرة جداً‬ ‫هي الأكثر رعباً من بين جميع الأفاعي.‬

En çok insan ölümünden sorumlu yılan türü olduğunu söylüyor.

‫يقول إنها مسؤولة عن عدد وفيات بشرية‬ ‫أكثر من أي صنف أفاعي آخر في العالم،‬

Bir çıngıraklı yılan, bir akrep ve bir tarantula bulacağız.

‫نسعى لصيد أفعى مجلجلة‬ ‫وعقرب وعنكبوت الرتيلاء.‬

Çıngıraklı yılan ısırığı ölümcül olabilir. Bu yüzden dikkatli olmalıyız.

‫يمكن للدغة الأفعى المجلجلة أن تكون قاتلة،‬ ‫لذا يجب أن نتوخى الحذر.‬

İyi işti! Ama yılan zehri bu sıcakta çok dayanmaz.

‫عمل جيد!‬ ‫ولكن سم الأفعى‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Çıngıraklı yılan sokması ölümcül olabilir. Bu yüzden dikkatli olmalıyız.

‫يمكن للدغة الأفعى المجلجلة أن تكون قاتلة،‬ ‫لذا يجب أن نتوخى الحذر.‬

Çıngıraklı yılan ısırığı ölümcül olabilir, bu yüzden dikkat etmeliyiz.

‫يمكن للدغة الأفعى المجلجلة أن تكون قاتلة. ‬ ‫لذا يجب أن نتوخى الحذر.‬

Kabuğu delip aynı bir yılan gibi içeri zehir bırakıyor

‫ثم تسقط السم بها كالأفعى، ‬

Resmi yılan yakalayıcısı, riskli bir ödül için her gün avlanıyor.

‫يتعمق صائد الأفاعي الرسمي يومياً‬ ‫من أجل الحصول على جائزة خطرة.‬

Çölün içerisine doğru ilerleyip birkaç yılan, tarantula ve akrep avlayıp

‫المهمة هي الذهاب ‬ ‫إلى الصحراء ومحاولة اصطياد‬ ‫بعض الثعابين وعناكب الرتيلاء والعقارب‬

Yerin altındaki yılan çukurlarına ve saklanacak bir sürü yer olan

‫وأوكار الثعابين تحت الأرض ‬ ‫والبلدات القديمة المهجورة،‬

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

‫يبدو أن هناك مدخل آخر.‬ ‫ربما دخلت الأفعى منه.‬

Ne kadar hızlı olduğunuzu düşünseniz de bir çıngıraklı yılan kadar değilsiniz.

‫ومهما كنت تظن نفسك سريعاً، ‬ ‫فأنت لست بسرعة الأفعى المجلجلة.‬

Ve işte hazırız. Bir yılan kuyusuna inmek her zaman heyecan vericidir.

‫أنا مستعد الآن.‬ ‫إنه لأمر مثير دائماً أن أهبط في شق ثعابين.‬

Ne kadar hızlı olduğunuzu düşünürseniz de bir çıngıraklı yılan kadar değilsiniz.

‫ومهما كنت تظن نفسك سريعاً، ‬ ‫فأنت لست بسرعة الأفعى المجلجلة.‬

Bir çıngıraklı yılan tarafından ısırılır ve yardım alamazsanız başınız cidden belaya girebilir.

‫وإن لدغتك الأفعى المجلجلة هنا،‬ ‫ولم تتمكن من الحصول على المساعدة،‬ ‫يمكن أن تواجه الكثير من المتاعب.‬

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan da içeriye muhtemelen böyle girdi.

‫يبدو أن هناك مدخل آخر.‬ ‫ربما دخلت الأفعى منه.‬

Çıngıraklı yılan ısırığı böyle bir görevin ne kadar tehlikeli olabileceğini hatırlatan bir gösterge.

‫لدغة الأفعى المجلجلة هي تذكير مؤلم‬ ‫بحجم الخطورة ‬ ‫التي يمكن أن تكتنف مثل هذه المهمة.‬

Çıngıraklı yılan ısırığı, böyle bir görevin ne kadar tehlikeli olabileceğini hatırlatan bir gösterge.

‫لدغة الأفعى المجلجلة هي تذكير مؤلم‬ ‫بحجم الخطورة ‬ ‫التي يمكن أن تكتنف مثل هذه المهمة.‬

Yılan çukurunda aslında Ragnar gibi kaba sözcükler kullanabilirsin… bağlılık sözü ile Vöggr gibi

يمكنك في الواقع استخدام كلمات مبتذلة مثل Ragnar في حفرة الثعبان ... يمكنك لعب حيل قذرة

Küçük bir yılan olduğu için insanlar "Bir şey olmaz ya" deyip hemen hastaneye gitmiyorlar.

‫للأسف، فإن الناس لا تتصرف بفعالية كبيرة‬ ‫لأنها أفعى صغيرة جداً،‬ ‫يقولون، "سيكون الأمر على ما يرام."‬ ‫وغالباً لا يذهبون إلى المستشفى.‬

Bu mağarada yetki sizde. Kararı verin. Çıngıraklı yılan ölümcül olabilir. Bu yüzden dikkatli olmalıyız.

‫في هذا الكهف، أنت المسؤول. اتخذ القرار.‬ ‫يمكن للدغة الأفعى المجلجلة‬ ‫أن تكون قاتلة. لذا يجب أن نتوخى الحذر.‬

Bir sürü yılan yıldızı istilaya geliyor. Ne yapacağından, nasıl başa çıkacağından emin değil gibi.

‫إنما مجرّد عدد كبير منهم يهيمن عليها‬ ‫ويبدو أنها غير واثقة مما عليها فعله‬ ‫أو كيف تتعامل معهن.‬

Rom Whitaker bir herpetolojist, ama çok daha ilginç bir unvanı daha var. Hindistan'ın Yılan Adamı.

‫"روم ويتاكر" عالم زواحف،‬ ‫لكن لقبه الأكثر إثارة للاهتمام هو،‬ ‫"رجل الأفاعي الهندي".‬

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

‫ما زال هناك جزء كبير من الصحراء لنستكشفه،‬ ‫ولكن سم الحية ‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Bunun anlamı, kaslarını kullanarak öne atılmaya hazır olduğudur. Ne kadar hızlı olduğunuzu düşünseniz de bir çıngıraklı yılan kadar değilsiniz.

‫هذا يعني أنها مستعدة ‬ ‫لاستخدام عضلاتها للانقضاض للأمام.‬ ‫ومهما كنت تظن نفسك سريعاً، ‬ ‫فأنت لست بسرعة الأفعى المجلجلة.‬