Translation of "Girmek" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Girmek" in a sentence and their arabic translations:

O suya girmek...

‫إذ تنزل في تلك المياه...‬

Tamam, madene girmek istiyorsunuz demek?

‫إذن تريدني أن أذهب إلى المنجم؟‬

18 yaşına girmek için sabırsızlanıyorum.

أنا متحمّس لبلوغ الثّامنة عشر.

Araziye girmek için kayalara tırmanmayı deneyelim.

‫لنحاول تسلق هذه الجروف‬ ‫لنصل إلى اليابسة.‬

Ertesi gün suya girmek çok korkutucuydu.

‫شعور مخيف ينتابك‬ ‫بنزول الماء باكرًا في اليوم التالي.‬

Duvardaki grafiklerle etkileşime girmek için gönüllü oldum

تطوعت لشرح الرسومات التي كانت على الحائط،

Hadi, araziye girmek için kayalara tırmanmayı deneyelim.

‫لنجرب تسلق الجروف‬ ‫لنصل إلى اليابسة.‬

Bir 45'likle bankaya girmek gibisi yoktur.

من الرائع دخول مصرف ومعك مسدس عيار 45.

Gerçekten hasta olan bile karantinaya girmek istemiyor

حتى أولئك المرضى حقا لا يريدون دخول الحجر الصحي

Karantinaya girmek ne ayıptır, ne de günahtır

دخول الحجر الصحي ليس عارًا ولا خطيئة

ıstakozla benim arama girmek için beni yanaştırdı.

‫وكانت تحاصرني‬ ‫حتى تمكنت من الدخول بيني وبين الكركند.‬

Pazar günü bir sınava girmek zorunda olduğuma inanamıyorum!

لا أصدق أن عليّ أخذ اختبار يوم الأحد!

Araştırmacılar evrenin farklı bir bölümüne girmek için kapı kullanırlar.

يستخدم الباحثون البوابة للدخول لأجزاء مختلفة من العالم.

O yıllarda çok meşhurdu çünkü eve girmek için eve girmezdik biz

كانت مشهورة جدًا في تلك السنوات لأننا لن نذهب إلى المنزل لدخول المنزل.

Yer altı mağarasına girmek iyi bir karardı. Aradığımız yaratıklardan birini de bulduk

‫دخول المنجم كان قراراً حكيماً.‬ ‫وجدنا أحد الكائنات التي كنا نبحث عنها،‬

Gemilerini Kartaca filosunun bir kısmına doğrudan sürüp hız kesmeden kafa kafaya çarpışmaya girmek istiyorlardı.

وجهوا سفنهم نحو جزء من أسطول قرطاجنة، مسرعين نحو العدو.

, BAE gökdelenler dikiyor ve dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına girmek için devasa projeler inşa ediyor .

لتكون من ضمن الدول المتقدمة في العالم.

Bakın, şu çıkıntı yapan kayalığın altına sığınabiliriz. İhtiyacınız olan bu, sadece güneşten kaçıp gölgeye girmek.

‫انظر، يمكننا أن نستظل ‬ ‫تحت هذا البروز الصخري.‬ ‫هذا كل ما تحتاج له. هذا يكفي‬ ‫للهروب من حرارة الشمس والاستظلال به.‬

İlk başlarda suya girmek zor. Burası yüzmek için gezegendeki en vahşi, en korkunç yerlerden biri.

‫في البداية، فإن نزول المياه أمر صعب.‬ ‫إنه أحد أكثر الأماكن خطرًا ورعبًا للسباحة‬ ‫على وجه الأرض.‬