Translation of "Tomado" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Tomado" in a sentence and their turkish translations:

Has tomado todo.

Her şeyi aldın.

- Ya me he tomado un café.
- Ya me había tomado un café.
- Ya había tomado café.

Ben zaten kahve içtim.

Tom fue tomado rehén.

Tom rehin tutuldu.

Has tomado mi tiempo.

Vaktimi boşa harcadın.

Tom fue tomado prisionero.

Tom hapishaneye götürüldü.

He tomado mi decisión.

Ben kararımı aldım.

- ¿Ya te has tomado la medicina?
- ¿Ya te has tomado tu remedio?

İlacını aldın mı?

Debí haber tomado el dinero.

Parayı almalıydım.

Hemos tomado una decisión final.

Biz nihai bir karar aldık.

¿Quién ha tomado mi bolso?

El çantamı kim aldı?

¿Te has tomado la temperatura?

Ateşini ölçtün mü?

Me he tomado la medicación.

İlacımı aldım.

No he tomado ninguna decisión.

Ben karar vermedim.

Nunca he tomado comida china.

Hiç Çin yemeği yemedim.

He tomado todo en consideración.

- Her şeyi dikkate aldım.
- Her şeyi göz önünde bulundurdum.

¿Ya has tomado una decisión?

- Bir karara vardın mı?
- Karar verdin mi?

Ella te ha tomado el pelo.

Onun tarafından aldatıldın.

Él ha tomado una decisión significativa.

Önemli bir karar aldı.

¿Alguna vez has tomado unas vacaciones?

Hiç tatile çıktın mı?

Nunca he tomado leche con té.

Ben hiç sütü çayla birlikte içmedim.

Tom ya ha tomado una decisión.

Tom zaten kararını verdi.

Nadie ha tomado una decisión aún.

Henüz kimse bir karar vermedi.

¿Has tomado alguna vez comida japonesa?

Hiç Japon yemeği yedin mi?

Nunca antes había tomado comida china.

Daha önce hiç Çin yiyeceği yemedim.

Debió haber tomado el colectivo equivocado.

Yanlış otobüse binmiş olmalı.

Tom no sabía cuánto había tomado.

Tom'un ne kadar içmiş olduğunu bilmiyordu.

¿Has tomado jugo de zanahoria alguna vez?

Hiç havuç suyu içtin mi?

Devolví el cuchillo que había tomado prestado.

Emanet aldığım bıçağı geri verdim.

- Tomé mi decisión.
- He tomado mi decisión.

Kararımı verdim.

Han tomado la decisión de no venir.

Onlar gelmemeyi akıllarına koydular.

Tom ya debería haber tomado una decisión.

Tom şimdiye kadar kararını vermeliydi.

¿Se le ha tomado juramento al testigo?

Tanığa yemin ettirildi mi?

El hombre negó haber tomado el dinero.

Adam parayı aldığını inkar etti.

Espero que hayamos tomado la decisión correcta.

Umarım doğru karar vermişizdir.

- Todavía no nos hemos decidido.
- Todavía no hemos tomado ninguna decisión.
- Todavía no se ha tomado ninguna decisión.

Hiçbir karar verilmedi.

Creo que Tom ha tomado una buena decisión.

Sanırım Tom iyi bir karar verdi.

Ella negó haber tomado parte en el plan.

Komploya katıldığını inkar etti.

¿Cuántas tazas de café te has tomado hoy?

Bugün kaç fincan kahve içtin?

Le echaron del equipo porque había tomado drogas.

Ekipten atıldı çünkü uyuşturucu kullanıyordu.

Yo pienso que mejor hubieras tomado un descanso.

Sanırım dinlensen iyi olur.

Solo me he tomado dos o tres tragos.

- Sadece iki ya da üç içecek içtim.
- Sadece iki ya da üç içki içtim.

Ahora que has tomado tu decisión debes actuar.

Mademki bir karar verdin, uygulamalısın.

Me temo que he tomado un tren equivocado.

Korkarım ki yanlış bir trene bindim.

Este medicamento debe ser tomado cada tres horas.

- Bu ilaç üç saatte bir alınmalıdır.
- Bu ilaç üç saatte bir alınmalı.

Ya me he tomado tres tazas de café.

- Zaten üç bardak kahve içtim.
- Ben zaten üç fincan kahve içtim.

Nuestro edificio ha tomado todas las precauciones de seguridad

binamız sağlam bütün güvenlik önlemlerini almışız

- Ya me había tomado un café.
- Ya tomé café.

Zaten kahve içmiştim.

Esta mañana he tomado café en lugar de té.

Bu sabah çay yerine kahve içtim.

- ¿Ya has tomado una decisión?
- ¿Ya tomaste una decisión?

Henüz mü karar verdin?

He tomado un medicamento para mi dolor de estómago.

Mide ağrım için biraz ilaç aldım.

Ella te ha tomado el pelo. Es una broma.

Sadece senin bacağını çekti. Bu bir şaka.

- Has hecho una sabia elección.
- Has tomado una sabia decisión.

Mantıklı bir seçim yaptın.

Parece que se ha tomado mi comentario como un insulto.

Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.

¿Te has tomado una foto con Mike Tyson alguna vez?

Sen hiç Mike Tyson ile fotoğraf çektin mi?

Creo que es la mejor comida que he tomado nunca.

Sanırım bu şimdiye kadar yediğim en iyi yemek.

El hombre sostuvo que él no había tomado el dinero.

Adam parayı almadığını iddia etti.

Tom no piensa que Mary haya tomado una sabia decisión.

Tom Mary'nin akıllı bir karar verdiğini düşünmüyor.

No puedo garantizarles que sabrán si han tomado la decisión perfecta,

Kusursuz bir karar verdiğinizi gerçekten bildiğinize dair size bir söz veremem

El ómnibus estaba repleto de gente. Ojalá hubiera tomado un taxi.

Otobüs çok kalabalıktı. Keşke bir taksiye binseydim.

Esta es la foto más artística que he tomado hasta ahora.

Bu şimdiye kadar çektiğim en artistik resim.

Estaba sorprendido de que ella se hubiera tomado todo el vino.

Şarabın hepsini içtiğine şaşırdım.

Estoy bastante seguro de que Tom ya ha tomado una decisión.

Tom'un çoktan kararını verdiğine oldukça eminim.

Tom hubiera tomado la misma decisión que yo en mi lugar.

Tom benim yerimde olsa benim verdiğim aynı kararı verirdi.

Maria devolvió el libro que había tomado prestado de la biblioteca.

Mary kütüphaneden ödünç aldığı kitabı iade etti.

Debo vivir con las consecuencias de las decisiones que he tomado.

Yaptığım seçimlerin sonuçlarıyla yaşamak zorundayım.

El primer paso para superar esta forma de soledad ya fue tomado.

bu yalnızlık biçiminin üstesinden gelmesi için ilk adım atılmış oluyor.

Se ha tomado sumo cuidado en usar solo los más finos ingredientes.

Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.

Los robots han tomado el lugar de los hombres en esta fábrica.

Bu fabrikada robotlar insanların yerini aldı.

- Él debe haber tomado el tren equivocado.
- Él debió tomar el tren equivocado.

Yanlış trene binmiş olabilir.

Si hubiera tomado mi consejo en aquel entonces, ahora sería un hombre rico.

O, o zaman benim tavsiyemi alsaydı, şimdi zengin bir adam olurdu.

Tom trató de recordar la última vez que había tomado vino con Mary.

Tom en son ne zaman Mary ile birlikte şarap içtiğini hatırlamaya çalıştı.

Y una de las niñas sintió que la otra se había tomado más tiempo.

ama kızlardan biri diğerinin daha fazla masaj yaptığını hissetti.

Durante estas guerras, un capitán veneciano llamado Marco Polo fue tomado prisionero, y usó

Bu savaşlarda Venedikli kaptan Marco Polo esir alınmıştı ve

En efecto, no puedo estar seguro de que Tom no haya tomado el dinero.

Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam.

Tom se preguntaba cuántas horas le había tomado a María prepararse para la fiesta.

Tom parti için hazırlanmasının Mary'nin kaç saatini aldığını merak etti.

Lo cual puede generar la pregunta: ¿Por que tommy Flanagan se vio tomado por sorpresa

Bu da şu soruyu doğuruyor: [piyanist] Tommy Flanagan niye o kadar hazırlıksız yakanlanmış

Si yo hubiera tomado la llave, yo no estaría de pie detrás de la puerta.

Ben anahtarı almış olsaydım, kapının arkasında duruyor olmazdım.

- Tomé de la canilla.
- Bebí de la canilla.
- Yo tomé de la canilla.
- Yo bebí de la canilla.
- He tomado de la canilla.
- He bebido de la canilla.
- Yo he tomado de la canilla.
- Yo he bebido de la canilla.
- Tomé del grifo.
- Bebí del grifo.
- Yo tomé del grifo.
- Yo bebí del grifo.
- He tomado del grifo.
- He bebido del grifo.
- Yo he tomado del grifo.
- Yo he bebido del grifo.

Musluktan içtim.

Habiendo marchado previamente en una formación muy floja, el ejército de Flaminius es tomado por sorpresa.

Öncesinde gevşek bir formasyonda yürüyor olmanın etkisiyle, Flaminius'un ordusu tamamen savunmasız yakalanmış oluyor.

NASA que ha tomado fotos del mundo en todos los sentidos desde el espacio hasta hoy

bugüne kadar uzaydan dünyanın her şekilde fotoğrafını çeken nasa

- No debí haberme tomado esa última botella de cerveza.
- No debería haberme bebido la última botella de cerveza.

Son şişe birayı içmemeliydim.

- ¿Qué has tomado para comer? ¿Pescado o carne?
- ¿Qué comiste, pescado o carne?
- ¿Qué comió, pescado o carne?
- ¿Qué comieron, pescado o carne?

Sen ne yedin? Balık mı yoksa et mi?