Translation of "Poner" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "Poner" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Dónde puedo poner mi cartera?
- ¿Dónde puedo poner mi bolsa?
- ¿Dónde puedo poner mi bolso?

Çantamı nereye koyabilirim?

¿Se podría poner peor?

Bu daha kötü olabilir mi?

¿Dónde debería poner esto?

Bunu nereye koymalıyım?

Déjenme poner un ejemplo concreto.

Somut bir örnek vereyim.

"Me tiene que poner fósforo."

"Bana fosfor ver." der.

Discutimos durante horas qué poner.

Ne yazacağımız hakkında saatlerce tartıştık.

¿Cuál sombrero te quieres poner?

Hangi şapkayı giymek istiyorsun?

Me voy a poner enfermo.

Hasta olacağım.

Tengo que poner un ejemplo.

- Bir örnek oluşturmam gerekiyor.
- Bir örnek oluşturmak zorundayım.

Necesito saber dónde poner esto.

- Bunu nereye koyacağımı bilmeliyim.
- Bunu nereye koyacağımı bilmem gerekiyor.

Voy a poner la mesa.

Masayı hazırlayacağım.

Me debería poner más ropa.

Daha fazla giysi giymeliyim.

- Lo puedes poner ahí.
- Lo puedes poner allí.
- La puedes poner ahí.
- La puedes poner allí.
- Lo podéis poner ahí.
- Lo podéis poner allí.
- La podéis poner ahí.
- La podéis poner allí.
- Lo puede poner ahí.
- Lo puede poner allí.
- La puede poner ahí.
- La puede poner allí.
- Lo pueden poner ahí.
- La pueden poner ahí.
- Lo pueden poner allí.
- La pueden poner allí.
- Lo puedes dejar ahí.
- Lo puedes dejar allí.
- La puedes dejar ahí.
- La puedes dejar allí.
- Lo podéis dejar ahí.
- Lo podéis dejar allí.
- La podéis dejar ahí.
- La podéis dejar allí.
- Lo puede dejar ahí.
- Lo puede dejar allí.
- La puede dejar ahí.
- La puede dejar allí.
- Lo pueden dejar ahí.
- La pueden dejar ahí.
- Lo pueden dejar allí.
- La pueden dejar allí.

Bunu oraya koyabilirsin.

Poner la herida en agua caliente

Yarayı sıcak suya tutmak.

Para poner las cosas en perspectiva,

Bunları değerlendirirsek

poner en peligro su estado migratorio.

ve göçmenlik statünüzü kaybetmeniz de.

¿Cómo lo podemos poner en práctica?

Bunu nasıl uygulamaya koyabiliriz?

Disculpe, ¿puedo poner mis libros aquí?

Affedersiniz fakat kitaplarımı buraya bırakabilir miyim?

Deberías poner tus ideas por escrito.

Fikirlerini yazmalısın.

Todos los lagartos pueden poner huevos.

Bütün Kertenkeleler yumurtlayabilir

¿En dónde lo vas a poner?

Onu nereye koyacaksın?

¿Podrías poner estas en una caja?

Bunları bir kutuya koyabilir misin?

Intenté poner fin a la discusión.

Kavgaya son vermeye çalıştım.

Tom se va a poner celoso.

Tom kıskanç olacak.

Mamá, no me quiero poner esto.

Anne! Bunu giymek istemiyorum.

Olvidaron poner llave a la puerta.

Onlar kapıyı kilitlemeyi unuttular.

¿Me ayudas a poner la mesa?

Masayı hazırlamama yardım eder misin?

¿Puedo poner esto en su dedo?

Şunu parmağınıza takabilir miyim?

- Es necesario poner más agua en el florero.
- Debes poner más agua en el jarrón.

Vazoya daha fazla su koymalısın.

Intentamos poner un espejo frente a ellos.

çabalar ve onların önüne berrak bir ayna koyuyor olmak.

Esto se va a poner más empinado.

Yamaç çok fena dikleşiyor.

Así como podemos poner límites a otros,

Başkalarına limit koyabildiğimiz gibi

Esto no se puede poner en palabras.

Kelimeler onu açıklayamaz.

- ¿Puedo poner la mesa?
- ¿Pongo la mesa?

Sofrayı hazırlayabilir miyim?

¿Qué te vas a poner esta noche?

Bu gece ne giyiyorsun?

¿Podrías poner esta bolsa en otra parte?

Bu çantayı başka bir yere koyar mısın?

Me cuesta poner en palabras mis ideas.

Düşüncelerimi kelimelere dökmem zordur.

No olvides poner el freno de mano.

El frenini çekmeyi unutma.

Lo voy a poner en su cuenta.

Faturanın üzerine koyacağım.

Acabo de poner a dormir al bebé.

Ben sadece bebeği uyuttum.

Puedo poner las cosas en una caja.

Eşyaları bir kutuya koyabilirim.

Puedes poner tu nombre en una etiqueta.

Bir yaka kartına adınızı yazabilirsiniz.

No podía poner en marcha el motor.

O, motoru çalıştıramadı.

No pude poner mi coche en marcha.

Arabamı çalıştıramadım.

Te puedes poner lo que tú quieras.

İstediğin bir şeyi giyebilirsin.

Deberías poner comilas alrededor de esta frase.

Bu ifadenin etrafına tırnak koyman gerekiyor.

¿A quién le toca poner la mesa?

Masayı hazırlamak için kimin sırası?

Debemos poner al día nuestro método pedagógico.

Bizim öğretim yöntemlerini güncelleştirmek zorundayız.

¿Podrías poner los platos en el fregadero?

Bulaşıkları lavaboya koyar mısınız?

No me gusta poner fotos en Facebook.

Facebook'ta fotoğraf göndermeyi sevmiyorum.

Tom a menudo olvida poner su direccional.

Tom çoğunlukla dönüş sinyalini kullanmayı unutur.

- Eso sería poner el carro delante de los caballos.
- Sería como poner el carro delante de los bueyes.

Bu, işi tersinden yapmak olurdu.

poner un plato de plástico sobre la piscina

havuzun üzerine bir plastik tabak koyun

No deberíamos poner demasiado énfasis en el dinero.

Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.

Volvió a poner la foto en su mano.

O, resmi onun eline geri koydu.

- Olvidé escribir mi apellido.
- Olvidé poner mi apellido.

Soyadımı yazmayı unutmuşum.

Me tengo que poner mi ropa de trabajo.

İş kıyafelerimi giymek zorundayım.

- Vas a mejorar.
- Te vas a poner mejor.

İyileşeceksin.

Deja de poner los codos sobre la mesa.

Dirseklerini masanın üstüne koymayı kes.

Quizá Tom deba poner más atención en clase.

Belki Tom sınıfta daha dikkatli olmalı.

La chica mayor ayudó a poner la mesa.

Büyük kız masayı hazırlamaya yardım etti.

Hay que poner más carbón en la estufa.

Sen sobaya daha fazla kömür koymak zorundasın.

Estamos pensando en poner nuestra casa en venta.

Evimizi satılığa çıkarmayı düşünüyoruz.

NB: Sí, podemos poner el caso del calentamiento global.

NB: Evet, küresel ısınmayı ele alabiliriz.

No puede poner de manifiesto a qué se dedican.

katılımcıların mesleklerini söylemelerinin yasak olması kuralı mesela.

No poner un pelotero en la sala de descanso

mola odasına top çukuru koyma

El gobierno está decidido a poner fin al terrorismo.

Hükümet terörizme son vermeye kararlı.

Quiero unas bellas flores para poner sobre la mesa.

Masaya koymak için birkaç güzel çiçek istiyorum.

¿En serio quieres poner tu dinero en ese banco?

Paranı o bankaya gerçekten yatırmak istiyor musun?

Pensé que te ibas a poner tu traje nuevo.

Yeni takım elbiseni giyeceğini düşündüm.

Él limpio la herida antes de poner un vendaje.

O bir bandaj koymadan önce yarayı temizledi.

¿Por qué no te vuelves a poner la ropa?

Neden giysilerini geri yerine koymuyorsun?

Este suéter es cómodo de sacar y de poner.

Bu kazak çıkarmak ve giymek için rahat.

¿Podrías poner esa cosa frágil en un lugar seguro?

Bu kırılgan şeyleri güvenli bir yere koyar mısın?

Ella le dijo dónde tenía que poner su maleta.

O ona valizi nereye koyacağını söyledi.

Tom le ayudó a Mary a poner la mesa.

Tom Mary'nin masayı hazırlamasına yardım etti.

Necesito encontrar un sitio para poner todos estos libros.

Bütün bu kitapları koyacak bir yer bulmam gerek.

De mover y poner de pie objetos enormes y pesados,

büyük ve ağır nesneleri ayakta hareket ettiriyorum;

Tenemos el poder de poner la naturaleza en el centro.

...merkezlerine doğayı yerleştirme gücüne sahibiz.

El traje que me voy a poner es el mismo

Giyeceğim takım,

Oh, pensamos en cavar bajo tierra y poner una bomba.

yahu biz yer altını kazıp bomba koymayı düşündük az önce

Tienes que poner ojo con los otros vehículos cuando conduzcas.

Araba kullanırken diğer arabalara dikkat etmelisin.

Ella está pensando en poner un pleito como último recurso.

O, son çare olarak dava açmayı düşünüyor.

Trató en vano de poner fin a su debate ardiente.

Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.

Por la mañana, me gusta poner miel en mi tostada.

Sabahları, tostuma bal koymayı severim.

Me gusta poner miel en mi tostada por las mañanas.

Sabahleyin tostuma bal sürmeyi severim.

Tom cogió su sombrero y se lo volvió a poner.

Tom şapkasını aldı ve onu geri giydi.

A María le tomó solo unos minutos poner la mesa.

Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.

- Dime dónde pongo estos libros.
- Dígame dónde poner estos libros.

Bana bu kitapları nereye koyacağımı söyle.

- Se iba a poner el sol.
- El ocaso era inminente.

Güneş batmak üzereydi.

- ¿Usted tiene una caja de zapatos vacía para que yo pueda poner estas cosas?
- ¿Tienes alguna caja de zapatos donde pueda poner estas cosas?

Bu şeyleri koyabileceğim bir ayakkabı kutun var mı?

O al poner el líquido directamente sobre un serpentín de calentamiento.

buharın kuvvetini ve boğaz vurumunu değiştirebilirler.

Para poner sus propios huevos. Con menos depredadores a la vista,

Bu defa o yumurta bırakacak. Etrafta daha az avcı var.

Al terminar, ella se oculta bajo tierra para poner los huevos

Çiftleşme sona erdi. Yumurtalarını bırakmak için yerin altına gidiyor.