Translation of "Bolso" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Bolso" in a sentence and their turkish translations:

Muéstreme otro bolso.

Bana başka bir çanta göster.

Enséñame otro bolso.

Bana başka bir çanta göster.

Sacó algo del bolso.

- Çantadan bir şey çıkardı.
- O, çantadan bir şeyler aldı.

Este bolso es mío.

Bu el çantası benim.

Este es tu bolso.

Bu senin el çantan.

Este es su bolso.

Bu onun el çantası.

Ella perdió su bolso.

O elçantasını kaybetti.

He perdido mi bolso.

Çantamı kaybettim.

¿Puedes abrir el bolso?

Çantayı açar mısın?

Este es mi bolso.

Bu benim el çantam.

¿Dónde está mi bolso?

Çantam nerede?

¿Cuál es tu bolso?

Hangisi senin çantan?

Mary perdió su bolso.

Mary el çantasını kaybetti.

- Tiene un bolso bajo su brazo.
- Lleva un bolso bajo el brazo.

Onun kolunun altında bir çanta vardır.

- ¿Quieres un bolso?
- ¿Quieres una bolsa?
- ¿Querés una bolsa?
- ¿Querés un bolso?

Bir çanta istiyor musunuz?

Muéstrame tu bolso, por favor.

Lütfen bana çantanızı gösterin.

Vigila mi bolso un momento.

Çantama bir süre göz kulak ol.

¿Quién ha tomado mi bolso?

El çantamı kim aldı?

Ayer le robaron el bolso.

Dün onun çantası çalındı.

¿Qué pasó con mi bolso?

Çantama ne oldu?

¿Qué hay en este bolso?

Bu çantada ne var?

¿Qué tienes en tu bolso?

Çantanda neyin var?

Él me robó el bolso.

O benim çantamı soydu.

¿De quién es este bolso?

Bu kimin el çantası?

Necesito un bolso en que llevarlo.

Onu taşımak için bir çantaya ihtiyacım var.

El hombre le robó su bolso.

Adam onun çantasını soydu.

¿Dónde está el bolso de Mary?

Mary'nin çantası nerede?

Este es el bolso de Jane.

Bu Jane'nin çantasıdır.

El azúcar está en el bolso.

Şeker torbada.

El hombre me robó el bolso.

Adam benim cüzdanımı çaldı.

Este bolso está hecho de cuero.

Bu çanta deriden yapılmıştır.

¿Qué has hecho con mi bolso?

Çantamı ne yaptın?

Tom llenó su bolso de nueces.

Tom çantasını cevizle doldurdu.

Ella tiene el mismo bolso que tú.

O senin sahip olduğun aynı çantaya sahiptir.

- Necesito mi bolsa.
- Yo necesito mi bolso.

Çantama ihtiyacım var.

Estoy buscando un bolso para mi esposa.

Karım için bir çanta arıyorum.

Se preguntaba dónde había perdido su bolso.

Çantasını nerede kaybettiğini merak etti.

Mary compró un bolso de Gucci falso.

Mary taklit bir Gucci çanta satın aldı.

Ella me dio un bolso de cuero.

O, bana deriden yapılmış bir çanta verdi.

Hoy Mary se ha comprado un bolso.

Mary bugün bir çanta aldı.

- Tom dejó el bolso de Mary en el auto.
- Tom dejó el bolso de Mary en el coche.

Tom Mary'nin çantasını arabada bıraktı.

- Ella perdió su bolso.
- Ella perdió su cartera.

O elçantasını kaybetti.

«¿Dónde están mis llaves?» «Están en mi bolso.»

"Anahtarım nerede ? " - "Çantamın içinde "

Este es un bolso que compré en Italia.

Bu, İtalya'da aldığım el çantasıdır.

Tom ha dejado mi bolso en el hotel.

Tom otelde çantamı bıraktı.

Rompieron la ventanilla y se llevaron el bolso.

Arabanın camını kırıp çantayı aldılar.

- María dijo que su bolso de mano había sido robado.
- María dijo que le habían robado su bolso de mano.

Mary çantasının çalındığını iddia etti.

Buscando a sus amigos, pensando dónde estaba su bolso.

arkadaşlarını ararken çantasını bulamıyor

- Devuélveme mi bolsa.
- Devuélveme mi mochila.
- Devuélveme mi bolso.

- Bana çantamı geri ver.
- Çantamı bana ver.

Échale una ojeada a mi bolso mientras compro un billete.

- Bilet alacağım sırada çantama göz kulak ol.
- Ben bir bilet alırken çantama dikkat et.

- Ayer le robaron su bolso.
- Ayer le robaron la bolsa.

Dün onun çantası çalındı.

Me di cuenta que había dejado mi bolso en el tren.

Çantamı trende bıraktığımı fark ettim.

A ella le robaron el bolso que había comprado la semana pasada.

Onun geçen hafta satın aldığını çanta çalındı ​​.

- A ella le robaron el bolso.
- A ella le robaron el monedero.

O el çantasını çaldırdı.

No recuerdo haber visto alguna vez a Tom llevando un bolso rojo.

Tom'un kırmızı bir çanta taşıdığını hiç hatırlamıyorum.

No puedes hacer un bolso de seda de la oreja de una puerca.

Eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz.

Cada vagón y bolso estaba lleno de tanta comida y botín como era posible.

Her araba,her çuval alabildiğine yemek ve (genellikle) yağmayla doluydu

- ¿Dónde puedo poner mi cartera?
- ¿Dónde puedo poner mi bolsa?
- ¿Dónde puedo poner mi bolso?

Çantamı nereye koyabilirim?

Buscar en todas partes su bolso ATF fuera de Turquía o tener otro tipo de alarmas

Türkiye dışında heryerde didik didik çantanız aranıyor veya başka türlü alarmlar var

- Este monedero es igual al que perdí hace una semana.
- Este es el mismo bolso que perdí hace una semana.

Bu, bir hafta önce kaybettiğim aynı çanta.