Translation of "Mediodía" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Mediodía" in a sentence and their turkish translations:

Es mediodía.

Öğle vakti.

Era casi mediodía.

Neredeyse öğle idi.

Es casi mediodía.

Neredeyse öğlen oldu.

Almorzamos al mediodía.

Biz öğleyin öğle yemeği yedik.

- Llegamos ahí antes de mediodía.
- Llegamos allí antes del mediodía.

Biz öğleden önce oraya vardık.

Nos veremos al mediodía.

Biz öğleyin buluşacağız.

Nosotros almorzamos al mediodía.

- Bizim gün ortasında öğle yemeğimiz var.
- Biz gün ortasında öğle yemeği yiyoruz.

Deberías volver a mediodía.

Öğleye kadar dönmelisin.

Comúnmente almorzamos al mediodía.

Öğlen yemeğimizi genellikle öğlen yeriz.

Te llamaré al mediodía.

Ben öğleyin sizi ararım.

Él vendrá a mediodía.

O, öğleyin gelecek.

- Los disparos comenzaron cerca del mediodía.
- El tiroteo empezó alrededor del mediodía.

Çekim yaklaşık öğleyin başladı.

- Deberíamos de estar allá al mediodía.
- Deberíamos de estar allá para mediodía.

Öğleye kadar orada olmalıyız.

La campana suena al mediodía.

Zil öğle saatinde çalar.

No vino hasta el mediodía.

O, öğleye kadar gelmedi.

Almorzamos a eso del mediodía.

Biz yaklaşık olarak öğleyin öğle yemeği yeriz.

Vendré a mediodía a recogerte.

Seni almak için öğleyin geleceğim.

Llegamos allí antes del mediodía.

Biz öğleden önce oraya vardık.

Empezamos nuestro trabajo a mediodía.

İşimize öğleyin başladık.

Dejamos de trabajar a mediodía.

Öğleyin çalışmayı bıraktık.

Él se despierta a mediodía.

O öğleyin uyanır.

La dejé dormir hasta mediodía.

Öğleye kadar onun uyumasına izin verdim.

Es pasado el mediodía. Comamos.

Öğleyi geçmiş. Haydi yemek yiyelim.

El almuerzo es al mediodía.

Öğle yemeği öğleyin.

A mediodía, ¿dónde sueles comer?

Öğle yemeğini genellikle nerede yiyorsun?

La reunión se terminó al mediodía.

- Toplantı gün ortasında bitti.
- Toplantı öğleyin sona erdi.

Él estará aquí hasta el mediodía.

O, öğleye kadar burada olacak.

Ella debería estar allí a mediodía.

O, öğleyin orada olmalı.

Almuerzo al mediodía con mis amigos.

Öğleyin arkadaşlarımla birlikte öğle yemeği yerim.

Tendré terminado el trabajo al mediodía.

Öğleye kadar işi bitirmiş olacağım.

Es mediodía. Los hombres están almorzando.

Gün ortası. İnsanlar öğle yemeği yiyorlar.

Yo no bebo antes de mediodía.

Öğleden önce içki içmem.

Almorzamos todos los días al mediodía.

Biz her gün öğleyin öğle yemeği yeriz.

El almuerzo se sirve a mediodía.

Öğle yemeği öğle saatlerinde servis edilir.

Creo que llegaremos antes del mediodía.

Sanırım öğleden önce oraya varacağız.

Al mediodía, almuerzo con mis compañeros.

Öğlenleyin sınıf arkadaşlarımla öğle yemeği yiyorum.

Tom llegó aquí antes de mediodía.

Tom öğleden önce buraya vardı.

Tom vino poco después del mediodía.

Tom öğleden az sonra geldi.

Era casi mediodía cuando Tom despertó.

Tom uyandığında neredeyse öğle olmuştu.

Almuerzo a las 12 del mediodía.

Ben öğle yemeğini öğleyin yerim.

Me dijo que estuviera ahí al mediodía.

O, bana öğleyin burada olmamı söyledi.

Dile que me llame mañana al mediodía.

Ona yarın öğlen beni aramasını söyle.

Pensé que Tom dormiría hasta el mediodía.

Tom'un öğlene kadar uyuduğunu sanıyordum.

Hemos comido pizza y pollo al mediodía.

Biz, öğleyin pizza ve tavuk yedik.

¿Puedo ir a nadar después del mediodía?

Öğleden sonra yüzmeye gidebilir miyim?

La reunión tuvo lugar hasta el mediodía.

Toplantı öğleye kadar devam etti.

Las cartas se reparten aquí sobre mediodía.

Mektuplar burada öğle saatlerinde dağıtılır.

Tengo una cita con él a mediodía.

- Öğleyin onunla bir randevum var.
- Onunla öğlen randevum var.

Yo almuerzo todos los días al mediodía.

Ben her gün öğleyin öğle yemeği yerim.

Tom despertó un poco antes de mediodía.

Tom öğleden biraz önce uyandı.

Él debería haber llegado antes del mediodía.

Onun öğleden önce gelmesi gerekirdi.

La escuela acaba antes del mediodía los sábados.

Okul Cumartesi günleri öğleden önce biter.

Me es imposible llegar allá antes del mediodía.

Öğleden önce oraya varmam mümkün değildir.

Me encontré con él a eso del mediodía.

Yaklaşık öğleyin onunla karşılaştım.

El trabajo debe ser terminado antes de mediodía.

- İşin öğlenden önce bitmesi gerekiyor.
- İş öğleden önce bitirilmeli.

- Ayer yo llegué a mi casa al mediodía.
- Ayer yo no estuve en mi casa sino hasta el mediodía.

Dün öğleye kadar evdeydim.

El tren llegará a la estación antes del mediodía.

Tren öğleden önce istasyona varacak.

¿Crees que llegaremos a su casa antes del mediodía?

Öğleden önce onun evine varacağımızı düşünüyor musun?

Al día siguiente no me levanté hasta el mediodía.

Ertesi gün öğleye kadar kalkmadım.

¿Tendrás esta composición escrita para el mediodía mañana, o no?

Bu kompozisyonu yarın öğleye kadar yazdıracaksın, değil mi?

Posiblemente lleguemos a la estación de Tokio cerca del mediodía.

Öğle civarı Tokyo istasyonuna varmamız olası.

El tren debería llegar a la estación antes del mediodía.

Tren muhtemelen öğleden önce istasyona gelecek.

Ven a verme mañana a cualquier hora después de mediodía.

Yarın öğleden sonra herhangi bir zamanda beni görmeye gel.

Y al mediodía, debes ser en toda tu totalidad un constructor.

Ama öğlen, kesinlikle bir yaratıcı olmanız gerekir.

Este tren salió de Aomori treinta minutos tarde. Desafortunadamente, no llegaremos a Tokio antes de mediodía.

Bu tren Aomori'den yarım saat geç ayrıldı, bu yüzden maalesef Tokyo'ya öğleden önce varamayacağız.