Translation of "Llegamos" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Llegamos" in a sentence and their turkish translations:

Llegamos primero.

- Biz ilk olarak vardık.
- İlk biz ulaştık.

Llegamos tarde.

Geç kaldık.

Llegamos pronto.

Kısa zamanda orada olacağız.

llegamos a conocernos.

birbirimizi tanıdık.

Y llegamos allí.

ve oraya ger geldik.

llegamos al final

yahu sonuna yetiştik böyle

¿Ya casi llegamos?

Biz neredeyse orada mıyız?

Llegamos aquí primero.

- Buraya ilk biz geldik.
- Önce biz geldik buraya.

Ya casi llegamos.

Neredeyse oradayız.

Siempre llegamos tarde.

Biz her zaman geç geliriz.

Llegamos al teatro.

Biz tiyatroya gidiyoruz.

- Ya casi llegamos.
- Ya casi estamos.
- Ya casi llegamos allí.

Biz neredeyse oradayız.

- Llegamos ahí antes de mediodía.
- Llegamos allí antes del mediodía.

Biz öğleden önce oraya vardık.

No llegamos a comprenderla.

Depresyonu tamamıyla kavrayamıyoruz.

¿Cómo llegamos a esto?

Bunu nasıl edindik?

Cuando llegamos a 2009,

2009 yılına geldiğimizde ise

Cuando llegamos a 1876,

1876 yıllarına geldiğimizde ise

Llegamos al mismo tiempo.

Oraya aynı zamanda vardık.

Llegamos un poco tarde.

Biz biraz geç vardık.

¡Venga, que llegamos tarde!

Haydi! Geç kalacağız.

Llegamos hace dos días.

Biz iki gün önce vardık.

Ayer llegamos a Boston.

Dün Boston'a vardık.

Finalmente llegamos al lago.

Sonunda göle ulaştık.

Llegamos a Londres ayer.

Biz Londra'ya dün vardık.

- ¿Cuándo llegamos?
- ¿Cuándo llegaremos?

- Ne zaman varacağız?
- Ne zaman varırız?

Llegamos tarde a casa.

- Biz eve geç geldik.
- Eve geç vardık.
- Eve geç geldik.
- Biz eve geç vardık.

Llegamos muy lejos para rendirnos.

Pes edemeyecek kadar ilerledik,

¿Cómo llegamos aquí? ¿Que pasó?

Nasıl buraya vardık? Ne oldu?

Por fin llegamos a California.

Sonunda, Kaliforniya'ya vardık.

Por fin, llegamos al lago.

Biz sonunda göle vardık.

Llegamos allí antes del mediodía.

Biz öğleden önce oraya vardık.

Finalmente llegamos a la cumbre.

Biz nihayet zirveye ulaştık.

Llegamos tarde por tu culpa.

Senin yüzünden geç kaldık.

- Nosotros llegamos al hotel hace una hora.
- Llegamos al hotel hace una hora.

Otele bir saat önce vardık.

Hasta que llegamos a este punto

Bu noktaya gelene kadar,

Llegamos a la cima. ¡Qué vista!

Kayalığın üzerine çıktık. Muhteşem bir manzara.

Nunca se rindan, ya casi llegamos.

Asla pes etmeyin, neredeyse geldik.

Me temo que llegamos demasiado tarde.

Çok geç kaldığımızdan korkuyorum.

Por fin llegamos a nuestro destino.

Sonunda gideceğimiz yere vardık.

Caminando cinco minutos llegamos al parque.

Yürüyerek beş dakikada parka vardık.

Llegamos al hotel hace una hora.

Biz bir saat önce otele geldik.

Llegamos a Boston sin ningún percance.

Boston'a güvenle vardık.

Llegamos a Londres a la medianoche.

Biz gece yarısı Londra'ya vardık.

Llegamos a la estación a tiempo.

Biz istasyona zamanında vardık.

Al fin llegamos a la villa.

Sonunda, köye vardık.

Llegamos a la oficina a tiempo.

Biz ofise zamanında vardık.

Cuando llegamos, ellos acababan de salir.

Vardığımızda,onlar henüz çıkmışlardı.

Ya puedo ver el final. Casi llegamos.

Sonunu görebiliyorum. Neredeyse vardık.

Cuando llegamos a tres películas de papeleo,

üç kağıtçı filmine geldiğimizde ise

Y llegamos a esa parte muy duro

ve biz o kısma çok zor yetiştik

Llegamos a la estación a las seis.

Biz altıda istasyona vardık.

Llegamos a la isla dos días después.

İki gün sonra adaya vardık.

- Llegamos primero.
- Somos las primeras en llegar.

İlk olarak biz geldik.

¿A qué hora llegamos a San Francisco?

Saat kaçta San Fransisko'ya varırız?

Llegamos a la estación a las cinco.

Biz beşte istasyona vardık.

Si llegamos allí, nuestra misión será un éxito.

Ona ulaşabilirsek görevimiz başarıya ulaşmış olur.

Bien, llegamos tarde. Diles cómo ocurrirá el terremoto.

yahu tamam anladık geç artık bunları deprem nasıl olur onu anlat

En cuanto llegamos al puerto, el viento amainó.

Limana vardığımızda rüzgar yatıştı.

Tan pronto como llegamos allí, empezó a llover.

Oraya varır varmaz, yağmur yağmaya başladı.

Empezó a llover en cuanto llegamos a casa.

Eve varır varmaz yağmur yağmaya başladı.

Finalmente llegamos a la cima del Monte Fuji.

Sonunda Fuji dağının zirvesine ulaştık.

Después de caminar un rato, llegamos al lago.

Bir müddet yürüyerek göle geldik.

Llegamos un minuto tarde porque perdimos el autobús.

Bir dakika geç kaldık, otobüsü kaçırdık.

Haga el favor de apresurarse; ya llegamos tarde.

Lütfen acele et. Zaten geç kaldık

- ¿En cuánto tiempo vamos a llegar?
- ¿Cuándo llegamos?

- Ne zaman varacağız?
- Ne zaman varırız?

Cuando llegamos aquí, él ya se había ido.

Buraya geldiğimizde o çoktan gitmişti.

Cuando hace nueve años llegamos al poder acá, había...

Dokuz yıl önce iktidara geldiğimizde

En cuanto llegamos al lago nos pusimos a nadar.

Biz göle varır varmaz yüzmeye başladık.

Llegamos aquí a las seis de la tarde ayer.

Buraya dün akşam altıda geldik.

Llegamos demasiado tarde. Ya no había nada que pudiéramos hacer.

Çok geç geldik. Yapabileceğimiz bir şey yoktu.

Se fue de Japón el mismo día que llegamos nosotros.

Bizim geldiğimiz aynı günde Japonya'dan ayrıldı.

Cuando llegamos a la estación, el tren ya había partido.

İstasyona vardığımızda, tren çoktan gitmişti.

Tan pronto como llegamos a la estación comenzó a llover.

İstasyona varır varmaz yağmur yağmaya başladı.

Llegamos a la conclusión de que él es un genio.

Biz onun bir dahi olduğu sonucuna vardık.

Pero, cuando llegamos a la cima, disfrutamos de unas vistas increíbles.

Ancak zirveye ulaşınca muhteşem bir manzaranın tadına varıyorsunuz.

Y todas las señales que indiquen cómo llegamos a ese lugar.

ve bu noktaya nasıl gittiğimizi gösteren tüm diğer işaretler.

Nuestro tren ya se había ido cuando llegamos a la estación.

İstasyona geldiğimizde trenimiz zaten yola çıkmıştı.

Estaba lloviendo cuando nos fuimos, pero para cuando llegamos estaba soleado.

Biz ayrıldığımızda yağmur yağıyordu, fakat vardığımızda hava güneşliydi.

Y llegamos a un lugar y encontramos tejedores, siempre, en todas partes.

Biz bir yere cup diye atladık ve her yerde örücüleri bulduk.

Llegamos a un acuerdo de que ninguno de nosotros abandonaría al otro.

Biz birbirimizi terk etmeyeceğimiz konusunda bir pazarlık yaptık.

Llegamos a la conclusión de que era esencial ayudarse mutuamente para alcanzar la meta.

Biz hedefe ulaşmak için karşılıklı yardımın gerekli olduğu sonucuna vardık.

Figaro nos invitó a su boda, pero cuando llegamos, todos ya se habían ido.

Figaro bizi düğününe davet etti ama geldiğimizde herkes çoktan ayrılmıştı.

¿A qué hora llegamos a Akita si tomamos el tren de las nueve y media?

09:30 trenine binersek Akita'ya ne zaman varırız?

Al principio no estábamos nada familiarizados el uno con el otro. Con el tiempo, llegamos a conocernos.

İlk başta birbirimizi hiç tanımıyorduk. Zamanla birbirimizi tanıdık.

- Al final de la reunión alcanzamos un acuerdo.
- Al final de la reunión llegamos a un acuerdo.

Biz toplantının sonunda bir anlaşmaya vardık.