Translation of "Llegué" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "Llegué" in a sentence and their turkish translations:

- Vine.
- Llegué.

Geldim.

Llegué tarde.

Geç kaldım.

Llegué ayer.

Dün vardım.

Llegué temprano.

- Erken geldim.
- Erken ulaştım.

Llegué demasiado temprano.

Ben çok erken vardım.

Anoche llegué tarde.

Dün gece geç geldim.

Llegué aquí ayer.

- Dün buraya ulaştım.
- Buraya dün geldim.

Llegué aquí anoche.

Ben dün gece buraya geldim.

Llegué a China.

- Çine vardım.
- Çin'e ulaştım.

Llegué a Londres.

Londra'ya vardım.

- Hace dos semanas que llegué.
- Llegué hace dos semanas.

Ben iki hafta önce geldim.

Llegué a la cima.

Kayalığın üzerine çıktım.

Cuando llegué al lugar,

Ve koridorda ilerlerken,

Llegué allí demasiado pronto.

Oraya çok erken vardım.

Afortunadamente, llegué a tiempo.

Neyse ki zamanında oradaydım.

Llegué allá demasiado temprano.

Oraya çok erken vardım.

Llegué tarde a casa.

Ben eve geç döndüm.

Llegué anteayer a Narita.

Önceki gün Narita'ya vardım.

Llegué tarde al trabajo.

İşe geç kalmıştım.

Llegué a Tokio ayer.

Dün Tokyo'ya vardım.

Estaba lloviendo cuando llegué.

Ben vardığımda, yağmur yağıyordu.

Sé que llegué adelantado.

Erken geldiğimi biliyorum.

Llegué en 30 minutos.

30 dakikada vardım.

Llegué tarde al compromiso.

Ben, randevuya geç kaldım.

Llegué a la estación.

İstasyona vardım.

- Llegué tarde por culpa del tráfico.
- Llegué tarde por culpa del atasco.

Trafikten dolayı geç kaldım.

- Llegué el lunes por la noche.
- Llegué aquí la noche del lunes.

Ben buraya pazartesi gecesi geldim.

Llegué a confiar en ellos.

onlara güvenmeye başladım.

Llegué ahí justo a tiempo.

Tam zamanında oraya vardım.

Solo esta mañana llegué aquí.

Bu sabah buraya yalnızca ben geldim.

Llegué hasta Kyoto en tren.

Kyoto'ya kadar trenle gittim.

Llegué aquí hacia las cinco.

Yaklaşık saat beşte buraya vardım.

Llegué tarde a la escuela.

Okula geç kaldım.

Me esperó hasta que llegué.

Ben varıncaya kadar beni bekledi.

- Yo llegué más tarde de lo acostumbrado.
- Llegué más tarde de lo usual.

Ben her zamankinden daha geç vardım.

- Había oscurecido cuando llegué a casa.
- Ya era de noche cuando llegué a casa.

- Eve geldiğimde hava karanlıktı.
- Eve vardığımda hava kararmıştı.

Llegué ahí en agosto del 2001.

2001'in Ağustos'unda oraya gittim

Estaba oscuro cuando llegué al hotel.

Otele vardığımda hava kararmıştı.

Llegué a tiempo para la cena.

Akşam yemeği için zamanında geldim.

Ya había muerto cuando yo llegué.

Ben varmadan önce o ölmüştü.

Llegué tarde por culpa del tráfico.

Yoğun trafikten dolayı geç kaldım.

Llegué a Pekín el mes pasado.

Pekin'e geçen ay geldim.

Déjeme explicar por qué llegué tarde.

Neden geç geldiğimi anlatayım.

Yo llegué antes que los demás.

- Ben diğerlerinin önünde geldim.
- Diğerlerinden önce vardım.

Llegué aquí un poco temprano hoy.

Bugün buraya biraz erken geldim.

Llegué a clase justo a tiempo.

Ben ders için tam zamanında geldim.

Estaba bien oscuro cuando llegué ahí.

Oraya vardığımda oldukça karanlıktı.

Cuando llegué, él ya había salido.

Ben vardığımda, o çoktan gitmişti.

Llegué a casa a las siete.

Ben yedide eve vardım.

Llegué a casa el viernes pasado.

- Geçen cuma günü ben eve geldim.
- Geçen cuma eve vardım.

Llegué a las dos y media.

- Saat 2.30'da geldim.
- Saat 02.30'da geldim

Gracias a usted llegué a tiempo.

- Sayende zamanında geldim.
- Sayenizde, zamanında geldik.

Llegué a la estación a tiempo.

Ben zamanında istasyona vardım.

Llegué a la estación esta mañana.

Bu sabah istasyona vardım.

- El baile ya había empezado cuando llegué.
- El baile ya había comenzado cuando llegué allí.

Oraya gittiğimde dans çoktan başlamıştı.

Cuando llegué a casa tenía mucha hambre.

Eve vardığımda, çok açtım.

Estaba nevando cuando llegué a la estación.

Ben istasyona ulaştığımda, kar yağıyordu.

Llegué tarde a causa de la lluvia.

Yağmurdan dolayı geç kaldım.

Llegué justo a tiempo para el vuelo.

Uçuş için tam zamanında vardım.

Ken estaba leyendo cuando llegué a casa.

Eve geldiğimde, Ken okuyordu.

El teléfono sonó apenas llegué a casa.

Telefon çaldığında eve girmek üzereydim.

Llegué aquí sano y salvo esta mañana.

Bu sabah sağ salim geldim.

Estaba bastante oscuro cuando llegué a casa.

Ben eve vardığımda hava oldukça kararmıştı.

Llegué demasiado tarde y perdí el tren.

Çok geç geldim ve treni kaçırdım.

Esta mañana llegué tarde a la escuela.

Bu sabah okula geç kaldım.

Llegué demasiado tarde para escuchar su discurso.

Onun konuşmasını dinleyemeyecek kadar geç vardım.

Llegué al aeropuerto de Narita esta mañana.

Bu sabah Narita havaalanına vardım.

Llegué diez minutos tarde a la escuela.

Okula on dakika geç kaldım.

Tenía mucha hambre cuando llegué a casa.

Çok acıkmıştım eve geldiğimde.

Llegué aquí a las dos y media.

2.30'da buraya geldim.

Cuando llegué a casa, Tom estaba estudiando.

Eve geldiğimde Tom çalışıyordu.

Cuando llegué, mi perro saltó sobre mí.

İçeri geldiğimde, köpeğim üzerime atladı.

No llegué a tiempo a la escuela.

Zamanında okula ulaşmadım.

Llegué al pueblo antes de que oscureciera.

Hava kararmadan önce köye vardım.

Llegué justo a tiempo para el avión.

Uçak için tam zamanında ulaştım.

Llegué a casa con las manos vacías.

Ben eve eli boş geldim.

Llegué a la estación diez minutos tarde.

İstasyona on dakika geç vardım.

Llegué a la estación a las seis.

Altıda istasyona ulaştım.

Cuando llegué a Japón quemé las naves.

Japonya'ya geldiğimde köprüleri yaktım.

- He llegado, ¿Hay alguien en casa?
- Ya llegué. ¿Hay alguien en casa?
- Llegué. ¿Hay alguien en casa?

Ben buradayım. Evde biri var mı?

Llegué tarde a la escuela por un accidente.

Ben bir kazadan dolayı okula geç kaldım.

En cuanto llegué a casa sonó el teléfono.

Eve varır varmaz, telefon çaldı.

No llegué a tiempo al colegio esta mañana.

Bu sabah okula vaktinde gidemedim.

Cuando llegué ahí, la casa estaba en llamas.

Ben oraya vardığımda, ev yanıyordu.

Me quedé dormido y llegué tarde al colegio.

Uyuyakaldım ve okula geç kaldım.

Cuando llegué a casa, estaba preparando la cena.

Eve geldiğimde, akşam yemeği pişiriyordu.

Llegué a Boston a las dos y media.

Boston'a 2.30'da vardım.

Estaban a punto de salir cuando llegué allí.

Oraya vardığımda onlar gitmek üzereydi.

Llegué al avión cinco minutos antes del despegue.

Kalkıştan beş dakika önce uçağa bindim.

Llegué justo a tiempo para el último tren.

Son tren için tam zamanında geldim.