Translation of "Llamé" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Llamé" in a sentence and their turkish translations:

- Lo llamé a él.
- Lo llamé.
- Le llamé.

- Onu aradım.
- Ben onu aradım.
- Ona telefon ettim.

La llamé.

Onu aradım.

Llamé antes.

Daha önce aradım.

Los llamé.

Onları aradım.

Lo llamé.

- Ben onu aradım.
- Ona telefon ettim.

- Le llamé ayer.
- Yo lo llamé ayer.

Dün onu aradım.

- Lo llamé al teléfono.
- Lo llamé por teléfono.

Ben onu telefonla aradım.

- Llamé al gatito Tama.
- Llamé al gato "Tama".

- Kedi yavrusuna Tama adını verdim.
- Ben kediye "Tama" adını verdim.

Llamé a Tom.

Tom'a telefon ettim.

Ya lo llamé.

Ben zaten onu aradım.

Yo no llamé.

Ben aramadım.

Llamé dos veces.

İki kez aradım.

Llamé a mi hermana.

Kız kardeşimi aradım.

Llamé al gatito Tama.

Kedi yavrusuna Tama adını verdim.

Por eso te llamé.

- Seni arama nedenim bu.
- Seni bu yüzden aradım.

La llamé de inmediato.

Onu derhal aradım.

Llamé al gato "Tama".

Ben kediye "Tama" adını verdim.

Yo no te llamé.

- Seni çağırmadım.
- Seni aramadım.

Yo llamé a casa.

Evi aradım.

Llamé hoy a Tom.

Bugün Tom'u aradım.

Llamé a mi abogado.

Avukatımı aradım.

Llamé a una ambulancia.

Ambulans çağırdım.

- Te he llamado.
- Te llamé.

Seni aradım.

Llamé al timbre seis veces.

Zili altı kez çaldım.

Llamé a Tom esta tarde.

Bu öğleden sonra Tom'u aradım.

Te llamé hace tres horas.

Üç saat önce seni aradım.

Él estaba ocupado cuando le llamé.

Onu aradığımda, o meşguldü.

Al llegar al aeropuerto, la llamé.

Havaalanına vardığımda onu aradım.

Lo llamé para confirmar que vendría.

Geleceğinden emin olmak için onu aradım.

Le llamé, pero no estaba allí.

Ona telefon ettim fakat orada değildi.

Llamé a la puerta, pero nadie respondió.

Kapıyı çaldım fakat kimse cevap vermedi.

No te llamé por miedo a molestarte.

Rahatsız etme korkusuyla sizi aramadım.

Cuando la llamé por teléfono, no estaba.

Ben aradığımda o dışardaydı.

Le llamé, pero la línea estaba ocupada.

Onu aradım fakat hat meşguldü.

Llamé a Tom para darle las gracias.

Tom'a teşekkür etmek için aradım.

Lo llamé, pero él no estaba ahí.

Ona telefon ettim fakat orada değildi.

¿Qué estabas haciendo cuando llamé esta mañana?

Bu sabah aradığımda ne yapıyordun?

Creo que sabes por qué te llamé.

Seni neden aradığımı bildiğini düşünüyorum.

Te llamé acá para hacerte una pregunta.

Sana bir soru sormak için seni buraya çağırdım.

Por favor, dile a Tom que llamé.

Lütfen Tom'a aradığımı söyle.

Tom no sabe por qué te llamé.

Seni niçin aradığımı Tom bilmiyor.

La llamé, pero la línea estaba ocupada.

Onu aradım, ancak hat meşguldü.

Pero al día siguiente lo llamé de nuevo

Bir sonraki gün tekrar aradım

- Yo he llamado por teléfono.
- Llamé por teléfono.

- Telefonda konuştum.
- Telefon görüşmesi yaptım.

Él acababa de llegar a casa cuando llamé.

Aradığımda henüz eve gelmişti.

Llamé a Mary, pero la línea estaba ocupada.

Mary'yi aradım, ancak hat meşguldü.

Lo llamé, pero una niña contestó el teléfono.

Onu aradım ama bir kız telefona cevap verdi.

Le llamé, pero una chica contestó al teléfono.

Onu aradım ama bir kız telefona cevap verdi.

La última vez que le llamé no estaba.

Onu son kez aradığımda, dışardaydı.

Yo llamé a mi mamá de la estación.

Ben istasyondan annemi aradım.

De camino a casa llamé a Mario, mi abogado.

Eve dönerken avukatım Mario’yu aradım.

Llamé a mi amigo para felicitarlo por su éxito.

Başarısını kutlamak için arkadaşımı aradım.

Bob estaba a punto de irse cuando le llamé.

Ona telefon ettiğimde Bob gitmek üzereydi.

Llamé a Tom y me hice pasar por ti.

Tom'u aradım ve senmişsin gibi davrandım.

Le llamé por teléfono para que viniera de inmediato.

Derhal gelmesi için ona telefon ettim.

Después llamé a mi marido y vino corriendo a buscarme

Sonra kocamı aradım, hemen yanıma geldi

Llamé a Susan para disculparme con ella, pero me colgó.

Ondan özür dilemek için Susan'ı aradım fakat o, telefonu yüzüme kapadı.

Le llamé la atención varias veces, pero él no para de hablar.

Onu pek çok defa uyardım ama o, konuşmayı kesmeyecek.

El pasado enero, me arriesgué y llamé a mi padre por su cumpleaños.

Geçtiğimiz Ocak ayında risk alıp babamı doğum gününde aradım

Cuando le llamé a las once de la noche, ella ya se había acostado.

Ben akşam saat on birde onu aradığımda o zaten yatmaya gitmişti.

Llamé a la policía tan pronto como vi su cuerpo muerto sobre el piso.

Onun cesedini yerde görür görmez polisi aradım.

La llamé para decirle que se había olvidado su teléfono en mi casa, pero no respondió.

Telefonunu evimde unuttuğunu söylemek için onu aradım ama o cevap vermedi.