Translation of "Kilómetros" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Kilómetros" in a sentence and their turkish translations:

Longitud es kilómetros

uzunluğu kilometrelercedir

Corrimos 10 kilómetros.

On kilometre koştuk.

- Hoy yo caminé 10 kilómetros.
- Hoy he andado 10 kilómetros.

Bugün 10 kilometre yürüdüm.

Muchos han viajado kilómetros.

Çoğu kilometrelerce yol tepmiştir.

Caminamos unos seis kilómetros.

Yaklaşık altı kilometre yürüdük.

- Yo corro diez kilómetros al día.
- Cada día corro diez kilómetros.

Günde on kilometre koşarım.

Es cinco kilómetros hacia abajo.

en derin yer beş kilometre aşağıdaydı.

Este tramo de 15 kilómetros

15 kilometrelik bu boğaz...

Hoy he andado 10 kilómetros.

Bugün 10 kilometre yürüdüm.

Caminamos tanto como 6 kilómetros.

Biz 6 kilometre kadar yürüdük.

Esto se verá a muchos kilómetros.

Bu kilometrelerce öteden görülür.

Ese lobo puede olerme a kilómetros.

O kurt kokumu kilometrelerce öteden alabilir.

A solo unos kilómetros del océano.

ve okyanustan birkaç mil uzaktaydım.

Y laberintos que giran durante kilómetros,

ve kilometrelerce uzunlukta dönüp dolaşan labirentlerle

El anciano intentó nadar cinco kilómetros.

Yaşlı adam beş kilometre yüzmeyi denedi.

8 kilómetros es mucho para caminarlo.

Beş mil yürümek için uzun bir mesafe.

Todavía quedan 50 kilómetros hasta París.

Paris'e elli kilometre uzakta bulunuyor.

Está a 50 kilómetros de París.

Paris'e 50 kilometre var.

Tom corre 10 kilómetros por día.

Tom bir günde on kilometre koşar.

Vivimos a diez kilómetros de Tesalónica.

Biz Selanik'ten on kilometre uzakta yaşıyoruz.

Y se adentraron kilómetros bajo las montañas.

Tüneller dağların altından kilometrelerce uzanıyor.

A más de 1000 kilómetros por hora.

...gezegenimiz karanlığa gömülür.

La velocidad puede alcanzar los 1000 kilómetros

hızı 1000 kilometreye ulaşabiliyor

Está a unos 133 kilómetros de Londres.

Londra'dan yaklaşık 133 kilometredir.

Estamos a cuarenta kilómetros de la capital.

Başkente kırk kilometre uzaklıktayız.

Iban a ochenta kilómetros y nos adelantaron.

Onlar seksen kilometre yapıyorlardı ve bizi geçtiler.

Este río tiene doscientos kilómetros de largo.

Bu nehir iki yüz kilometre uzunluğunda.

Estos túneles giran y giran por varios kilómetros.

Bu tüneller kilometrelerce uzunlukta, bir sürü kıvrımı var.

Cubren miles de kilómetros con sus pequeños pies

binlerce kilometreyi o küçücük ayaklarıyla kat ediyorlar

El colegio está a dos kilómetros hacia adelante.

Okul iki kilometre ilerde.

Es difícil caminar 60 kilómetros en un día.

Bir günde 60 kilometre yürümek zordur.

Hay unos trescientos kilómetros entre Milán y Venecia.

Milan ile Venedik arası yaklaşık üçyüz kilometredir.

Cientos de kilómetros más allá, en Dayton, Ohio,

Birkaç yüz mil uzaklıkta Dayton Ohio'da

Su casa queda a algunos kilómetros de aquí.

Onun evi buradan birkaç kilometre uzakta.

- De aquí a allí hay unos pocos de kilómetros.
- De acá hasta allá hay sólo un par de kilómetros.

Buradan oraya yalnızca birkaç kilometre var.

Camina kilómetros en los barrios marginales a su escuela.

Mahallesinden okula kilometrelerce yürüyor.

Estos murciélagos minúsculos migran cientos de kilómetros cada año

Bu ufak yarasalar, açan çiçeklerin peşinde...

Puede que solo haya diez en 1000 kilómetros cuadrados.

1.000 kilometrekarede belki sadece on tane vardır.

Incluso a más de 380 000 kilómetros de distancia,

380.000 kilometre ötede dahi olsa...

Cada año, viajan miles de kilómetros para llegar aquí.

Buraya ulaşmak için her yıl binlerce kilometre katediyorlar.

Uno llega allí y ve que aún quedan kilómetros.

Bunu aştıktan sonra, hâlâ kilometrelerce uzakta olduğunu fark ediyorsunuz.

Pero traído al menos a 100 kilómetros de distancia

fakat en az 100 kilometre uzaklıktan getiriliyor

Este sendero puede llegar incluso a millones de kilómetros

bu iz milyonlarca km uzunluğa bile ulaşabiliyor

Después de haber caminado seis kilómetros se sintió agotado.

Altı kilometre yürüdükten sonra, o yorgun kendini hissetti.

Hay una pensión a dos kilómetros de la estación.

İstasyondan iki kilometre uzakta bir pansiyon var.

Mi ciudad está a algunos kilómetros de la costa.

Şehrim sahile birkaç kilometre uzaklıkta.

Tom siguió el arroyo por un par de kilómetros.

Tom akarsuyu birkaç kilometre izledi.

Pero eran kilómetros cuando el clima era cálido o seco.

Fakat kuru ve sıcak havalarda sanki kilometrelerce sürerdi.

Viaja hasta 40 kilómetros por noche en busca de comida.

Geceleri 40 kilometreye kadar yol teperek yemek arar.

¿Cuántos kilómetros hay de aquí a la estación de ferrocarril?

Buradan tren istasyonuna kaç kilometre var?

La villa se encuentra a varios kilómetros lejos del mar.

Villa denizden birkaç kilometre uzaklıktadır.

Está a más de diez kilómetros al noreste por esta ruta.

15 kilometre ileride, soğuk zincir güzergâhının kuzeydoğusunda.

Ese lobo puede olerme a kilómetros. ¡Probablemente ya sintió mi olor!

O kurt kokumu kilometrelerce öteden alabilir. Muhtemelen şimdiye kadar kokumu almıştır!

Es capaz de correr y superar los 100 kilómetros por hora.

Saatte 100 kilometreyi geçen sprintler atabiliyor.

Por los vientos, nos alejamos kilómetros al oeste de los restos.

Rüzgâr sayesinde, enkazın altı kilometre batısına savrulduk.

Esta explosión afectó directamente el área de 2 mil kilómetros cuadrados

bu patlama 2 bin kilometre kare alanı doğrudan etkiledi

Dijo que correría 200 kilómetros en un día y lo hizo.

O günde 200 kilometre koşabilirim dedi ve yaptı.

El letrero decía que estábamos a treinta kilómetros de la ciudad.

İşaret, şehirden otuz kilometre uzakta olduğumuzu söyledi.

Está a solo seis kilómetros al oeste, pero no será nada sencillo.

Yalnızca altı kilometre batıda ama bu bizim için kolay olmayacak.

Acantilados de arena con grandes precipicios y laberintos que giran durante kilómetros,

Burası dik uçurumları olan kumtaşı kayalıklarla ve kilometrelerce uzunlukta dönüp dolaşan labirentlerle

Todavía tenemos que recorrer unos cuantos kilómetros más antes de llegar allí.

Oraya gitmeden önce hâlâ gitmemiz gereken birkaç mil daha var.

Se bajaron del bus y caminaron dos kilómetros bajo el caliente sol.

Onlar otobüsten indiler ve sıcak güneşte iki kilometre yürüdüler.

La distancia desde mi casa a la tuya es de dos kilómetros.

Benim evimden sizinkine olan uzaklık iki kilometredir.

Voyager 2, una sonda espacial, pasó a 4900 kilómetros de Neptuno en 1989.

Uzay aracı Voyager 2, 1989'da Neptün'ün 4900 kilometre yakınından geçti.

Las hienas pueden escuchan con disimulo a los leones desde más de diez kilómetros.

Sırtlanlar, on kilometre öteden bile aslanlara kulak misafiri olabilir.

Sus cachorros están a tres kilómetros. Y el macho grande sigue en la zona.

Yavruları üç kilometre uzakta. Büyük erkek de hâlâ bölgede.

Usará toda la energía que tenga, ya que volará varios kilómetros en una noche.

Enerjisini son damlasına kadar harcayarak tek gecede birkaç kilometre uçacak.

En una migración de 5000 kilómetros por la costa oeste de los Estados Unidos.

Amerika'nın batı kıyısından aşağıya 5.000 kilometrelik göç yolundalar.

Pero los lugares más cercanos para alimentarse pueden estar a más de 100 kilómetros.

Ama beslenecek en yakın yerlerin uzaklığı 100 kilometreyi aşabiliyor.

En el último tifón, ¡el viento soplaba a más de 200 kilómetros por hora!

Son tayfunda, rüzgar saatte 200 kilometre hızla esti!

La mamá osa polar puede recorrer hasta 80 kilómetros en 24 horas para buscar comida.

Anne kutup ayısı, yemek arayışı içinde 24 saatte 80 kilometreye kadar yol tepebilir.

El equivalente humano de un viaje de 400 kilómetros, ida y vuelta, todas las noches.

İnsan ölçüleriyle düşünürsek, her gece 400 kilometrelik gidiş geliş demek bu.

Nos acercamos al final de nuestra ruta, y la aldea Embarra está a solo unos kilómetros.

Soğuk zincir güzergâhının sonuna yaklaşıyoruz. Embarra Köyü sadece birkaç kilometre uzaklıkta.

La infantería pesada se forma en tres columnas - cada una de unos 3.5 kilómetros de largo.

Ağır piyadeler 3 kol halinde formasyon aldı, her biri 3.5 km uzunluğunda idi.

Viajo y hago tantos kilómetros tratando de transmitir a lo que va a ser decisivo en el futuro.

Kilometrelerce yol yapıp geleceği biçimlendirecek olanlara ulaşmaya çalışıyorum.

Longus no está de acuerdo y arma un campamento a unos cuantos kilómetros al norte de la ubicación de Escipión.

Longus bu fikre katılmayıp, Scipio'nun bulunduğu konumdan bir kaç kilometre kuzeyde kampını kuruyor.

Tom le dijo a Mary que pensaba que un hipopótamo podía correr a una velocidad de unos 30 kilómetros por hora.

Tom Mary'ye su aygırlarının saatte yaklaşık 30 kilometrelik bir hızla koşabileceğini düşündüğünü söyledi.