Translation of "Inevitable" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Inevitable" in a sentence and their turkish translations:

Es inevitable.

O, kaçınılmaz bir şeydir.

Que parece inevitable

bunun kaçınılmaz ve değiştirilmesi imkansız

Es claramente inevitable.

Bu açıkça kaçınılmaz.

Eso es obviamente inevitable.

O, açıkçası kaçınılmazdır.

Era inevitable que perdiéramos.

Kaybetmek bizim için kaçınılmazdı.

La ruina es inevitable.

Çöküş kaçınılmazdır.

Tom aceptó lo inevitable.

Tom kaçınılmazı kabul etti.

Atente a lo inevitable.

Kaçınılmaz olana uyun.

Este problema es inevitable.

Bu sorun önlenebilir değildir.

Su encuentro era inevitable.

Toplantıları kaçınılmazdı.

La guerra no es inevitable.

Savaş kaçınılmaz değil.

Me temo que es inevitable.

Korkarım bu kaçınılmaz.

Esto parece haber sido inevitable.

Bu kaçınılmaz gibi gözüküyor.

Se estrechaba hacia su final inevitable,

kaçınılmaz sona yaklaşmasını izlerken

De hecho, la bancarrota es inevitable.

İşin doğrusu iflas kaçınılmaz.

El devenir del caos es inevitable.

Kaosun gelmesi kaçınılmaz.

La caída del imperio era inevitable.

İmparatorluğun çöküşü kaçınılmazdı.

Bajo las circunstancias, la bancarrota es inevitable.

Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.

Pueden hacernos sentir que el cambio es inevitable,

bazen bizleri değişimin kaçınılmaz olduğunu hissetmemize zorluyor;

El dolor es inevitable. El sufrimiento es opcional.

Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.

Por supuesto, el arresto es inevitable en este caso

Tabi bu durumda tutuklanmak kaçınılmaz oluyor

Nada es inevitable excepto la muerte y los impuestos.

Ölümlerden ve vergilerden başkası yalan.

Los guerreros combatieron con valentía, pero la derrota fue inevitable.

Savaşçılar cesurca savaştı, ancak yenilgi kaçınılmazdı.

Lo mejor que pueden hacer es aferrarse a la inevitable catástrofe

Yapabilecekleri en iyi şey, kaçınılmaz felaketi bekleyip

El Ministro de Asuntos Exteriores dijo que la guerra era inevitable.

Dışişleri Bakanı, savaşın kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Es inevitable que yo vaya a Francia algún día, sólo que no sé cuándo.

Bir gün Fransa'ya gitmem kaçınılmaz, sadece ne zaman olduğunu bilmiyorum.

En cuanto haya naciones soberanas en posesión de un gran poder, la guerra es inevitable.

Büyük güce sahip egemen milletler olduğu sürece savaş kaçınılmazdır.

Ataque, avanzando gradualmente hacia el flanco izquierdo enemigo ... ayudando a que la retirada austriaca fuera inevitable.

başlattı , yavaş yavaş düşmanın sol kanadını sürerek… Avusturya'nın geri çekilmesini kaçınılmaz hale getirmeye yardımcı oldu.