Translation of "Casas" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Casas" in a sentence and their turkish translations:

¡Pero qué espléndidas casas!

Ne müthiş ev bunlar!

Construyo casas de piedra.

- Taş evler yapıyorum.
- Taştan evler inşa ediyorum.

Él tiene dos casas.

Onun iki evi var.

Vendí todas mis casas.

Bütün evlerimi sattım.

Esas casas son grandes.

Şu evler büyük.

No quiero sus casas.

Sizin evlerinizi istemiyorum.

- Diez casas fueron destruidas por el fuego.
- Diez casas se incendiaron.

On ev yanıp kül oldu.

El tifón destruyó muchas casas.

Tayfun birçok evi yıktı.

El fuego quemó diez casas.

Yangın on evi yakıp kül etti.

Las termitas destruyen las casas.

Tahta kuruları evleri yok ediyor.

Las casas se están quemando.

Evler yanıyor.

Los animales invadieron las casas.

Hayvanlar evleri işgal etti.

La bomba destruyó tres casas.

Bomba üç evi yıktı.

El incendio destruyó tres casas.

Yangın üç evi imha etti.

Esas casas son todas iguales.

Şu evlerin hepsi benzer.

No hay casas por aquí.

Buralarda hiç ev yok.

Esas casas tienen quinientos años.

Şu evler 500 yıllıktır.

Las casas japonesas son pequeñas.

Japon evleri küçüktür.

Ellos incendiaron casas y graneros.

Evleri ve çiftlik binalarını kundakladılar.

Había muchas casas en llamas.

Çok sayıda ev yandı.

- Ella no sabe quién construyó esas casas.
- No sabe quién construyó esas casas.

O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

Si visitáramos alguna de estas casas,

Bu evlerden birini ziyaret etsek

- ¿Quieres casarte conmigo?
- ¿Te casas conmigo?

Benimle evlenir misin?

Él restaura casas viejas en España.

O, İspanya'daki eski evleri onarıyor.

El policía visitó todas las casas.

Polis bütün evleri ziyaret etti.

Esas casas son de mi tío.

- O evler amcama aittir.
- O evler emmimin.
- O evler amcamın.

Ese arquitecto construye casas muy modernas.

O mimar çok modern evler inşa ediyor.

Cada dos casas tienen un coche.

- Her iki evden birinde araba var.
- Her iki haneden birinin arabası var.

Así que cambiamos esas casas por personas.

Sonra bu evleri insanlara çevirdik.

Las casas grandes son costosas para vivir.

Büyük evler yaşamak için pahalı.

Hay mucha gente tratando de comprar casas.

Ev almaya çalışan bir sürü insan var.

Las casas de madera se incendian fácilmente.

Ahşap evler kolayca yanar.

Hay muchas casas abandonadas en el vecindario.

Mahallede birçok terk edilmiş ev var.

Tom tiene dos casas y un bote.

Tom'un iki evi ve bir teknesi var.

Hay muchas casas destruidas por el terremoto.

Deprem tarafından yıkılan çok sayıda ev var.

Mi amigo quiere negociar con casas sudamericanas.

Arkadaşım Güney Amerikan şirketleriyle iş yapmak istiyor.

Salieron de sus casas sin perder tiempo.

Evlerinden ayrılırlarken zaman kaybetmediler.

Él no sabe quién construyó esas casas.

O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.

Varias casas fueron arrastradas por la gran inundación.

Birkaç ev büyük sel tarafından sürüklendi.

Todas las casas en la ciudad estaban vacías.

Kasabadaki tüm evler boştu.

Dentro de las casas japonesas quítate los zapatos.

Japon evlerinin içinde ayakkabılarını çıkar.

A veces visito las casas de mis amigos.

Ben bazen arkadaşlarımın evlerini ziyaret ederim.

Los precios de las casas se están disparando.

Ev fiyatları artıyor.

Los hombres construyen casas, las mujeres construyen hogares.

Erkekler ev yapar, kadınlar yuva yapar.

Se quemaron las casas de cientos de familias.

Yüzlerce ailenin evi yanmıştı.

Ahora mucha gente está intentando vender sus casas.

Şimdi bir sürü insan evlerini satmaya çalışıyorlar.

Y trabajaban en las casas haciendo trabajos menos extenuantes.

evin içinde çalışıp, daha az yorucu iş yapmalarına izin veriliyordu

Apareciéndose casi a diario en casas, aldeas y escuelas.

neredeyse her gün evlerde, köylerde ve okullarda görülüyorlar.

Hice mucho dinero, tengo dos casas y un yate,

çok para kazandım şimdi iki evim ve bir yatım var

casas de agua arrastran autos y todo lo que encuentran

su evleri arabaları ve bulunduğu her şeyi sürükleyerek götürüyor

La gente salía de sus casas para escuchar su música.

İnsanlar onun müziğini dinlemek için evlerinden çıktılar.

El río está contaminado por desperdicios de casas y fábricas.

Nehir, evlerin ve fabrikaların atıkları tarafından kirlendi.

No todas las casas de por aquí sucumbieron al fuego.

Bu civarda tüm evler yangında yanıp kül olmadı.

Aún no hay casas del otro lado de la calle.

Sokan diğer tarafında henüz hiçbir ev yok.

Muchas de las casas tradicionales de madera están en llamas.

Geleneksel ahşap evlerin çoğu alevler içinde.

- De todas las casas que vimos, sin duda ésta es la mejor.
- De todas las casas que visitamos, esta es por lejos la mejor.

Baktığımız evler arasında en iyisi bu.

- Chris fue contratado para pintar casas y pudo juntar el dinero.
- Chris fue contratado para pintar casas y fue capaz de reunir el dinero.

Chris evleri boyamak için kiralandı ve para toplayabildi.

Elegimos las dos casas que ya hemos visto en estos países,

Bu ülkelerde önceden gördüğümüz iki ev seçtik,

Las casas y los coches se veían pequeños desde el cielo.

Evler ve arabalar gökyüzünden bakınca küçücük görünüyorlardı.

Había algunas grandes y viejas casas de madera en el pueblo.

Kentte birkaç büyük ahşap eski ev vardı.

Las dos casas están al lado la una de la otra.

İki ev yan yana duruyor.

Las banderas habían sido izadas en los aleros de las casas.

Bayraklar evlerin saçakları üzerine çekilmişti.

Todas las casas temblaban y las alarmas sonaban en todas partes.

Tüm evler sallanıyordu ve her yerde alarmlar çalıyordu.

Aquellos que viven en casas de cristal no deberían tirar piedras.

Sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmamalılar.

Todas las casas de nuestra calle excepto la nuestra eran azules.

Bizimki hariç caddemizdeki her ev maviydi.

Las casas viejas fueron destruidas para hacer lugar a un supermercado.

Bir süpermarkete yer açmak için eski evler yıkıldı.

En California, la mayoría de las casas tienen armazón de madera.

Kaliforniya'da birçok evin ahşap çerçeveleri var.

A la gente le encanta ver las casas de unos con otros.

İnsanlar birbirlerinin evlerini kontrol etmeyi severler.

El incendio consumió cuatro casas en la zona este de la ciudad.

Yangın kentin doğusundaki dört tane evi yakıp kül etti.

En los Estados Unidos, muchas personas tienen cercas alrededor de sus casas.

Amerika'da birçok kişinin evlerinin etrafında çitleri var.

Y vimos un disco de plata sin rasgos que flotaba sobre las casas.

evlerin üzerinde asılı duran gümüş bir disk görmüştük.

Él da la impresión de ser rico, con las numerosas casas que posee.

O, sahip olduğu sayısız evleriyle, zengin olmuş gibi görünüyor.

Tomó fotografías de todas las calles del mundo y las casas en cada calle.

Dünya'nın bütün sokaklarını, her sokakta bulanan evlerin fotoğraflarını tek tek çekti.

Todas las casas en esta vecindad se parecen tanto que no las puedo distinguir.

Bu mahalledeki tüm evler çok benzer ben onları ayırt edemiyorum.

Todas las casas en nuestra calle están adornadas con banderitas naranjas por la Copa Mundial.

Dünya kupası sebebiyle, bizim sokaktaki bütün evler küçük turuncu bayraklarla süslenmiş.

He vivido en muchas casas y dormido en muchas camas a lo largo de mi vida.

Ben hayatım boyunca pek çok evde yaşadım ve pek çok yatakta uyudum.

Cada año la organización organiza algunos encuentros de voluntarios que venden libros Frisios por las casas.

Her yıl, örgüt Frizyen dilinde yazılmış kitapları satmak için kapıdan kapıya giden gönüllülerle ilgili çok sayıda toplantı organize eder.

Se le dijo a las personas que permanecieran en las casas a causa de la violencia en las calles.

İnsanlara sokaklardaki şiddet nedeniyle evde kalmaları söylendi.

- Inmigrantes chinos ricos pagan gustosamente precios estratosféricos por casas en Vancouver.
- A los inmigrantes chinos ricos no les importa pagar unos precios estratosféricos por una casa en Vancouver.

Çin'den gelen zengin göçmenler, Vancouver'daki evler için yüksek fiyatlarla ödeme yapmaktan mutlular.