Translation of "Campo" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Campo" in a sentence and their turkish translations:

Atravesemos este campo.

- Bu tarladan geçelim.
- Bu alandan geçelim.

- Crecí en el campo.
- Yo crecí en el campo.

- Kırsalda büyüdüm.
- Taşrada büyüdüm.

La cardiología, mi campo,

Alanım kardiyoloji

Quiero ver el campo.

Kırsal bölgeyi görmek istiyorum.

He arado el campo.

Ben tarlayı sabanla sürdüm.

Un granjero arando su campo

bir çiftçi tarlasını sürüyor

Lo llamamos el campo magnético

biz manyetik alan diyoruz

¿Qué hace el campo magnético?

manyetik alan ne işe yarıyor

Tiene un campo magnético pero

manyetik alanı var fakat

Hacen uso del campo magnético

manyetik alandan faydalanıyorlar

Di vueltas por el campo.

Ben sahada dolaştım.

Huí del campo de entrenamiento.

Eğitim kampından kaçtım.

Tom está arando su campo.

Tom tarlasını sürüyor.

Quiero vivir en el campo.

Ben kırsalda yaşamak istiyorum.

Tom vive en el campo.

Tom kırsalda yaşıyor.

Los equipos salen al campo.

Takımlar sahaya geliyor.

Sembré mi campo con cebada.

Ben tarlama arpa ektim.

Él vive en el campo.

O, kırsalda ikamet ediyor.

¿En qué campo eres experto?

Hangi alanda uzmansın?

- Él es un pionero en este campo.
- Es un pionero en este campo.

O bu alanda öncüdür.

- Ella fue pionera en este campo.
- Ella fue una pionera en ese campo.

O, bu alanda bir öncüydü.

Esto también pasa fuera del campo.

Saha dışında da böyledir.

Porque es un campo muy técnico.

Oradayım, çünkü bu teknik bir mesele.

Mientras puedes ir al campo solo

Tarlaya tek başına gidebiliyorken

Echemos un vistazo al campo magnético.

o zaman manyetik alana bir bakalım

Marsin también tenía un campo magnético

marsın da manyetik bir alanı vardı

Estamos solos en el campo hidraulico

Hidrolik alanda yaptığı notları yanlız

Su lectura abarca un amplio campo.

- Geniş bir alanda okumuşluğu vardır.
- Geniş bir yelpazede okur.

Ella fue pionera en este campo.

O, bu alanda bir öncüydü.

Ahora soy un chico del campo.

Şimdi, bir taşra çocuğuyum.

Mi padre vive en el campo.

- Babam şehir dışında yaşıyor.
- Babam köyde yaşıyor.
- Babam kırsalda yaşıyor.
- Babam taşrada yaşıyor.

Hay un agroglifo en el campo.

Tarlada ekinlerden bir halka var.

Tom está cosechando en el campo.

Tom tarlada hasat kaldırıyor.

Todos los veranos voy al campo.

Her yaz kırsala giderim.

Preferiría vivir solo en el campo.

Kırsalda yalnız yaşamayı tercih ederim.

Una espesa niebla cubrió el campo.

Kalın bir sis kırları kapladı.

Su familia trabaja en el campo.

Ailesi tarlada çalışıyor.

Mi abuela vive en el campo.

- Büyükannem köyde yaşıyor.
- Anneannem köyde yaşıyor.
- Babaannem köyde yaşıyor.

Las ovejas pastan en el campo.

Koyunlar tarladaki otu otluyor.

Él dio vueltas por el campo.

O, ülkeyi dolaştı.

Mis padres viven en el campo.

Ebeveynlerim kırsalda yaşıyorlar.

Estaré en el campo quince días.

İki hafta kırsalda olacağım.

Mi campo de estudio es lingüística.

Benim çalışma alanım dilbilimdir.

Este campo no está bien cultivado.

Bu tarla iyi ekili değil.

Es una autoridad en su campo.

O, alanında bir otoritedir.

Tú sembraste tu campo con cebada.

Sen tarlana arpa ektin.

Él sembró su campo con cebada.

O, tarlasına arpa ekti.

Tom sembró su campo con cebada.

Tom tarlasına arpa ekti.

Ella sembró su campo con cebada.

O, tarlasına arpa ekti.

Mary sembró su campo con cebada.

Mary tarlasına arpa ekti.

Nosotros sembramos nuestro campo con cebada.

Biz tarlamıza arpa ektik.

Ellos sembraron su campo con cebada.

Onlar tarlalarına arpa ektiler.

Yo sembré trigo en mi campo.

Ben tarlama buğday ektim.

Tú sembraste trigo en tu campo.

Sen tarlana buğday ektin.

Él sembró trigo en su campo.

O, tarlasında buğday ekti.

Ella sembró trigo en su campo.

O, tarlasına buğday ekti.

Tom sembró trigo en su campo.

Tom tarlasına buğday ekti.

Mary sembró trigo en su campo.

Mary tarlasına buğday ekti.

Nosotros sembramos trigo en nuestro campo.

Biz tarlamıza buğday ektik.

Ellos sembraron trigo en su campo.

Onlar tarlalarına buğday ekti.

Tom quiere vivir en el campo.

Tom kırsalda yaşamak istiyor.

Vivimos en una casa de campo.

Biz bir kulübede yaşıyoruz.

Hay hierba verde en el campo.

- Sahada yeşil çimler var.
- Sahada yeşil çim var.
- Zeminde yeşil çimen var.

Una oveja, un árbol y un campo.

ve bir tarlanın mülkiyetinde hak iddia eder.

Mi experiencia en el campo de juego

Sahadaki deneyimim

Con mi casa, la chacra, ese campo...

evim, çiftlik, şu tarla,

Siempre en producción y en el campo

üretimde ve tarlada hep vardı

Déjame decirte que hay un campo magnético

manyetik alan olduğunu söylesin

Vivirán en el campo dispuestos a protegerte ...

Taşrada sizi korumaya hazır yaşayacaklar ...

¿Cuál es tu campo principal de estudio?

Asıl branş alanın nedir?

Nuestro campo de béisbol es muy pequeño.

Bizim beyzbol sahamız çok küçük.

En el verano vivimos en el campo.

Biz yaz boyunca ülkede yaşarız.

El granjero sembró su campo con trigo.

Çiftçi tarlasına buğday ekti.

Su madre vive sola en el campo.

Onun annesi ülkede tek başına yaşıyor.

Vive en su propiedad en el campo.

O, malikhanesinde yaşar.

Me voy al campo con mis amigos.

Arkadaşlarımla birlikte kırsala gideceğim.

Pasamos un día tranquilo en el campo.

Biz kırda sessiz bir gün geçirdik.

No me gusta vivir en el campo.

Kırsalda yaşamayı sevmiyorum.

Él fue un pionero en este campo.

O, bu alanda bir öncüydü.

El campo de refugiados es una pesadilla.

Bir mülteci kampı kabustur.

Vivimos durante muchos años en el campo.

Biz uzun yıllar kırsalda yaşadık.

Los prisioneros huyeron del campo de concentración.

Esirler, toplama kampından kaçtı.

Y ha sido un campo bastante solitario

ve oldukça yalnız bir alandı

Mis dos padres crecieron en el campo.

Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

El campo está lleno de flores silvestres.

Tarla kır çiçekleriyle dolu.

Ha hecho milagros en el campo científico.

O, bilimsel alanda harikalar yarattı.

Era hermosa como una flor del campo.

O bir yabani çiçek kadar güzeldi.

Puede ser como atravesar un campo de minas.

bir mayın tarlasından geçmek gibi hissettirdiğini biliyorum.

¿Cuál es el campo magnético que no dijimos?

manyetik alan nedir onu anlatmadık

Ella vivió una vida tranquila en el campo.

O, kırsalda sakin bir hayat yaşadı.

Nunca pensé que disfrutaría viviendo en el campo.

Kırsalda yaşamaktan hoşlanacağımı hiç düşünmemiştim.

Tengo ganas de bailar en medio del campo.

Canım kırlarda dans etmek istiyor.

- Vivo en el campo.
- Vivo en el país.

Ben kırsal kesimde yaşamaktayım.

Él es una destacada autoridad en su campo.

Kendi alanında önde gelen bir otorite.

Hay un rebaño de ovejas en el campo.

Merada bir sürü koyun var.

La vida en el campo me atrae mucho.

Kırsal yaşam beni çok fazla cezbediyor.