Translation of "Asiento" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Asiento" in a sentence and their turkish translations:

- Toma asiento.
- Tome asiento.

Oturun.

- Resérvame un asiento.
- Guárdame un asiento.

Bana bir yer ayır.

Tome asiento.

Oturun.

Toma asiento.

Oturun.

Problema del asiento

koltuk belası

- Tome asiento.
- Siéntese.

Oturun.

Toma un asiento.

Bir koltuk kapın.

Le dio el asiento

o koltuğu kapıvermişti

¿Hay algún asiento desocupado?

Boş bir koltuk var mı?

Tom reservó un asiento.

Tom bir koltuk ayırdı.

Tome asiento, por favor.

Lütfen oturun.

¿Está libre este asiento?

Bu yer boş mu?

Tomen asiento, por favor.

Lütfen oturun.

Ese asiento está ocupado.

O koltuk alındı.

Regresé a mi asiento.

Koltuğuma geri gittim.

¿Cambiarías de asiento conmigo?

- Benimle yerleri değiştirir misin?
- Benimle yer değişir misin?
- Benimle yer değişir misiniz?

¿Está disponible ese asiento?

O koltuk müsait mi?

Este asiento está vacío.

Bu koltuk boş.

¿Está reservado este asiento?

Bu koltuk ayrıldı mı?

Ahí hay un asiento.

Orada bir koltuk var.

¿Me guardas este asiento?

Bu koltuğu benim için ayırır mısın?

¿Está vacío este asiento?

Bu koltuk boş mu?

Quiero un asiento espacioso.

Geniş bir koltuk istiyorum.

Tom me guardó un asiento.

Tom benim için bir koltuk ayırdı.

Disculpe, ¿este asiento está ocupado?

- Affedersiniz, burası dolu mu?
- Affedersiniz, bu sandalye dolu mu?

Sube al asiento de atrás.

Arka koltuğa binin.

Guárdeme un asiento, por favor.

Lütfen benim yerimi ayırın.

Debería volver a mi asiento.

Koltuğuma dönmeliyim.

Tom saltó desde su asiento.

Tom koltuğundan sıçradı.

Disculpe, ¿ese asiento está ocupado?

Affedersiniz, o koltuk alınmış mı?

¿Podría cambiar de asiento ahora?

Şimdi koltukları değiştirebilir miyim?

Toma este asiento, por favor.

Lütfen buraya oturun.

Me gustaría cambiar mi asiento.

Koltuğumu değiştirmek istiyorum.

Disculpe, ¿el asiento sigue libre?

Affedersiniz, bu koltuk hala ücretsiz mi?

Ella le encontró un asiento.

Ona bir koltuk buldu.

Ella le mostró su asiento.

O, ona koltuğunu gösterdi.

Quiero un asiento de pasillo.

Koridor tarafı koltuk istiyorum.

No quepo en este asiento.

Bu koltuğa sığmıyorum.

- Quiero un asiento al lado de la ventana.
- Quiero un asiento de ventanilla.

Cam kenarı koltuk istiyorum.

- Él le ofreció su asiento a una anciana.
- Cedió su asiento a una anciana.

Koltuğunu yaşlı bir kadına önerdi.

Estamos en el asiento del conductor,

hepimiz kolektif geleceğimizi şekillendirdiğimiz

Yo había pedido asiento de fumador.

Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.

Afortunadamente, él encontró un buen asiento.

Allahtan, o iyi bir koltuk buldu.

Lo llevaremos a su asiento pronto.

Yakında seni oturtabiliriz.

Ella me encontró un buen asiento.

O, bana iyi bir koltuk buldu.

Por favor regrese a su asiento.

Lütfen yerinize dönün.

¿Está reservando este asiento para alguien?

Bu koltuğu biri için mi ayırıyorsun?

No hay nadie en este asiento.

Bu koltukta kimse yok.

En cuanto tomé asiento, caí dormido.

Oturur oturmaz,uyuya kaldım.

Tom se levantó de su asiento.

Tom koltuğundan kalktı.

No pensé que fuera tu asiento.

Bunun sizin yeriniz olduğunu düşünmedim.

Le guardé un asiento a Tom.

Tom'a yer ayırdım.

El dijo,"¡Señora, ese es mi asiento!"

Buna karşılık, "Hanımefendi o zaten benim koltuğum!" demez mi?

Ve pronto para conseguir un buen asiento.

İyi bir koltuk almak için erken gidin.

Tom le guardó un asiento a Mary.

Tom Mary'ye bir yer ayırdı.

Tom le ofreció un asiento a Mary.

Tom Mary'ye bir sandalye teklif etti.

Discúlpeme. No pensé que fuera su asiento.

Affedersiniz. Bunun sizin koltuğunuz olduğunu düşünmüyordum.

Tom está en el asiento del copiloto.

Tom yardımcı pilot koltuğundadır.

- Tome asiento, por favor.
- Váyase a sentar.

Buyurun oturun.

Quisiera reservar un asiento en este tren.

Bu trende yer ayırtmak istiyorum.

Ojalá que este asiento no esté ocupado.

Bu koltuğun meşgul olmadığını umuyorum.

Disculpe, creo que ese es mi asiento.

Affedersiniz. Onun benim koltuğum olduğuna inanıyorum.

Tom estaba en el asiento del pasajero.

Tom yolcu koltuğundaydı.

- Siéntese, por favor.
- Tome asiento, por favor.

- Lütfen oturun.
- Buyurun oturun.

- Le di mi asiento a la dama mayor.
- Le cedí mi asiento a la anciana.
- Le dejé mi asiento a la anciana.
- Le dejé mi sitio a la anciana.

Yerimi yaşlı bayana verdim.

- ¿Cambiarías de asiento conmigo?
- ¿Me cambiarás el sitio?

- Benimle yerleri değiştirir misin?
- Benimle yer değişir misin?
- Benimle yer değişir misiniz?

Salí temprano, así pudiera conseguir un buen asiento.

Erken çıktım böylece iyi bir koltuk alabildim.

- ¿Dónde está mi asiento?
- ¿Dónde está mi sitio?

Benim koltuğum nerede?

Quiero un asiento al lado de la ventana.

Pencere yanında koltuk istiyorum.

Le di mi asiento a la dama mayor.

Yerimi yaşlı bayana verdim.

Ella le dio su asiento a un anciano.

O, koltuğunu yaşlı bir kişiye verdi.

- Esta silla está ocupada.
- Este asiento está ocupado.

Bu koltuk tutuldu.

- Esta es mi silla.
- Este es mi asiento.

Bu benim koltuğum.

Disculpe, creo que está sentado en mi asiento.

Özür dilerim! Zannedersem benim yerimde oturuyorsunuz.

Sandra me ofreció su asiento en el tren.

Sandra trende bana koltuğunu önerdi.

- ¿Está ocupado este asiento?
- ¿Está libre este puesto?

Bu koltuk dolu mu?

¿Desea un asiento de ventanilla o de pasillo?

Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?

Tom le cedió su asiento a una anciana.

Tom yaşlı bir bayana koltuğunu verdi.

- El asiento trasero del auto alcanza para tres personas.
- En el asiento de atrás del coche caben 3 personas.

Arabanın arka koltuğu üç yolcu alır.

Fue considerado por muchos como el asiento del alma,

Pek çok kişi tarafından ruhun merkezi olarak düşünüldü,

Subí al avión y había cosas en mi asiento.

Uçağa bindim ve koltuğumda bir şeyler vardı.

Tom puso su billetera abajo del asiento del auto.

Tom cüzdanını araba koltuğunun altına koydu.

- Creo que deberías sentarte.
- Creo que deberías tomar asiento.

Bence oturmalısın.

Aquí hay un asiento cómodo en que puedes sentarte.

İşte oturabileceğin rahat bir sandalye.

No puedo ver bien el escenario desde este asiento.

Bu koltuktan sahneyi iyi göremiyorum.

Pedí un asiento en la sección de no fumadores.

Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.

Tom ayudó a Mary a levantarse de su asiento.

Tom Mary'nin koltuğundan kalkmasına yardımcı oldu.

Tienes que esperar hasta que haya un asiento vacío.

Bir yer boşalana kadar beklemeniz gerekiyor.

Así que se lo aguanto hasta que encuentre su asiento,

Siz koltuğunuzu bulana kadar sizin için tutayım

No había ni un solo asiento desocupado en el salón.

Salonda bir tek boş koltuk yoktu.

Si tú quieres un buen asiento, debes llegar ahí temprano.

İyi bir koltuk istiyorsan, oraya erken gitmelisin.

Fui lo suficientemente suertudo como para encontrar un buen asiento.

İyi bir koltuk bulacak kadar şanslıydım.

- Se levantó de su sitio.
- Se levantó de su asiento.

O, koltuğundan kalktı.