Translation of "Aire" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Aire" in a sentence and their turkish translations:

Necesito aire.

Havaya ihtiyacım var.

- Sin aire morimos.
- Sin aire estamos muertos.
- Estaríamos muertos sin el aire.

Havasız ölecektik.

Necesitamos aire fresco.

Bizim temiz havaya ihtiyacımız var.

Solo necesito aire.

Sadece biraz havaya ihtiyacım var.

Necesito aire fresco.

Biraz temiz havaya ihtiyacım var.

¡Necesito aire fresco!

Temiz havaya ihtiyacım var.

- El aire se calentó.
- El aire se puso caliente.

Hava sıcak oldu.

- Vivir sin aire es imposible.
- Es imposible vivir sin aire.

Havasız yaşamak imkansızdır.

- El aire acondicionado está fuera de servicio.
- El aire acondicionado está averiado.
- El aire acondicionado está estropeado.

Klima bozuk.

Coge aire y aguántalo.

Bir nefes alın ve onu tutun.

El aire es invisible.

Hava görünmezdir.

Estamos respirando aire puro.

Biz temiz hava soluyoruz.

El aire está húmedo.

Hava nemli.

Necesito algo de aire.

Biraz hava almalıyım.

Estoy respirando aire contaminado.

Kirli hava soluyorum.

¿No tienes aire acondicionado?

Bir klimanız yok mu?

- No podemos vivir sin aire.
- No podemos vivir sin el aire.

Hava olmadan yaşayamayız.

- No hay aire en la Luna.
- En la Luna no hay aire.

- Ayda hava yoktur.
- Ay üzerinde hiç hava yoktur.

- ¿Alguna vez has respirado aire puro?
- ¿Alguna vez han respirado aire puro?

Hiç temiz hava soludun mu?

Y mientras expulsan el aire,

Nefes verirken,

Tomaba aire cuando no debía,

Dalganın yanlış kısmında nefesimi tuttum,

Bien, estamos en el aire.

Tamam, havadayız.

El aire llena los ríos,

Hava nehirleri doldurur,

Llenos los neumáticos con aire.

Lastikleri havayla doldur.

Le falta aire al neumático.

- Lastiğin çok az havası var.
- Tekerin çok az havası var.

Murió por falta de aire.

Havasızlıktan öldü.

Haz ejercicio al aire libre.

Açık havada egzersiz yapın.

¿Puede encender el aire acondicionado?

Klimayı açabilir misiniz?

Tenía un aire muy cansado.

Çok yorgun görünüyordu.

Echemos una moneda al aire.

Yazı tura atalım.

Me gusta el aire fresco.

Ben temiz havayı severim.

Hasta el aire olía distinto.

Hava bile farklı kokuyordu.

Sopla un aire muy fuerte.

Esen çok güçlü bir rüzgar var.

Esta habitación tiene aire acondicionado.

Bu oda klimalıdır.

El aire es más cálido aquí,

Ama bu taraftaki hava daha sıcak gibi

Por el aire cálido y húmedo.

Sıcak, nemli havaya.

Es este aire que nos rodea.

Konu etrafımızı çevreleyen havadır.

Terrícolas dentro de este aire viviente.

bu canlı atmosfer içindeki dünyalıları temellendiren şeyler.

Que eliminaran el CO2 del aire.

sözümona yapay ağaçlar yapabiliriz.

Siento la primavera en el aire.

Havada bahar hissediyorum.

Ojalá nuestra clase tuviera aire acondicionado.

Keşke sınıfımız klimalı olsa.

Un globo flotaba en el aire.

Balon havada süzülüyordu.

No hay aire en el espacio.

Uzayda hava yoktur.

El aire helado resucitó a Tom.

Soğuk hava Tom'u yeniden hayata döndürdü.

Es como el aire que respiramos.

Bu nefes aldığımız hava gibidir.

¿Tiene acondicionador de aire la habitación?

Odanın kliması var mı?

Pasamos el día al aire libre.

Günü açık havada geçirdik.

Deja entrar algo de aire fresco.

Biraz temiz hava girsin.

Le echó aire a sus neumáticos.

Onun lastiklerine hava bastı.

En esta sala no hay aire.

Bu odada hava yok.

No hay aire en la Luna.

Ayda hava yoktur.

Él tiene un aire de misterio.

Onun hakkında gizemli bir havası var.

La primavera está en el aire.

İlkbahar geldi.

Tom lanzó la moneda al aire.

Tom yazı tura attı.

Tom salió a tomar aire fresco.

Tom temiz hava almak için dışarı çıktı.

Ella salió a respirar aire puro.

Temiz hava almak için dışarı çıktı.

Deseo un cuarto con aire acondicionado.

Ben klimalı bir oda isterim.

Estás construyendo castillos en el aire.

Kendi kendine gelin güvey oluyorsun.

¿Hay un manómetro de aire aquí?

Burada bir hava göstergesi var mı?

Pasamos tres horas al aire libre.

Açık havada üç saat geçirdik.

Este coche viene con aire acondicionado.

Bu araba bir klima ile gelir.

Este aire acondicionado consume mucha electricidad.

Bu klima çok elektrik tüketir.

La pelota voló por el aire.

Top havada uçtu.

Tom salió a respirar aire fresco.

Tom temiz hava almak için dışarı çıktı.

Yo lancé la moneda al aire.

Madeni parayı çevirdim.

Tom disfruta estar al aire libre.

Tom açık havada olmayı seviyor.

No se puede vivir sin aire.

Havasız yaşanmaz.

La diferencia entre cómo el aire se mueve en interiores, versus al aire libre es enorme.

Havanın içerideki ve dışarıdaki hareketinin arasında devasa bir fark var.

Un globo que flota en el aire

rüzgarda salınan bir balon gibidir,

Aire fresco y sol en la cara.

Temiz hava ve yüze vuran güneş ışığı.

Cuanto más tiempo esté al aire libre,

Açıklıkta ne kadar kalırsa...

Al aire libre, los gelada son vulnerables.

Jeladalar açık alanda korunmasız olurlar.

Y la magia está en el aire.

Havada sihir asılı.

Elimina el dióxido de carbono del aire.

Havadan karbondioksit temizliyor.

Esa persona intentaría atraparlo en el aire

o kişi havada yakalamaya çalışırdı

El aire es el medio del sonido.

Hava ses için bir gereçtir.

Nada podría vivir sin aire y agua.

Hava ve su olmasa, hiçbir şey yaşayamazdı.

El neumático tiene una fuga de aire.

- Lastik hava sızdırıyor.
- Lastik hava kaçırıyor.

Las hojas giraban arremolinándose en el aire.

Yapraklar havada fırıl fırıl dönüyordu.

En un ratito estamos en el aire.

Birazdan tekrar yayında olacağız.

Me siento más ligero que el aire.

Havadan daha hafif hissediyorum.

Por la mañana el aire es fresco.

Sabahleyin hava serin.

Solo quiero tomar algo de aire fresco.

Sadece biraz temiz hava almak istiyorum.

Su habilidad de transportarse por el aire.

Hava yoluyla seyahat edebilme yeteneğine.

Resistir la presión del aire, lluvia, humedad...

metrelerce seyahat edebilmesi gerekir

Sin aire, el hombre no puede existir.

İnsanlar havasız var olamaz.

No puedes ver aire con los ojos.

- Gözlerinizle havayı göremezsiniz
- Havayı gözlerinle göremezsin.
- Gözlerinle havayı göremezsin.

Abra la ventana y tendrá aire fresco.

Pencereyi aç ve temiz hava alacaksın.

El plan está todavía en el aire.

Onun planı hâlâ karara bağlanmadı.

Hay un mal olor en el aire.

- Havada rahatsız edici bir koku var.
- Havada iğrenç bir koku var.

A Tom le gusta el aire fresco.

Tom taze havayı sever.

El aire es indispensable a la vida.

Hava, yaşamak için vazgeçilmezdir.