Translation of "¿su" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "¿su" in a sentence and their turkish translations:

Su salud, su carrera,

evliliklerinden, sağlıklarından,

Su cumplimiento con su medicación,

ilaçlarıyla olan uyumunu izliyordum

Su sonrisa expresaba su gratitud.

Onun gülümsemesi onun teşekkürlerini ifade etti.

- Lamentamos su muerte.
- Lamentamos su deceso.
- Lamentamos su fallecimiento.

Biz onun ölümüne üzülüyoruz.

- Su madre se sentó a su izquierda.
- A su izquierda estaba sentada su madre.

Onun solunda annesi oturuyordu.

- No sé su nombre.
- Desconozco su nombre.
- Ignoro su nombre.

Ben onun adını bilmiyorum.

Y su amigo, su estúpido amigo,

Senin arkadaşın, aptal arkadaşın

- Alcanzaron su meta.
- Consiguieron su objetivo.

Onlar amaçlarına ulaştılar.

Su mentira pesó sobre su conciencia.

Vicdanında yalanını tarttı.

Su hijo está cumpliendo su condena.

Onun oğlu hapis cezasını çekiyor.

Su único mérito es su ingenuidad.

Saflık onun tek özelliğidir.

- ¿Eres su amiga?
- ¿Eres su amigo?

Onun arkadaşı mısın?

Su buena memoria es su arma.

İyi bir bellek onun silahıdır.

Perdió su empleo por su irresponsabilidad.

O, sorumsuzluğundan dolayı işini kaybetti.

- Anota su dirección.
- Apunta su dirección.

Onun adresini yaz.

- Sigue su ejemplo.
- Siga su ejemplo.

- Onun örneğini izleyin.
- Onun örneğini takip edin.

- Admiro su coraje.
- Admiro su valor.

Onun cesaretine hayranım.

Su sangre escurría por su pecho.

Kan göğsünün üzerine aktı.

Su respuesta depende de su humor.

Yanıtı onun ruh haline bağlıdır.

- ¿Eres su chulo?
- ¿Sos su fiolo?

Onun pezevengi misin?

- Ella es su amiga.
- Ella es su novia.
- Es su novia.

O, onun arkadaşıdır.

- Logró su cometido.
- Él alcanzó su objetivo.
- Él alcanzó su meta.

O amacına ulaştı.

- Él mantuvo su promesa.
- Él cumplió su promesa.
- Cumplió su palabra.

- Sözünü tuttu.
- Sözünde durdu.

- Logró su cometido.
- Él alcanzó su meta.
- Él consiguió su propósito.

O hedefine ulaştı.

Su héroe:

Kahramanları:

Su caso fue desestimado en su totalidad.

davası tamamen düştü.

Es su mayor enemigo en su pueblo

insanında en büyük düşmanı kendisidir

De su posición y forzar su abdicación.

gerçekliğiyle ilk yüzleştiren ve tahttan feragat etmeye zorlayanlar arasındaydı.

- Hemos aceptado su oferta.
- Aceptamos su oferta.

Biz onun önerisini kabul ettik.

Atribuimos su éxito a su incansable trabajo.

Onun başarısını sıkı çalışmaya bağladık.

Su ingenio compensa su falta de experiencia.

Onun dahiliği onun deneyim eksikliğini telafi eder.

Su fracaso se debe a su ignorancia.

Onun başarısızlığı onun bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.

Su fracaso se debió a su holgazanería.

Onun başarısızlığı onun tembelliğinden dolayı idi.

- Él perdió su reloj.
- Perdió su reloj.

Saatini kaybetti.

Su conversación la distrajo de su pesar.

Onun konuşması onu üzüntüsünden uzaklaştırdı.

- He olvidado su nombre.
- Olvidé su nombre.

Onun adını unuturum.

Él dio su vida por su país.

Ülkesi için canından vazgeçti.

- Olvidé su dirección.
- He olvidado su dirección.

- Ben onun adresini unuttum.
- Onun adresini unuttum.

Su madre y su padre están muertos.

Onun anne ve babası öldü.

- Ella es su amiga.
- Es su amiga.

O, onun arkadaşıdır.

Ella puso su pañuelo en su herida.

Yarasına bir mendil koydu.

Él sintió su mano sobre su hombro.

Kolunu omuzunda hissetti.

Murieron tanto su padre como su madre.

Onun hem annesi hem de babası ölü.

Tom puso su teléfono en su bolsillo.

Tom telefonunu cebine koydu.

- Ella alcanzó su objetivo.
- Logró su cometido.

O hedefine ulaştı.

- Logró su cometido.
- Él alcanzó su meta.

O hedefine ulaştı.

- Confesó su delito.
- Él confesó su crimen.

O, suçunu itiraf etti.

Su ropa no va con su edad.

Onun giysileri yaşına uymadı.

- Mantuvo su palabra.
- Él mantuvo su promesa.

- O, sözünü tuttu.
- O sözünü tuttu.

La hermana de su padre o de su madre es su tía.

Babanın ya da annenin kız kardeşi senin yengendir.

- He olvidado su nombre.
- Olvidé su nombre.
- Se me olvidó su nombre.

- Onun adını unuttum.
- Onun ismini unuttum.

- Su gentileza me conmovió.
- Su amabilidad me conmovió.
- Me conmovió su amabilidad.

Onun kibarlığı beni etkiledi.

- Abandonó a su mujer.
- Dejó a su mujer.
- Dejó a su esposa.

O, karısını terk etti.

- Perdió a su perro.
- Ha perdido su perro.
- Ha perdido a su perro.

Köpeğini kaybetti.

No pudieran llevar su cámara o su teléfono?

kamera ya da telefonunuzu getiremeseniz?

Sea cual fuere su trato con su equipaje,

Hangi zorlukla uğraşıyorsanız uğraşın,

Tanto en su identidad como en su población.

tetiği çekenlere destek oldular.

- Ella perdió su bolso.
- Ella perdió su cartera.

O elçantasını kaybetti.

Tanto su padre como su madre están muertos.

Hem annesi hem babası ölü.

- Su plan fue descartado.
- Su plan fue rechazado.

Onun planı bir köşeye atıldı.

Recuerdo su cara pero no recuerdo su nombre.

Onun yüzünü hatırlayabiliyorum ama onun adını hatırlayamıyorum.

Él traspasó todo su conocimiento a su hijo.

O, tüm bilgisini oğluna aktardı.

La muerte de su marido fue su renacimiento.

Kocasının ölümü onun yeniden doğuşuydu.

Su pena se marcaba en todo su rostro.

Üzüntüsü onun yüzünün her yerine yazılmıştı.

- Tom enchufó su computador.
- Tom conectó su computador.

Tom bilgisayarını prize taktı.

- Tom prendió su cigarro.
- Tom encendió su cigarro.

- Tom purosunu yaktı.
- Tom yaprak sigarasını yaktı.

Ella cuidó a su padre hasta su muerte.

O, ölümüne kadar babasına baktı.

Su padre dedicó su vida a la ciencia.

Babası hayatını bilime adamıştı.

- Su abrigo está desgastado.
- Su gabardina está desgastada.

Onun paltosu yıpranmış.

- ¿Te acuerdas de su nombre?
- ¿Recuerdas su nombre?

Onun adını hatırlıyor musun?

- Él reconoció su derrota.
- Él admitió su derrota.

O, yenilgisini kabul etti.

Alain puso toda su atención en su gato.

Alain bütün dikkatini kedisine odakladı.

- Su bicicleta es azul.
- Su bici es azul.

Onun bisikleti mavi.

- Su cara palideció.
- Su cara se puso blanca.

Yüzü bembeyaz olmuştu.

- Él arregló su cuarto.
- Él recogió su cuarto.

O, odasını toparladı.

Ella no es su hermana, es su madre.

O, onun annesi değil kız kardeşidir.

- Él masticó su chicle.
- Ella masticó su chicle.

O, sakızını çiğnedi.

Tanto su padre como su madre están bien.

Anne ve babasının her ikisi de iyi.

- Su familia me quería.
- Su familia me amaba.

Onun ailesi beni sevdi.

Él puso gentilmente su mano sobre su hombro.

O, elini hafifçe onun omzuna koydu.

El secreto de su belleza es su naturalidad.

Güzelliğinin sırrı doğallığıdır.

- Él es su amigo.
- Ella es su amiga.

O, onun arkadaşıdır.

- Ellos abandonaron su país.
- Ellos abandonaron su patria.

Onlar vatanlarını terk ettiler.

Deme su dirección y su número de teléfono.

Bana adresini ve telefon numaranı ver.