Examples of using "необязательно" in a sentence and their turkish translations:
Bağırmak zorunda değilsin.
Hakaret etmeye gerek yok.
Bu gerekli değil.
Beklemek gerekli değil.
Beni görmeye gelmek zorunda değilsin.
Onu yapmak zorunda değilsin.
Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
Bunu burada yapmak zorunda değilsin.
Bilmek zorunda değiller.
Hediye götürmeye gerek yok.
Mutlaka gitmek zorunda değilsin.
O olmak zorunda değil.
Tom zorunlu olarak gitmek zorunda değil.
Tom kalmak zorunda değil.
Her zaman mükemmel olmak zorunda değilsiniz.
- Mutlaka gitmek zorunda değilsin.
- Gitmek zorunda değilsin.
Burada onu yapmak zorunda değilsin.
Tom bilmek zorunda değil.
Gerçekten onu yapmana gerek yok.
Bizimle gitmek zorunda değilsin.
Onlarla gitmek zorunda değilsin.
Benimle gitmek zorunda değilsin.
Onunla gitmek zorunda değilsin.
Onunla gitmek zorunda değilsin.
Tom'un onu bir daha yapmak zorunda değil.
Yüksek sesle konuşmaya gerek yok.
Tom bugün karar vermek zorunda değil.
Tom bize teşekkür etmek zorunda değil.
Tom bunu yemek zorunda değil.
Bana her şeyi söylemek zorunda değilsin.
Tom'a karşı kaba olmak zorunda değildin.
Bugün karar vermek zorunda değiliz.
Tom onu yapmak zorunda değil.
Bunu yapmak gereksizdi.
Yaşlanmak mecburidir, büyümekse tercih meselesi.
Dakik olmak zorunda değilsin.
Bunu benim için yapmak zorunda değilsin.
Onun söylediğini dinlemek zorunda değilsin.
- Gelmek zorunda değilsin.
- Gelmek zorunda değilsiniz.
- Soruların hepsine yanıt vermek zorunda değilsin.
- Soruların hepsine yanıt vermek zorunda değilsiniz.
Her zaman gerçeği söylemek zorunda değilsin?
Büyük bir âlim mutlaka iyi bir öğretmen değildir.
Bir kara tahta, siyah olmak zorunda değildir.
Bunun hemen yapılması gerekmiyor.
Tom hastanede kalmak zorunda değil.
Ben burada olmak zorunda değilim.
Bunu yapman gerekli değil.
- Siz oraya gitmek zorunda değilsiniz.
- Oraya gitmek zorunda değilsin.
Bunu hemen yapmak zorunda değilsin.
Ağrı kaçınılmazdır. Acı isteğe bağlıdır.
Bunu her gün yapmak zorunda değiliz.
Saçını her gün yıkamana gerek yok.
Sesini yükseltmek zorunda değilsin.
Onunla kapıya kadar ilgilenmene gerek yoktu.
Onu hemen yapmalarına gerek yok.
Bunu satın almak zorunda değilsin.
Şu anda karar vermek zorunda değilsin.
Bütün detayları bilmek zorunda değilsin.
Sen her şeyi başından sonuna kadar okumak zorunda değilsin.
Bugün yanıt vermek zorunda değilsin.
Bunu bana söylemek zorunda değilsin.
O bilmek zorunda değil.
Onun bilmesine gerek yok.
Gerekli değildi.
Biri her şeyi bilmek zorunda değildir.
Sormana gerek yok. Onu zaten biliyorsun.
- Kaba olmaya hiç gerek yok.
- Kabalığa lüzum yok.
Ayrılmak zorunda değildin.
Her gün buraya gelmek zorunda değilsiniz.
- Gitmek zorunda değilsin.
- Gitme mecburiyetin yok.
Gitmek zorunda değilim.
Tom o faturayı bugün ödemenin gerekli olmadığına karar verdi.
Onu bugün yapmak zorunda değilsiniz.
O kadar erken kalkmana gerek yok.
Erken kalkmak zorunda değilsin.
- Onu yapmamız gerekli değil.
- Onu yapmak bizim için gerekli değil.
Onu yapmana gerek yoktu.
Tom şimdi ayrılmak zorunda değil, değil mi?
Acele etmeme gerek yoktu.
Hemen cevap vermek zorunda değilsiniz.
- Onu şimdi yapmak zorunda değilsin.
- Onu hemen yapmak zorunda değilsin.
- Bunu şimdi yapmak zorunda değilsin.
- Onun bilmesi gerekmiyor.
- O bilmek zorunda değil.
Onu yapmak zorunda değildin.
- Paketlemen gerekmiyor.
- Sarman gerekmiyor.
Tom onun hakkında bilmek zorunda değil.
Yük olduğumu biliyorum. Her zaman bunun hakkında konuşmaya gerek yok.
Bunu kimin söylediğini bilmek için bir dahi olmak zorunda değilsin.
Tom bana Mary'nin bunu yapmak zorunda olmadığını söylediğinde şaşırdım.
- Onun bilmesine gerek yok.
- O bilmek zorunda değil.
Tom'un bilmesi gerekmiyor.
Beni sevdiğini söylemek zorunda değilsin.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Onu okumak zorunda değilsin.
- Onu okumak zorunda değiliz.
Acele etmene gerek yok.
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
Tom onu yapmak zorunda değildi, ama yaptı.
Çabucak cevap vermek zorunda değilsin.
Tom'a onu yapmak zorunda olmadığını daha önce söyledim.