Examples of using "неба" in a sentence and their turkish translations:
Bir domuz gökyüzünü hiç görmez.
Nut, Mısır gökyüzü tanrıçasıydı.
Tom gökyüzünden düşen kar tanelerine baktı.
Sizinle gökyüzüne dokunabilirim.
- Ben imkansızı istemiyorum.
- Ben zoru istemiyorum.
Gökyüzünü avuçlarınızın arasına almayı denemeyin.
Balık temiz mavi gökyüzünden ortaya çıkıyordu!
Evler ve arabalar gökyüzünden bakınca küçücük görünüyorlardı.
Horus gök, savaş ve av tanrısıydı.
- O beklenmeyen bir gök gürültüsü gibiydi.
- Damdan düşer gibi oldu.
Bu harita bize, gökyüzünün bu bölgesinde
Bir kalp krizi çoğunlukla mavi gökyüzünden gelen bir şimşek gibi gelir.
Açık mavi gökyüzünün rengidir ve bu sebepten aynı zamanda denizin, göllerin ve nehirlerin de rengidir.
Onun ani ölümünün haberi, güneşli bir günde gök gürültüsü gibiydi.
Enginlerin kaynakları ve göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.
Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
Gökyüzüne bakılırsa yakında yağmur yağacak.
Kutsal kentin, yeni Yeruşalim'in gökten, Tanrı'nın yanından indiğini gördüm. Güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibiydi.
O günlerin sıkıntısından hemen sonra, güneş kararacak, ay ışık vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek, göksel güçler sarsılacak.
Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Tanrı, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz. Herkese yaşam, soluk ve her şeyi veren kendisi olduğuna göre, bir şeye gereksinmesi varmış gibi O'na insan eliyle hizmet edilmez.