Translation of "выжить" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "выжить" in a sentence and their turkish translations:

- Том лишь пытается выжить.
- Том просто пытается выжить.

Tom sadece hayatta kalmaya çalışıyor.

Ты должна выжить.

Hayatta kalmak zorundasın.

мы можем выжить

hayatta kalabiliriz

Том мог выжить.

Tom sağ kurtulabilirdi.

Я хочу выжить.

Hayatta kalmak istiyorum.

Я могу выжить.

Hayatta kalabilirim.

Какова вероятность выжить?

Hayatta kalma olasılığı nedir?

Мне надо выжить.

Ben hayatta kalmak zorundayım.

что единственный способ выжить

hayatta kalmanın tek yolu

Без денег нельзя выжить.

İnsan parasız yaşayamaz.

Одному Тому не выжить.

Tom yalnız yaşayamaz.

Я просто пытаюсь выжить.

Ben sadece hayatta kalmaya çalışıyorum.

Я знаю, как выжить.

- Ben nasıl hayatta kalacağımı biliyorum.
- Nasıl hayatta kalınacağını biliyorum.

Выжить не удалось никому.

Hiç kimse hayatta kalmayı başarmadı.

Том просто пытался выжить.

Tom sadece hayatta kalmaya çalışıyordu.

Игра, притворство были способом выжить.

Rol yapma, mış gibi yapma bunlar ölüm kalım meseleydi.

Выжить в джунглях - непростая задача.

Ormanda hayatta kalmak kolay değil.

и мы пытаемся выжить, охотясь

ve avlanarak hayatta kalmaya çalışıyoruz

Без еды нам не выжить.

Yemeksiz hayatta kalamayız.

Я оставил всякую надежду выжить.

Bütün hayatta kalma umudundan vazgeçtim.

Том делал это, чтобы выжить.

Tom bunu hayatta kalmak için yaptı.

Я сделал это, чтобы выжить.

Onu hayatta kalmak için yaptım.

- Мы не сможем выжить без твоей помощи.
- Мы не сможем выжить без вашей помощи.

Senin yardımın olmadan hayatta kalamayacağız.

что шанс выжить — где-то 35%.

uzun dönem sağ kalma şansımın yüzde 35 olduğunu söylediler.

Это чудо, что ты смог выжить.

Hayatta kalabilmen bir mucize.

Не понимаю, как они могли выжить.

Onların nasıl hayatta kalabildiğini anlamıyorum.

У Тома не было шанса выжить.

- Tom hayatta kalma şansına sahip değildi.
- Tom'un hayatta kalma şansı yoktu.

Мне повезло выжить после несчастного случая.

Kazadan kurtulduğum için şanslıyım.

Том не сможет выжить в одиночку.

Tom kendi başına hayatta kalamayacak.

Я не могу выжить здесь один.

Burada tek başıma hayatta kalamam.

Тушка полезна для того, кто пытается выжить.

Leşler hayatta kalmakta işe yarar.

Отличная работа! Выжить в этой пустыне непросто,

İyi iş! Bu çölde hayatta kalmak kolay değil

Малому бизнесу придётся затянуть пояса, чтобы выжить.

Küçük işletmeler ayakta kalmak için kemerlerini sıkacaklar.

Мы можем выжить без еды... но недолго.

Yiyecek olmadan yaşayabiliriz...sadece çok uzun süre değil.

Этот организм может выжить в открытом космосе.

Bu organizma dış uzayda hayatta kalabilir.

и позволяет нам выжить с точки зрения эволюции.

ve evrimsel açıdan çok işe yaradı.

Чтобы выжить, нужно знать, когда не стоит рисковать.

Hayatta kalma yollarından biri, gereksiz riskler alınmayacak zamanı bilmektir.

Чтобы выжить в дикой природе, нужно быть находчивым,

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

Даже детеныши должны преодолеть этот путь, чтобы выжить.

Geceden sağ çıkabilmek için en ufakları bile bu yolu kat etmeli.

он тоже был шедевром, но не смог выжить

o da bir şaheserdi fakat ayakta kalamadı

Наша компания не смогла выжить в жестокой конкуренции.

Firmamız kıyasıya rekabete karşı hayatta kalmakta başarısız oldu.

Если мы будем держаться вместе, мы сможем выжить.

Birleşirsek hayatta kalabiliriz.

У всех форм жизни есть инстинктивное стремление выжить.

Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.

Мы делали то, что должны были, чтобы выжить.

Hayatta kalmak için yapmak zorunda olduğumuz şeyi yaptık.

Том думал, что у него есть шанс выжить.

Tom, hayatta kalma şansı olduğunu düşündü.

Я сделаю всё, что только можно, чтобы выжить.

Hayatta kalabilmek için ne gerekiyorsa yapacağım.

- Том мог бы выжить, если бы скорая приехала чуть раньше.
- Том мог выжить, если бы скорая приехала чуть раньше.

Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.

и выжить в этой суровой местности и ужасном холоде.

ve o zamana kadar bu acımasız ortama ve soğuğa dayanabilmek.

Хорошее убежище в дикой природе — это единственный способ выжить.

Vahşi hayatta iyi bir sığınak hayatta kalmanın tek yoludur.

Свежая рыба - отличная еда для того, кто хочет выжить.

Taze balık, hayatta kalmak için harikadır.

Наша миссия — выжить в этом жестоком климате до утра,

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak

Наша миссия — выжить в этом жестоком климате до утра,

Görevimiz bu acımasız iklime karşı sabaha kadar hayatta kalmak,

он заботился о нем, чтобы выжить до сегодняшнего дня

bugüne kadar ayakta kalmasını o bakımlar sağladı

Хорошо, как святость могла выжить без нашего знания структуры?

peki, yapıdan haberimiz olmadan kutsallık günümüze kadar nasıl gelebilmişti?

Такие проекты, как Татоэба, могут помочь берберскому языку выжить.

Tatoeba gibi projeler, Berberi dilinin hayatta kalmasına yardımcı olabilir.

Чтобы выжить зиму, они должны увеличить свой вес на треть.

Kışı atlatabilmek için vücut ağırlıklarını üçte bir arttırmaları gerek.

- Нам понадобится это, чтобы выжить.
- Нам это понадобится для выживания.

Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.

К середине зимы она сможет выжить неделями в этом смертевидном состоянии.

Kışın ortaları geldiğinde, ölüme yakın bu hâlde haftalarca hayatta kalabilir.

но им не хватает навыков и сил, чтобы выжить без матери.

anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.

До сих пор твои решения помогли мне выжить в этой жестокой пустыне

Şimdiye kadar zekice seçimleriniz bu acımasız çölde hayatta kalmamı sağladı

И их тоже. Быть вместе — единственный способ выжить в суровые зимние ночи.

Onların hayatını da. Bu çetin kış gecelerinden sağ çıkmanın tek yolu sıkı sıkıya sarılmak.

Если программа «Аполлон» должна была выжить, следующая миссия должна была быть успешной.

Apollo Programı hayatta kalacaksa, bir sonraki görevin başarılı olması gerekiyordu.

Нам не выжить на этом острове, если мы не найдём питьевой воды.

Biz biraz içme suyu bulmadıkça bu adada yaşayamayız.

Полет от человека не смог убежать, равно как и не выжить в ветке

Adamdan uçan kurtulamadığı gibi dalanda kurtulamamış