Examples of using "Sobą" in a sentence and their turkish translations:
Kendin ol!
Arkadaşlarını getir.
Birbirleriyle konuşuyorlar.
Birbirimize bayılıyoruz.
Yanına bir şemsiye almadı.
- Bugün her zamanki gibi değilsin.
- Bugün her zamanki siz değilsiniz.
Bütün varlığımla seni seviyorum.
O kapıyı onun arkasından kapattı.
Şemsiyeni yanına al.
Arkadaşlarını getir.
Karını getir.
Seni yanımda götüreceğim.
- Ben kamerayı beraberimde götürdüm.
- Kamerayı yanıma aldım.
Bunu yanında götür.
Çünkü kendiniz olmak devrimseldir.
Tam arkamda koşuşunu duyuyordum.
Kendimle gizli ve sessiz bir yazışma.
- Biz parayı aramızda paylaştık.
- Parayı kendi aramızda bölüştük.
İki şirket birbirleri ile yarışıyor.
Onlar birlikte geçinemezler.
Yeterince uzun süre birlikteydik.
- Seninle gitmeme izin ver.
- Seninle gideyim.
Sen ve ben işi bitirmedik.
Önümde koca bir haftam var.
Birbirimizden saklımız yok.
Yanına bir şemsiye alsan iyi olur.
Tom kapıyı arkasından kapattı.
gençlerden karanlık gerçekliği gizler
Bugün birbirleriyle savaş hâlinde değiller.
Araba arkasında bir toz bulutu bıraktı.
Yanına bir fotoğraf makinesi almayı unutma.
İki toplantı çakışıyor.
İki öğrenci birbirleriyle konuşuyor olacak.
Sağlık sigortası kartımı getirmeyi unuttum.
O parlak bir geleceğe sahiptir.
Bunu yanımda alabilir miyim?
Önümde oldukça yoğun bir öğleden sonram var.
Biz birlikte gerçekten mutlu muyduk?
Ehliyetin yanında mı?
Yanına bir şemsiye almayı unutma.
Tom'u seninle Boston'a götürür müsün?
Yanında bir şemsiye almamalısın.
Bizim ortak bir şeyimiz yok.
Siz ikiniz ne kadar süredir birliktesiniz?
Onu götüremezsin.
Günün son ışıklarını da beraberinde götürüyor.
Bay Brown her zaman bir kitap taşır.
Tom ve Mary'nin flört ettikleri doğru mu?
Tom ve Mary birbirleriyle konuşmuyorlar.
Onlar birbirleriyle çoğunlukla postayla iletişim kurarlar.
Ben üstesinden geldim. Sen de gelmelisin.
arkamı döndüğümde bir çift güzel yeşil göz aşağıdan bana bakıyordu
bütün bilim dalları birbiriyle bağlantılı.
İki kardeş birbirleri ile geçinemedi.
Onlar sadece kendi çocuklarının hatırı için birlikte kaldılar.
Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
Tom ve Mary'nin flört ettiklerini biliyor muydun?
Onlar şemsiyeler getirdi.
Tom, Mary'yi Boston'a yanında götürmek istedi.
Tom'un gözü karardı ve Mary'ye vurdu.
Tom ve Mary birbirleriyle İngilizce konuşuyorlar.
Tom ve Mary birbirleri ile geçinemezler.
Yalnız olmak kendinle iç mücadeleyi gerektirir.
Bugün, bu kutuyu yanımda getirdim çünkü bu bir sembol.
Yanında yavruları olduğundan arka sokaklardan ilerliyor.
Cebimde buna uygun bir şey var.
Tek başına kalan çocuk ne yapacağını bilmiyordu.
Tom ve ben genellikle birbirimizle Fransızca konuşuruz.
Tüm eşyalarınızı yanınıza almayı unutmayın.
- Benim yanımda şemsiyem vardı fakat arkadaşımın yoktu.
- Yanıma bir tane şemsiye aldım, ama arkadaşım şemsiye getirmemiş.
Tom nereye giderse gitsin her zaman yanında bir kamera taşır.
Giderken kapıyı kapatmayı unutma.
Tom aklını kaçırmaya başlıyor.
Bilgisayar modelleriyle de gezegenleri çarpıştırabiliyorum,
Tom ikinizin çok ortak şeyi olduğunu söylüyor.
Tom ve ben şu anda konuşmuyoruz.
Keşke çocuklarımın dövüşmesini nasıl durduracağımı çözebilsem.
Bu da demek oluyor ki sadece bu sesi çıkarmak için
İki kişi aynı siyasi davayı paylaşınca çift olmak daha kolay.
Tom ve Mary tanımadığım bir dille birbirleriyle konuşuyorlardı.
Küçük kıskaçlarıyla mercan döküntülerini ve yosunları üzerlerine getiriyorlar, kamufle oluyorlar,
İkinizin hâlâ irtibatta olduğunuzu bilmiyordum.
Açlar ve tamamen annelerine bağımlılar. Anneyi yoğun bir gece bekliyor.
bu kuşağın ve diğer kuşakların ömründe kaç yıl daha kalmış olursa olsun.
Keşke bu tamamen bitse.
Ñato hesaplamış, üçümüz birlikte, kadınlarımızla geçirdiğimizden daha çok vakit geçirmişiz.
Onunla dışarı çıkmayı ve gözde restoranımızda yemek yemeği özledim.
Dün gece neler olduğunu bilmiyorum, ama bu sabah birbirleriyle konuşmuyorlar.
Tom ve Mary'nin birlikte konuşmak için çok zamanı yok. Onların çocukları, her zaman onların ilgisini istiyorlar.
Üniversitemizden mezun olan her öğrenci anadili İngilizce olan biriyle en az iki yıl İngilizce çalıştı.
- Her an aşırı yağmur başlayacak gibi görünüyor. Şemsiye alsan iyi olur.
- Her an yağmaya başlayacak gibi. En iyisi şemsiye almak.
Tom hakkında endişelenme. O kendine bakabilir.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.