Translation of "Czasu" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Czasu" in a sentence and their turkish translations:

Wspomnij mnie od czasu do czasu.

Beni zaman zaman hatırla.

Od czasu do czasu oglądam telewizję.

Ara sıra TV izlerim.

- Miałeś sporo czasu.
- Miałeś mnóstwo czasu.

Çok zamanın vardı.

Robert odwiedza mnie od czasu do czasu.

Robert ara sıra beni ziyaret eder.

Mój wuj odwiedza mnie od czasu do czasu.

Amcam ara sıra beni görmeye gelir.

Nie mamy czasu.

Hiç zamanımız yok.

To strata czasu.

Bu bir zaman kaybıdır.

Ile zostało czasu?

Kalan süre nedir?

Nie marnuj czasu.

Zamanı israf etmeyin.

Mam trochę czasu.

Biraz boş zamanım var.

Zmarnowano mnóstwo czasu.

Bir sürü zaman boşa gitti.

Nie mam czasu.

- Zamanım yok.
- Benim zamanım yok.

To wymaga czasu.

Bu zaman alır.

Zostało mało czasu.

Az zaman kaldı.

Mam mnóstwo czasu.

- Çok zamanım var.
- Benim bol zamanım var.

Marnujemy dużo czasu.

Biz çok fazla zaman israf ediyoruz.

Potrzebuję trochę czasu.

Biraz zamana ihtiyacım var.

Tom potrzebuje czasu.

Tom'un zamana ihtiyacı var.

Nie mają czasu.

Zamanları yok.

To sporo czasu.

bu uzun bir zaman,

Mamy mnóstwo czasu.

Çok zamanımız var.

Tom lubi od czasu do czasu wypić kieliszek wina.

Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.

Nie zaszkodziłoby, jeśli uśmiechnąłbyś się od czasu do czasu.

Ara sıra biraz gülümsersen canını yakmaz.

- Mam mało czasu do czytania.
- Mam mało czasu, aby czytać.

Okumak için az zamanım var.

Od czasu do czasu myślę żeby się z nim rozwieść.

Ara sıra onu boşamayı düşünüyorum.

- Spędziłem trochę czasu w Indiach.
- Spędziłam trochę czasu w Indiach.

Hindistan'da biraz zaman geçirdim.

- Powinnaś dać Tomowi trochę czasu.
- Powinieneś dać Tomowi trochę czasu.

Tom'a biraz zaman vermelisin.

Mamy jeszcze mnóstwo czasu.

- Hala yeterince zamanımız var.
- Hala bol zamanımız var.

Mamy mnóstwo wolnego czasu.

Ayıracak bol zamanımız var.

Nie marnuj mojego czasu.

- Zamanımı boşa harcama.
- Zamanımı israf etme.

Nie marnuj czasu Tom'a.

Tom'un zamanını boşa harcama.

Ile czasu ci zostało?

Ne kadar süredir sahipsiniz?

Nie traćmy naszego czasu.

Zamanımızı boşa harcamayalım.

To taka strata czasu.

Bu çok zaman kaybı.

Możesz poczekać tyle czasu?

O kadar uzun bekleyebilir misin?

Chciałbym mieć więcej czasu

Ben biraz daha zaman istiyorum.

Będzie potrzebne więcej czasu.

Daha fazla zaman gerekli olacak.

Chcę czasu, nie pieniędzy.

Para yerine zaman istiyorum.

To całkowita strata czasu.

O tamamen zaman kaybı.

Daj Tomowi trochę czasu.

Tom'a biraz zaman ver.

Ile czasu to zajmuje?

Bu ne kadar zaman alır?

Nie ma czasu gadać.

Konuşmak için zaman yok.

Żądają skrócenia czasu pracy.

Daha kısa çalışma saatleri istiyorlar.

Mamy jeszcze dużo czasu.

Hâlâ çok zamanımız var.

Nie mamy czasu czekać.

Bekleyecek zamanımız yok.

Mamy tak mało czasu.

Bizim çok az zamanımız var.

Dajmy im trochę czasu.

Onlara biraz zaman verelim.

McClellan nie tracił czasu.

McClellan zamanı boşa harcamadı.

Ma pan dużo czasu?

Çok zamanın var mı?

Chciałbym spędzać mniej czasu w pracy, a więcej czasu w domu.

İşte daha az ve evde daha çok zaman geçirmek istiyorum.

- Nie mam czasu, żeby pomóc Tomowi.
- Nie mam czasu, żeby pomagać Tomowi.

Tom'a yardım edecek zamanım yok.

Odwiedza go od czasu do czasu, jednak nigdy nie zostaje na długo.

O, sık sık onu ziyaret eder, ancak asla uzun kalmaz.

[Ile potrzeba czasu na szczepionkę?]

[Aşı için zaman çizelgesi nedir?]

Do czasu otrzymania pomocy medycznej.

tıbbi yardım alana dek

Waleczność kupiła jej trochę czasu.

Cesareti ile zaman kazandı.

Ale trzeba mieć mnóstwo czasu.

Ama çok vaktin olacak.

Mam na to dość czasu.

Onun için yeterli zamanım var.

Daj mi trochę więcej czasu.

Bana biraz daha zaman ver.

Nie ma czasu do stracenia!

Kaybedecek zaman yok.

Nie mam czasu do stracenia.

Boşa harcayacak zamanım yok.

Brakuje mi czasu na odpoczynek.

Dinlenmek için vaktim yok.

Gotowanie zajmuje za dużo czasu.

Yemek pişirmek çok zaman alır.

Niestety, nie mam dziś czasu.

Ne yazık ki bugün vaktim yok.

Nie mam czasu na czytanie.

- Okuyacak zamanım yok.
- Okuyacak vaktim yok.

Nie mam zbyt dużo czasu.

Çok vaktim yok.

Nie chciałem zmarnować tyle czasu.

Bu kadar zamanı boşa harcamak istemedim.

Ile czasu spędzasz z Tomem?

Tom'la ne kadar zaman harcıyorsun?

To jest strata naszego czasu.

Bu bizim zaman kaybımızdır.

Potrzebuję czasu, żeby to przemyśleć.

Onun hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.

Ile czasu zabierze dotarcie tam?

Oraya varmak ne kadar sürer?

Spędziłem dużo czasu, słuchając muzyki.

Müzik dinlemeye çok zaman harcadım.

Nie mam za dużo czasu.

Çok fazla zamanım yok.

Nie zostało mi dużo czasu.

O kadar çok vaktim kalmadı.

Mało czasu spędzam w domu.

Evde çok zaman harcamam.

Spędzam większość czasu w domu.

Zamanımın çoğunu evde geçiririm.

Spędziłem z Tomem sporo czasu.

Tom'la çok zaman geçirdim.

Nie ma na to czasu.

Onun için zaman yok.

Nie ma czasu na wyjaśnienia.

Açıklamak için zaman yok.

Nie zostało mi wiele czasu.

Fazla zamanım kalmadı.

Potrzebuję czasu, by to przemyśleć.

Onunla ilgili düşünmek için zamana ihtiyacım var.

Nie aprobuję twojego marnowania czasu.

Zamanı boşa harcamanı uygun bulmuyorum.

Potrzebujemy trochę czasu na osobności.

Yalnızca biraz zamana ihtiyacımız var.

Tom nie miał dużo czasu.

Tom'un çok zamanı yoktu.

Nie mamy czasu do stracenia.

Boşa geçirilecek zamanımız yok.

Nie mam czasu na przerwę.

- Ara vermek için vaktim yok.
- Mola verecek zamanım yok.
- Ara verecek zamanım yok.
- Mola verecek vaktim yok.
- Ara verecek vaktim yok.

Nie mam czasu na spanie.

Uyumak için vaktim yok.

Powinniśmy dać im trochę czasu.

Onlara biraz zaman vermeliyiz.

Będę potrzebował trochę więcej czasu.

Biraz daha zamana ihtiyacım olacak.

Nadal mamy jeszcze trochę czasu.

Hâlâ biraz zamanımız var.

Mamy mało czasu do stracenia.

Boşa geçirecek çok az zamanımız var.

Nie mam czasu na wyjaśnienia.

Açıklama için zamanım yok.