Translation of "만들어" in Turkish

0.015 sec.

Examples of using "만들어" in a sentence and their turkish translations:

그는 전담 팀을 만들어

Rektör, Project '87'deki sorunları ele almak için

벽돌로 만들어 지지 않았죠.

Tuğladan yapılmadı.

그렇지만 알려드릴게요, 만들어 낸 소음이

Yine de uyarayım, çıkarttığınız ses miktarı

인공지능은 여러모습으로 만들어 질수 있습니다.

Yapay zekâ farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

자, 어떤 신호를 만들어 둘까요?

Peki şimdi hangi işareti kullanalım?

벽에 세워진 감시탑이 만들어 진거죠

Onlar duvar boyunca devam eden gözetleme kuleleri.

하지만 보석은 정확히 그렇게 만들어 버렸습니다.

Ancak yaptığı şey tam da bu.

저를 이런 건축가로 만들어 준 건

mimar olmamın temelinde,

천연 가스를 만들어 전력을 생산하는 겁니다.

belli bir fikir üzerinde bağımsız olarak çalışıyorum.

그 과정에서 세로토닌이라는 호르몬이 만들어 지는데

ve bu süreçte, odaklanmamızı artırmanın yanında

우리는 비슷한 의식, 관행과 행동들을 만들어 냈어요.

Dünyanın neresinde olursak olalım,

특허권들을 액자로 만들어 집 벽에 걸어 두었어요.

Patentlerin hepsini çerçeveletip evin duvarlarına astık.

앞으로 살아갈 우리 세상을 아름답게 만들어 나갑시다,

Gezegensel varlığımızın sonraki evresini güzel yapmayı seçelim

제가 음이나 리듬을 만들어 내는 것이 아닙니다.

Perde ya da ritmi ben yaratmıyorum,

몇몇 신호들을 만들어 우리의 진척을 가시화함으로써 말이죠.

ilerlememizi görselleştiren sinyalleri uyarlayarak değiştirebiliriz.

아니면 인공 나무라고 부르는 거대한 기계를 만들어

Havadaki karbondioksiti kazıyacak büyük makineler

우리의 뇌가 우리의 모든 정신적 양상들을 만들어 냅니다.

Zihninizin her yönünü beyniniz yaratır.

이 악기는 저를 후손, 그리고 조상으로 만들어 줍니다.

Bu çalgıyla hem bir varis hem de bir ata oluyorum.

또한 과학자들은 조직 샘플들로 이뤄진 거대한 은행을 만들어

Bilim insanları ayrıca geniş doku bankası inşa ettiler,

시장은 문제를 해결하기 보다 자체적으로 문제를 만들어 낼 것입니다.

piyasalar, kaçınılmaz olarak çözdüğünden fazla sorun yaratıyor.

우리 스스로 만들어 놓은 자만심과 타인을 의식하는 것이 사소하다는 겁니다.

Değerimizin ve bilincimizin önemsizliği.

예를 들어서, 2008년에 일본의 SONY(소니)가 세계 최초로 OLED TV(올레드 TV)를 만들어 내려고 했어

Örneğin, 2008'de, SONY, Japon firması, ilk OLED TV'leri yapmak istedi