Translation of "그렇게" in Turkish

0.054 sec.

Examples of using "그렇게" in a sentence and their turkish translations:

그렇게 해서

Vücudumu sahiplenirken anladım ki

그렇게 느끼십니까?

Bunu hissediyor musunuz?

그렇게 배가 쑤셔요

midemde varmış gibi.

그렇게 된 것이죠.

olan bu.

그래서 그렇게 했죠.

İşte bunu yapıyorum.

저도 그렇게 불렀어요.

Ben de ona ''Yapışkan Vicky'' dedim.

어떻게 그렇게 한답니까?

Bunu nasıl yapabilirsiniz?

그렇게 목록을 적다보니

Bu listeyi yazıyorum

우리가 그렇게 하는 동안에는,

Bunu yaptığımız sürece,

다 그렇게 엄격하진 않아요.

Bütün kültürler böyle sabit değil.

왜 공룡들이 그렇게 성공적이었는가입니다.

dinozorların nasıl bu kadar başarılı olduğudur.

그렇게 함으로써 행복을 느낍니다.

ve bu bir mutluluk aracıdır

그렇게 할 수도 있죠.

Bunu yapabilirdim.

늘 그렇게 이어져 왔으니까요.

ve bu, her zaman böyleydi.

기억은 그렇게 단순하지 않습니다.

Öyle değil.

하지만, 그렇게 되었죠. 맞아요.

Ama işte,

왜 그렇게 된 걸까요?

Bu neden yaşandı?

저 또한 그렇게 생각했었습니다.

İnanın ben de öyle düşünüyorum.

어떻게 그렇게 됐는지도 모르겠어요.

Bu nasıl oldu bilmiyorum.

저는 그렇게 생각하지 않았습니다.

Ben de böyle düşünmüyorum.

그렇게 방문 은행을 시작했습니다.

ve kapı kapı bankacılığa başladık.

암도 그렇게 공격성은 아니에요.

Kanserim agresif değil.

‎그렇게 기우뚱대며 ‎서서히 이동하죠

Ve aynı zamanda yavaşça uzaklaşıyor.

우린 그렇게 말했을 겁니다

güvene ihtiyacımız var.

하지만 예상하시다시피 그렇게 맛있진 않아요!

Ama hayal edebileceğiniz gibi, tadı pek harika sayılmaz!

용기를 내 그렇게 해야 합니다.

Fakat bunu mümkün kılmamız gerektiğini biliyoruz,

더 이상 그렇게 여겨지지 않습니다.

Artık bu şekilde düşünemeyiz.

그렇게 며칠을 잠 못 이루다가

Uykusuz geçen birkaç geceden sonra

이제 그렇게 할 수 있습니다.

bunu yapabilecekler.

아니면 그저 그렇게 살아야하는 걸까요?

Yoksa bu birlikte yaşamamız gereken hayatın bir gerçeği mi?

하지만 아기들은 그렇게 해야만 하죠.

Fakat aslında, yapmaları gereken de budur.

그렇게 채즈가 제 옆에 앉았습니다.

Sonra Chaz yanıma oturdu.

당신이 그렇게 쫓겨난 경험이 있다면,

Eğer daha önce yerinizden edilmişseniz

그렇게 우리는 교회와 빈민을 이어줍니다.

Sonra kiliseyi yoksullarla buluşturuyoruz.

하지만 전 그렇게 생각하지 않아요.

Ben ise öyle olduğunu düşünmüyorum.

그렇게 게이터는 "카우보이" 게이터가 되었죠.

Böylelikle Gator, ''Cowboy'' Gator'a dönüştü...

우리도 아들에게 그렇게 하고 싶었습니다.

biz de aynısını oğullarımıza yapmak istiyoruz.

제 친구들과 선생님에게도 그렇게 행동했고

Bunu arkadaşlarımla, öğretmenlerimle,

국경을 넘지도 않았는데도 그렇게 부르고 있죠.

uluslararası sınırları aşmadıklarında bile.

실제로 몇몇 지역은 그렇게 해나가고 있습니다.

Şanslıyız ki bazı topluluklar tam da bunu yapıyor.

왜 그렇게 지속적인 힘을 가진 것일까?

Neden bu kadar kalıcı bir etken?

정말 모든 게 다 그렇게 만들어졌습니다.

Her şey, tamamen her şey bunun üzerine kurulu.

팸: 무슨 일 때문에 그렇게 속상하세요?

Pam: Seni bu kadar üzen ne oldu?

만약 여러분이 그렇게 할 수 있다면,

Eğer bunu yapabiliyorsanız,

그렇게 불안하게 느껴지지 않은 분이 계시다면

yeterince boğazınızı düğümlemediyse

근데 왜 그렇게 대담해 지는 걸까요?

ama onları bu kadar cesur kılan nedir?

오늘날에는 그렇게 전쟁을 치르는 나라는 없습니다.

Bugün birbirleriyle savaş hâlinde değiller.

하지만 보석은 정확히 그렇게 만들어 버렸습니다.

Ancak yaptığı şey tam da bu.

댈러스가 저에게 그렇게 말했죠. 댈러스는 180cm거든요.

Dallas'ı - boyu 182 cm -

한국이 그렇게 부자나라가 될 수 있었나?

Güney Kore'de bu kadar zengin olmak için ne yaptılar?

중국은 계속 그렇게 할 것으로 보입니다

Çin şimdiye kadar zaten bunu yapmaya istekli görünüyor.

근데 그렇게 해도, 납작하게 만들기란 불가능합니다.

ve yine de, hala bunun düz olduğunu söylemek imkansız.

예를 들면, 애플사는 왜 그렇게 혁신적일까요?

Örneğin: Neden Apple çok yenilikçi?

그렇게 천천히 전 건강을 회복하기 시작했어요.

Zamanla ve yavaş yavaş daha iyi oldum.

저는 그렇게 기뻐하는 할아버지를 본 적이 없었습니다

Büyükbabamı hiç bu kadar mutlu görmemiştim.

다른 이유는 공정함이 그렇게 쉽지 않기 때문입니다.

kısmen adaletin her zaman kolay olmamasından.

제가 얼마나 깊이 고립되어 있었고 그렇게 살아왔는지가요.

net bir şekilde görebildim.

그렇게 하면 밀레니엄 세대들이 직장에 남아있기 때문이죠.

fikrinin kabul edilmediği bir iş yeriyle konuştum.

자, 그렇게 말하면 매우 예의에 어긋나게 들리겠지만

Kulağa oldukça kaba gelebilir

‎그렇게 성큼성큼 걸어가 버려요 ‎두 다리로 서서요

Uzun adımlarla yürüyüp gidiyor. İki ayak üstünde duruyor.

저에게 상처를 주고 싶어 그렇게 부른 것이었죠.

bu kelimeler benim canımı yakmalıydı.

네가 그렇게 하기로 결정했을뿐. 그래서 너에게 고마워."

buna kendin karar verdin, bu yüzden sana teşekkür ederim.

앞으로는 그렇게 되겠지만 왜 현재는 그렇지 못한 걸까요?

Oraya ulaşacağız ama bu neden şimdi olmuyor?

아이들이 왜 그렇게 반응하는지 전혀 이해하지 못하기 때문입니다.

ve herkesin neden bu şekilde tepki verdiğini anlamıyor.

무심코 그렇게 해서 손해를 입고 불리한 영역과 함께

Böylece girişimci olumsuz kayıplar elde ederek

그렇게 되면 우리 빙하는 온전히 유지될 수 없습니다.

ve buzullarımızın sağlığına zarar verir.

그리고 그렇게 하도록 돕는 것이 우리가 할 일입니다.

Bunu yapmak için onlara yardım etmeliyiz.

‎그날은 문어가 절 따라오더군요 ‎그렇게 놀라운 경험은 ‎처음이었어요

Bir gün beni takip ediyordu. Ve bir ahtapotun seni takip etmesi inanılmaz ötesi bir şey.

그렇게 적용하는 것은 어느 정도 비웃음을 사게 될 겁니다.

Bunu yapmak için bir dizi saçmalığa başvurmamız lazım.

하지만 왜 그렇게 적에게 쉬운 목표가 되도록 나타나야 했을까?

Peki düşmana neden böyle açık bir hedef sunulmalıydı ki?

‎그렇게 물고기를 3마리나 ‎잡더라고요 ‎낮에는 본 적 없는 모습이었죠

Bu şekilde üç balık yakaladığını gördüm. Gün içinde balık tuttuğunu hiç görmemiştim.

그렇게 그는 드레퓌스의 간첩활동의 뒤를 잇게 되는 격이 되고 말았죠.

ve Dreyfus'un bıraktığı yerden casusluk çalışmalarını devam ettiriyor.

여러분이 그렇게 하실 수 있다면 아마도 요구할 준비가 되신 겁니다.

Eğer bunu yapabilirseniz, soru almaya hazırsınız.

그렇게 해서 절감될 에너지 비용이 70억 달러에 달할 거라고 합니다.

bu, enerji maliyetlerinde yedi milyar dolar tasarruf demek.

수년 동안 에르도안이 왜 그렇게 강해 졌는지 알 수 있었습니다

Uzun yıllar boyunca, bunun gibi bir adamın neden bu kadar güçlü olduğunu anlayabilirsiniz.

하지만 Covid-19에 양성반응을 보인 사람들의 20-30%는 그렇게 합니다.

Ancak Covid-19 pozitif çıkanların %20 ila %30'unun hastaneye yatması gerekir.