Examples of using "Raramente" in a sentence and their turkish translations:
Nadiren gülümsüyorsun.
Bu nadiren olur.
O nadiren dışarı gider.
Biz nadiren dışarı çıkarız.
O nadiren vazgeçer.
Bu nadiren olur.
Ben onu nadiren görüyorum.
- Ben nadiren hatalar yaparım.
- Ben nadiren hata yaparım.
O, nadiren sinemalara gider.
Ben nadiren tatlı yerim.
O, nadiren kahvaltı yapar.
- O nadiren dışarı gider.
- O nadiren dışarı çıkar.
Ben onu nadiren görürüm.
Biz nadiren dışarıda yeriz.
Ben nadiren bira içerim
Ben nadiren hatalar yaparım.
Nadiren bir kütüphaneye giderim.
Ben çok nadiren et yerim.
Nadiren dergiler okudum.
O pazar günü nadiren dışarı çıkar.
Tom nadiren kahve içer.
Nadiren telefonda konuşurum.
Nadiren radyo dinlerim.
O, pazar günleri nadiren dışarı çıkar.
O nadiren geç kalır.
O nadiren evdedir.
Nadiren belgesel izlerim.
Onunla nadiren konuşurum.
Ben nadiren süt ürünleri tüketirim.
Ben nadiren kiliseye giderim.
Ben nadiren Boston'a giderim.
Ben okulda onu nadiren gördüm.
Tom nadiren tebessüm etti.
Nancy nadiren gülümser.
Tom nadiren hata yapar.
Tom nadiren gülümser.
Ben nadiren et yerim.
Ben nadiren şikayet ederim.
Tom nadiren seyahat eder.
Tom nadiren horlar.
Tom nadiren güler.
Öğretmenimiz nadiren güler.
Ben nadiren partilere davet edilirim.
O, pazar günü nadiren evde kalır.
Onu nadiren çok sessiz gördüm.
Tom kendi hakkında nadir konuşur.
Kütüphanede çok nadiren çalışıyorum.
Okumak için nadiren zaman buluyorsunuz.
Plastik torbaları nadiren kullanırım.
Çok nadir görülürler.
Nadiren görülebilen bir suikastçı.
Babam nadiren sigara içer.
Tom nadiren dergi okur.
Tom nadiren kızar.
- Nadiren telefon ederim.
- Sık sık telefon edemem.
O nadiren kiliseye gider.
Burada nadiren kar yağar.
Tom neredeyse hiç şikayet etmez.
Polis nadiren müdahale eder.
Tom nadiren şikayet eder.
Nadiren televizyon izlerim.
Ben nadiren konsere giderim.
Ben artık onu arada bir yapıyorum.
Tom onu nadiren yapar.
Tom nadiren bize yazıyor.
Tom nadiren hasta oluyor.
Nadiren işe arabayla giderim.
Ailesiyle çok nadir yemek yer.
Nadiren kızgın ya da sinirli olur.
Ben nadiren işe yürüyerek giderim.
Tom nadiren geç kalır.
Tom nadiren evdedir.
Tom nadiren şapka giyiyor.
Tom nadiren Fransızca konuşur.
Tom nadiren duygu gösterir.
Tom artık Boston'u nadiren ziyaret ediyor.
Bizim köpek nadiren ısırır.
Ben nadiren çok gülerim.
Tom nadiren sorular sorar.
Tom nadiren iyi bir ruh halindedir.
Artık nadiren dışarı çıkarım.
Tom onu çok nadiren yapar.
Tom nadiren Boston'a gelir.
Onu nadiren Tom'la yaparım.
Tom nadiren Fransızca konuşur.
Tom nadiren Mary'nin şakalarına güldü.
Tom Fransızca yazılmış kitapları nadiren okur.
Tom kahvesine nadiren şeker koyar.
Onlar bugünlerde nadiren televizyon izler.
Kesinlikle, bugün neredeyse haber değeri yok.
Filme almak şöyle dursun, nadiren görülen...
Bob anne ve babasına nadiren yazar.