Examples of using "Metà" in a sentence and their turkish translations:
Bana onun yarısını verin.
Onu ikiye kes.
Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.
- O sadece yarım hikaye.
- O sadece hikayenin yarısıdır.
Bu pastanın yarısını ister misin?
Daha yarısını dinlemedin.
Öğrencilerin yarısı yok.
Onların yarısı öğrenci.
O, elmayı iki parçaya kesti.
Sandvicimin yarısını yiyebilirsin.
Dondurmamın yarısını sana vereceğim.
Biz zaten olasılıkların yarısını saf dışı bıraktık.
Diğer yarısı ise azalmıştı.
Elmanın yarısı çürümüştü.
Yarısını yedim.
Bunların yarısı Tom'un.
Onu ikiye böl.
Payımı Tom'a verdim.
Benim sandvicimi ikiye böler misin?
İşlerinizi yarım yapılmış bırakmayın.
Biz işleri yarım bırakmayız.
Tom ailesinin yarısını kaybetti.
Kitaplarımın yarısı kadar kitabı var.
Tom kağıdı iki parçaya ayırdı.
Tom elmayı ikiye böldü.
Yarısı hemen gülmeye başladı,
20. yüzyılın ortasında ulaşabildi,
Yarısından çoğu gençlerden oluşuyor.
Öğrencilerin yarısı yoktu.
Senin hayat arkadaşın nerede?
Şüphelilerin yarısı beyazdı.
Elmaların yarısı çürümüş.
Tom elmanın yarısını Mary'ye verdi.
Bu uzman addedilenlerin yarısı hatalı çıkacak.
Kavunların yarısı yenildi.
Altının yarısı üçtür.
Üçte bir yarımdan daha azdır.
İş yarım yapıldı.
Bu iş yarım.
Payımın yarısını ona vereceğim.
Bu elmaların yarısı çürümüş.
Sınıfın yarısı kahve içtiklerini söylüyor.
- Birçok çiçek türü nisanın ortasında çıkar.
- Nisan ayı ortasında pek çok çeşit çiçek görünür.
- Nisan ortasında türlü türlü çiçek açar.
Boston'a giden yolun yarısındayız.
Tom yarı yaşında gösteriyor.
Pekâlâ, kurudu sayılır ama sıcak.
okuyup yazamayan hiçbir ülke
yaşı 85 olan hastaların yarısının
davaların yarısından fazlası savuşturuluyor.
Hele ki yüksek çalıların arasında. Yolu yarıladılar.
İşleri yarım bırakmamalısın.
Konuyu halletmeden bırakmamalıyız.
O, kiranın yarısını ödemeyi kabul etti.
İş zaten yarım.
İyi bir başlangıç yapmak savaşın yarısıdır.
Ekmek bugün yarı fiyatına.
İçecekler altıya kadar yarı fiyatına.
Tom'un söylediklerinin yarısı gerçek değil.
Giriş ücreti saat 2.30'dan sonra yarı fiyatına.
Ben işi yarım yapılmış bırakmayı sevmiyorum.
Kuş bir şahinin yarı büyüklüğündeydi.
İyi bir soru, yanıtın yarısını içerir.
Sınıfımın yarısı köpeklerden hoşlanır.
O köprü bunun yarısı kadar uzundur.
Tom, Mary'nin yarı yaşındadır.
Mutlu saat boyunca bütün içkiler yarı fiyatına.
Büyük Set Resifi'ndeki mercanların yarısı ölmüş.
İnsanlığın yarısından fazlası bu alanda yaşıyor,
Kimyasal enerjinin yaklaşık yarısı elektriğe,
Tom hayatının yarısını Boston'da yaşadı.
bugün Avustralya'da liseyi bitiren öğrencilerin yarısı
Kadınların yarısından fazlası aynı tür cinsel problemi yaşıyorsa
diğer bir yarısı ise gücendirici bir şey söylediği için ona bağırıyor.
ve intihar dâhil, hapishanede gerçekleşen ölümlerin neredeyse yarısı
Cevapları ortaya yakın olanlar doğru ya da yanlıştan
Bu kitabın fiyatı yarı yarıya düşürüldü.
Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.
1990'ların ortasında sekiz yaşında bir çocuktum.
Bu, ABD'de eğitime harcanan para toplamının yarısı ediyor.
İşten usandı ve onu yarım bıraktı.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
Tom'un acelesi vardı bu yüzden kahvaltısını sadece yarısı yenmiş olarak bıraktı.
Yaklaşık 600.000 adam… yarıdan az olsa da bunların bir kısmı Fransız'dı.
Bugün dünyamızda konuşulan dillerin yarıdan fazlası tehlike altındadır..
Sınıfının yarısı iki eliyle de yazabilir; onlar çok yönlüdür.
Son zamanlarda Amerika Birleşik Devletleri'nde bir ara seçim yaptık.
ve cümlesini ben tamamlıyordum.
Kilise benim evimle seninki arasındadır.
Ama nehrin ortasına geldiklerinde Hannibal tuzağını kurdu ve süvarilerini saldı.
Bir sorunu tanımlayabilen kişi zaten onun yarısını çözmüştür.
1750'lere kadar Great Plains'in tüm kabilelerinin atları vardı.
O zamana kadar, en iyi senaryoda, ömrümün yarısı bile geçmemiş olacak.
Birim, 1793'te Prusyalılara karşı harekete geçti: vahşi bir ateş vaftizinde,
Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.