Translation of "Ben" in Turkish

0.022 sec.

Examples of using "Ben" in a sentence and their turkish translations:

- Era ben scritto.
- Era ben scritta.

O iyi yazılmıştı.

- È ben fatto.
- È ben fatta.

İyi bitti.

- Ben ama sua sorella.
- Ben ama vostra sorella.
- Ben ama tua sorella.

Ben senin kız kardeşini sever.

- È ben pagato.
- Lui è ben pagato.

İyi ücret alıyor.

- L'avvocato aspettava Ben.
- L'avvocato stava aspettando Ben.

Avukat Ben'i bekliyordu.

Ben fatto!

- Aferin!
- İyi iş çıkardın!

Ben fatto.

Aferin.

- Ben fatto, amici miei.
- Ben fatto, amiche mie.

Aferin arkadaşlarım.

- Ben fatto, amico mio.
- Ben fatto, amica mia.

Aferin arkadaşım.

- Tom è ben conosciuto.
- Tom è ben noto.

Tom iyi bilinmektedir.

- Fortunatamente ero ben addestrato.
- Fortunatamente ero ben addestrata.

Neyse ki iyi eğitildim.

- Ne sono ben consapevole.
- Io ne sono ben consapevole.

Onun oldukça farkındayım.

È ben detto.

Aynen öyle.

Ben fatto, ragazzi.

Bravo, arkadaşlar.

L'avvocato aspettava Ben.

Avukat Ben'i bekliyordu.

Ben fatto, Tom.

Aferin, Tom.

Ben fatto, figlio.

Aferin evlat.

- Le conseguenze sono ben note.
- Le conseguenze sono ben conosciute.

Sonuçlar iyi bilinir.

- Ti sta bene.
- Vi sta bene.
- Le sta bene.
- Ben ti sta.
- Ben vi sta.
- Ben le sta.

Onu hak ediyorsun.

- È una persona ben informata.
- Lui è una persona ben informata.

O, tahsilli insandır.

- Sono ben consapevole del rischio.
- Io sono ben consapevole del rischio.

Riskin oldukça farkındayım.

Ben ama sua sorella.

Ben kız kardeşini sever.

Tom era ben voluto.

Tom çok sevildi.

Tom sembra ben riposato.

Tom iyi dinlenmiş görünüyor.

Tom era ben rasato.

Tom sinekkaydı tıraşlıydı.

- È ben conosciuto nel nostro paese.
- Lui è ben conosciuto nel nostro paese.

O, ülkemizde iyi tanınmıştır.

- Non sono una coppia ben assortita.
- Loro non sono una coppia ben assortita.

Onlar iyi-uyumlu bir çift değil.

E ben isolato dalla neve.

ve kar sayesinde güzelce yalıtıldım.

E ben isolato dalla neve.

ve kar sayesinde güzelce yalıtıldım.

Tu lavi i piatti, Ben.

Sen bulaşıkları yıka, Ben.

La bistecca è ben fatta.

Biftek iyi pişmiş.

Tom è sempre ben vestito.

Tom her zaman temiz giyindi.

Ti vedo molto ben volentieri.

Seni görmekten çok mutluyum.

Ben fatto! Non è male.

Aferin! Fena değil.

Questa stanza è ben arredata.

Bu oda iyi döşenmiş.

È un fatto ben noto.

Bu iyi bilinen bir gerçek.

Non siete molto ben informati.

Çok iyi bilgilendirilmiyorsun.

Tom ne è ben informato.

Tom zaten bunun oldukça farkında.

- Chi ben semina ben raccoglie.
- Chi semina raccoglie.
- Si raccoglie ciò che si semina.

- Geleceği varsa göreceği de var.
- İnsan ektiğini biçer.

- Ben si è messo le mani in tasca.
- Ben si mise le mani in tasca.

Ben ellerini ceplerine koydu.

Ben presto, smisi di ricevere inviti,

Ve çok geçmeden, telefonumun çalması durdu

Quindi no, che sia ben chiaro:

Yani şunu çok açıkça söyleyeyim,

Ma di strutture narrative ben precise.

belli anlatı yapıları için de geçerli.

ben due terzi dei ghiacciai scomparirebbero.

buzullarımızın üçte ikisi yok olabilir.

Andrebbe ben oltre la biologia riproduttiva.

üreme biyolojisinin ötesine geçerdi.

Ben non è giovane come sembra.

Ben göründüğü kadar genç değil.

- Benvenuto!
- Benvenuta!
- Benvenuti!
- Benvenute!
- Ben arrivato!

- Hoş geldiniz!
- Hoş geldiniz.

Lei è ben nota come cantante.

O bir şarkıcı olarak iyi tanınmıştır.

La carne mi piace ben cotta.

Etimi iyi pişmiş severim.

Viaggiare rende le persone ben informate.

Seyahat, insanları bilgili yapar.

Non credeva alle parole di Ben.

O, Ben'in sözlerine inanmadı.

È ben lungi dall'essere un gentiluomo.

O, kibar biri olmaktan çok uzak.

Tom è ben noto in Australia.

Tom, Avustralya'da iyi tanınıyor.

Tom è una persona ben informata.

Tom bilgili bir kişidir.

Tom è ben conosciuto come cantante.

Tom bir şarkıcı olarak iyi tanınır.

Tom è sempre molto ben vestito.

Tom her zaman çok düzgün giyimlidir.

Il festival non era ben organizzato.

Festival iyi organize edilmemiş.

Tom è un uomo ben rispettato.

Tom saygın bir adam.

Tom era ben preparato per l'esame.

Tom sınav için iyi hazırlandı.

Tom è ben noto a Boston.

Tom Boston'da çok iyi tanınıyor.

- La sua abilità nel ballare è ben nota.
- La sua abilità nel danzare è ben nota.

Onun dans etmedeki becerisi iyi bilinir.

Sei stato furbo, ottima decisione. Ben fatto.

Bu akıllıca bir yöntem ve iyi bir karardı. Aferin size. Tamam.

La canzone è ben conosciuta da tutti.

Şarkı herkes tarafından iyi bilinmektedir.

Hai ben chiarito quello che volevi dire.

- Fikrini açıkça anlattın.
- Ne demek istediğini yeterince anlattın.

Tom è ben rispettato nella sua comunità.

Tom toplum içinde saygındır.

Sono ben consapevole dei problemi che affrontiamo.

Karşı karşıya olduğumuz sorunların farkındayım.

Sono ben consapevole della gravità della situazione.

Durumun ciddiliğinin farkındayım.

- Ben fatto! I tuoi genitori devono essere fieri di te.
- Ben fatto! I tuoi genitori devono essere orgogliosi di te.
- Ben fatto! I suoi genitori devono essere fieri di lei.
- Ben fatto! I suoi genitori devono essere orgogliosi di lei.
- Ben fatto! I vostri genitori devono essere fieri di voi.
- Ben fatto! I vostri genitori devono essere orgogliosi di voi.

Helal olsun sana! Ailen seninle gurur duyuyor olmalı.

- È ben conosciuta sia in India che in Cina.
- Lei è ben conosciuta sia in India che in Cina.

O hem Hindistan'da hem de Çin'de iyi tanınmaktadır.

Chi è il più pesante, Ben o Mike?

Kim daha ağırdır, Ben mi yoksa Mike mı?

È ben noto che è cresciuto in America.

Onun Amerika'da yetiştiği iyi bilinir.

MR: Bene, sono con noi José e Ben

MR: Harika, José ve Ben burada

- Tom è stato ben pagato per il lavoro che ha fatto.
- Tom fu ben pagato per il lavoro che fece.

Tom yaptığı iş için iyi para aldı.

Vedremo che i suoi confini sono molto ben definiti.

bu kutunun sınırlarının çok iyi tanımlandığını görürsünüz.

Negli animali, la nicotina è una neurotossina ben conosciuta,

Yavru hayvanlarda nikotin iyi yapılanmış, sinirlere zarar veren bir toksin.

Nasconde una ben più crudele realtà per i giovani

gençlerden karanlık gerçekliği gizler

E quando riuscii a ben comunicare con i bambini,

Çocuklarla doğru dürüst iletişime geçince,

O lo afferro dalla coda, stando ben lontano dalla testa.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

Oppure gli afferro la coda, stando ben lontano dalla testa.

Ya da kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

Le rocce sono ben disposte nel giardino in stile giapponese.

Kayalar Japon tarzı bahçede güzel biçimde düzenlendi.

La posizione di Tom su questa questione è ben nota.

Bu konuda Tom'un pozisyonu iyi bilinmektedir.

Tom è ben lontano dall'essere soddisfatto del lavoro di Mary.

Tom Mary'nin çalışmasından memnun olmaktan uzaktır.

Posso farlo sulla neve, ben visibile da un elicottero in aria.

Yukarıdaki helikopterin görebileceği şekilde kara yazabilirim.

O posso afferrarlo per la coda, tenendomi ben lontano dalla testa.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

O cerco di afferrargli la coda, stando ben lontano dalla testa.

Ya da onu kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

Bel colpo. Ben fatto. C'è della luce là davanti, la vedi?

İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?

O posso afferrarlo per la coda, stando ben lontano dalla testa.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

L'aria calma mattutina diffonde i loro canti ben oltre le fronde.

Durgun sabah havası şarkılarını ağaçtan ağaca, uzaklara taşır.

Ritirarsi verso la frontiera francese, lasciandosi dietro diverse guarnigioni ben fornite.

Fransız sınırına geri çekilmekten başka seçeneği yoktu ve geride iyi tedarik edilmiş birkaç garnizon bıraktı.

- I fiori sono sempre graditi.
- I fiori sono sempre ben accetti.

Çiçekler her zaman kabul edilebilir.

La sua sorella più giovane è una ben nota star televisiva.

Onun küçük kız kardeşi tanınmış bir televizyon yıldızıdır.

Sono un ben misero marinaio, quindi non amo viaggiare in barca.

Ben fakir bir denizciyim, bu yüzden tekneyle gezmekten hoşlanmıyorum.

- Tom è in ordine.
- Tom è ordinato.
- Tom è ben curato.

- Tom düzenli.
- Tom düzenlidir.

ben consapevole che il colore del marmo cambia a un terzo dell'altezza,

ve yukarılara doğru mermerin rengindeki değişimin farkındaydım.

Nell'arco di 20 anni ha scalato il Monte Everest ben 21 volte:

20 yıl boyunca Everest Dağı'na 21 kez tırmandı.

I rischi del volo spaziale erano ben compresi alla NASA, ma Grissom, White e Chaffee

Uzay uçuşunun riskleri NASA'da iyi anlaşılmıştı, ancak Grissom, White ve Chaffee

- Questo è un regalo gradito da tutti.
- Questo è un regalo ben accetto da tutti.

Bu herkes için kabul edilebilir bir hediyedir.