Examples of using "Trennen" in a sentence and their turkish translations:
Biz ayrı dünyalarız.
bölünmeleyim artık yahu.
Hiç kimse onları ayıramaz.
Dil ve kültür ayrılamaz.
Çiftçiler iyi elmaları kötü olanlardan ayırır.
Siyaseti dinden ayırmalıyız.
Tom bölmek değil birleştirmek istedi.
Dil ve kültür ayrılamaz.
Siyasi meseleler tamamen bağımsız olmalı.
daha sonrasında ise bunlar ayrılmaya başladı birbirlerinden
O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- Dili kültürden ayıramazsınız.
- Dil kültürden ayrılmaz.
Karısından ayrılmak istiyor.
Ailesinden ayrılmayı sevmiyordu.
Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar.
Çöpü ayırmak önemlidir.
Erkek arkadaşından ayrılmayı planlıyor.
Polis, iki düşman çeteyi ayırmaya çalıştı.
Mary erkek arkadaşıyla ayrılmayı planlıyor.
O sonunda kocasından ayrılmaya karar verdi.
Savaş başladığında ailesinden ayrılmak zorunda kaldı.
- O gerçekten ayrılman gereken bir erkek arkadaş türü.
- O gerçekten ilişkiyi bitirmen gereken bir erkek arkadaş türü.
Birçok çiftçi kuraklık sırasında beslenme maliyetlerinde tasarruf etmek için kendilerini stoktan mahrum bırakmak zorunda kaldılar.
Ayrılmamız gerektiği kararına vardım. Bu en iyi çözüm.
"Tom ve Mary arasındaki aşk ateşini yeniden canlandırmalıyız." dedi John. "Ayrılmalarına izin veremeyiz!"