Translation of "Natürlich" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Natürlich" in a sentence and their turkish translations:

- Natürlich.
- Natürlich!
- Selbstverständlich!

Elbette.

Natürlich.

Elbette ilgileniyorlar.

Natürlich nicht.

Tabii ki hayır.

Spricht natürlich

doğal bir şekilde konuşuyor

- Natürlich.
- Zweifellos.

Tabii ki.

Natürlich nicht!

Olur mu hiç?

Natürlich ja!

Tabii ki evet!

Ja, natürlich.

Evet, elbette.

Ja, natürlich!

Evet, elbette!

- Natürlich.
- Selbstverständlich.

Elbette.

- Natürlich!
- Selbstverständlich!

Besbelli ki!

- Ja, natürlich.
- Aber klar doch!
- Aber natürlich!

Tabii ki!

- Natürlich glaube ich dir.
- Natürlich glaube ich euch.
- Natürlich glaube ich Ihnen.

Elbette sana inanıyorum.

- Du hast natürlich recht.
- Sie haben natürlich recht.

Haklısın, tabii ki.

- Das stimmt natürlich nicht.
- Natürlich stimmt das nicht.

Tabii ki, doğru değil.

Natürlich mit übertrieben

tabi biraz abartarak

Natürlich. Viel Glück!

Tabii ki. Bol şans!

- "Magst du Schlangen?" "Natürlich nicht."
- "Mögen Sie Schlangen?" "Natürlich nicht."

“Yılanlardan hoşlanır mısın?” “Tabii ki hayır.”

- Es ist natürlich ein Witz.
- Es ist natürlich ein Scherz.

Şaka tabii ki de.

Natürlich ist das lächerlich.

Tabii ki, bu saçmalık.

Natürlich müssen wir das.

Elbette bilebiliriz.

Sieht ganz natürlich aus.

Oldukça doğal gözüküyor.

Natürlich nicht erwischt werden

tabi ki de yakalanmamak

- Ja, natürlich.
- Ja, klar.

- Evet, elbette.
- Evet, tabii ki de.

Das ist vollkommen natürlich.

Tamamen doğal.

Das stimmt natürlich nicht.

Elbette bu doğru değil.

Natürlich gibt es diese.

Tabii ki orada vardır.

Natürlich hat er recht.

Tabii ki o haklı.

Ich bin natürlich blond.

Tabii ki sarışınım.

Tom irrt sich natürlich.

Elbette Tom hatalı.

Das ist völlig natürlich.

O kusursuzca doğal.

„Liebst du mich?“ – „Natürlich!“

"Beni seviyor musun?" "Tabii ki seviyorum."

Natürlich komme ich wieder.

Elbette, geri geleceğim.

Natürlich liebe ich dich.

Seni elbette seviyorum.

Das war natürlich Maurizio.

Tabii ki o Maurizio idi.

Das sind natürlich Faschisten.

Tabii ki onlar faşistler.

Natürlich wollen wir gewinnen.

Elbette kazanmak istiyoruz.

Und natürlich keine Pizza Napoletana --

Tabii Yeni Dünya'daki domatesler henüz bulunmamışken

Das soll natürlich praktisch sein,

Kullanışlı olması gerekiyordu,

Natürlich nicht jagen und essen

tabi onları avlamamak ve yememek de

Natürlich gab es keinen Strom.

O zamanlar tabi elektirik yoktu

Das ist natürlich ein Witz

Bu da tabi işin espirisi

Natürlich vermisse ich ihn. Aber…

Onu tabii ki özlüyorum. Ama...

Natürlich kann Thomas Tennis spielen.

Tom elbette tenis oynayabilir.

Versuch, dich natürlich zu benehmen!

Doğal davranmaya çalış.

Natürlich hatte ich furchtbare Angst.

Tabii ki korktum.

Das war natürlich eine Lüge.

Bu bir yalandı tabii.

Tom liebt natürlich seine Kinder.

Tom elbette çocuklarını sever.

Natürlich liebt Tom seine Kinder.

Elbette Tom çocuklarını seviyor.

Verhaltet euch alle ganz natürlich!

Herkes doğal olarak davranır.

Das ist natürlich eine Lüge.

O bir yalan, elbette.

Er benimmt sich sehr natürlich.

O çok doğal olarak davranır.

Natürlich, ich fühle mich schuldig.

Elbette suçlu hissediyorum.

Der Rest kommt natürlich noch.

- Gerisi doğal olarak izler.
- Gerisi kendiliğinden gelir.

Tom vermisste seinen Vater natürlich.

Elbette Tom babasını özledi.

Natürlich werde ich Tom helfen.

Tabii ki Tom'a yardım edeceğim.

Sklaverei ist normal, natürlich und notwendig.

Kölelik, normal, doğal ve gerekli.

Natürlich war viel davon ironisch gemeint,

Tabii ki bunların çoğu şaka yollu ama

Natürlich hat es ein großes Budget

e tabi haliyle büyük bütçeli oluyor

Scherz beiseite natürlich die wahre Methode

şaka bir yana tabi ki de gerçek yöntem

Also muss ich lieben natürlich nicht

peki sevmek zorunda mıyım? tabi kide hayır

Natürlich, wenn dies keine Zufälle sind

tabi bunlar tesadüf değilse

Natürlich wird er ein Mann sein

Erkek olacak tabii ki

Sie lacht natürlich, ich lache auch

Gülüyor tabii bir taraftan ben de gülüyorum

Und natürlich haben sie es getan.

Ve tabii ki yaptılar.

Und natürlich wird Vöggr sofort getötet.

ve tabii ki Vöggr hemen öldürülüyor.

Natürlich haben sie auch Mitgliedschaften bezahlt.

Tabi bunun yanı sıra ücretli üyelikleri de var.

Natürlich sollte es lokale Krankenhäuser geben.

Elbette yerel hastaneler olmalı.

Natürlich werde ich zur Party gehen.

Tabii ki, partide olacağım.

Ich bin natürlich gegen den Krieg.

- Ben, elbette, savaşa karşıyım.
- Tabii ki de savaşa karşıyım.

Sie nahm die Einladung natürlich an.

Doğal olarak o, daveti kabul etti.

Er spricht Französisch und natürlich Englisch.

O, Fransızca ve açıkça görülüyor ki İngilizce konuşabilir.

Natürlich, die Frau hat immer Recht.

Doğal olarak, karısı her zaman haklıdır.

Natürlich hat sie die Prüfung bestanden.

Elbette o testi geçti.

Natürlich erinnere ich mich an Tom.

Elbette Tom'u hatırlıyorum.

Das hört sich nicht natürlich an.

Bu doğal görünmüyor.

Ich habe natürlich nur Spaß gemacht.

Elbette şaka yapıyordum.

Natürlich schuldet Tom Maria eine Entschuldigung.

Tom kesinlikle Mary'ye bir özür borçlu.

„Glaubst du noch?“ – „An Gott? Natürlich!“

"Hâlâ inanıyor musun?" "Tanrı'ya mı? Elbette!"

Natürlich komme ich auf die Party.

Elbette partiye gidiyorum.

Und natürlich gibt es Leben im Meer,

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

Natürlich ist nicht allein der Unterricht schuld.

Tabii ki bu sadece sınıflarda olmuyor.

All dies kann natürlich ein Zufall sein.

Tabi bunların hepsi bir rastlantı da olabilir

- Das ist nicht natürlich.
- Das ist unnatürlich.

Bu doğal değil.

„Tom, liebst du mich noch?“ – „Aber natürlich!“

"Tom, beni hâlâ seviyor musun?" "Elbette, seviyorum."

Neben Französisch spricht er natürlich auch Englisch.

Fransızca yanında, belli ki İngilizce konuşabilir.

Jane kann Geige spielen und natürlich Gitarre.

- Jane gitarın yanı sıra keman çalabilir.
- Jane hem keman hem de gitar çalabilir.

Ken kann Geige spielen und natürlich Gitarre.

Ken keman çalabilir, gitardan bahsetmeye bile gerek yok.

Natürlich werde ich ein guter Schüler sein.

Elbette iyi bir öğrenci olacağım.