Translation of "Kindheit" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Kindheit" in a sentence and their turkish translations:

- Weißt du etwas über Toms Kindheit?
- Wissen Sie etwas über Toms Kindheit?
- Wisst ihr etwas über Toms Kindheit?

- Tom'un çocukluğu hakkında bir şey biliyor musun?
- Tom'un çocukluğu hakkında bir şey biliyor musunuz?

Die 4 Fernsehkanäle meiner Kindheit

Çocukluğumdaki dört kanallı televizyondan

Tom hatte eine glückliche Kindheit.

Tom'un mutlu bir çocukluğu vardı.

Tom hatte eine schreckliche Kindheit.

- Tom kötü bir çocukluğu vardı.
- Tom kötü bir çocukluk geçirdi.

Ich hatte eine glückliche Kindheit.

Benim mutlu bir çocukluğum vardı.

Tom hatte eine normale Kindheit.

Tom'un normal bir çocukluğu vardı.

Sie hatte eine glückliche Kindheit.

Onun mutlu bir çocukluğu vardı.

Und einen Freund aus der Kindheit,

bir çocukluk arkadaşımı,

Ich ließ mich von meiner Kindheit

Çocukluğumdan

Das erinnert mich an meine Kindheit.

O bana çocukluğumu hatırlatıyor.

Wir kennen uns seit unserer Kindheit.

Çocukluğumuzdan beri birbirimizi tanırız.

Meine Kindheit war mehr als glücklich.

Benim bebekliğim ayrı bir mutluluktu..

Wir haben die Kindheit zusammen verbracht.

Çocukluğumuz birlikte geçti.

Ich verbrachte meine Kindheit in Pakistan.

Çocukluğum Pakistan'da geçti.

Tom hatte eine sehr schwere Kindheit.

Tom çok zor bir çocukluğu vardı.

Ach, meine Kindheit war doch schön!

Ah, çocukluğum hoştu!

Tom spricht nie über seine Kindheit.

Tom asla çocukluğu hakkında konuşmaz.

Ich hatte eine ziemlich glückliche Kindheit.

Çok mutlu bir çocukluğum vardı.

Layla hatte eine sehr schwere Kindheit.

Leyla çok zor bir çocukluk geçirdi.

Kommen wir trotzdem zu unserer Kindheit zurück

neyse artık dönelim çocukluğumuza

Dies wurde uns seit unserer Kindheit auferlegt

çocukluğumuzdan beri bu bize empoze edildi

Aber was wir seit unserer Kindheit wissen

ama bizim çocukluğumuzdan beri bildiğimiz şey ne

Dieses Lied erinnert mich an meine Kindheit.

O şarkı bana çocukluğumu hatırlatıyor.

Dieser Park erinnert mich an meine Kindheit.

Bu park bana çocukluğumu hatırlatıyor.

Dieses Bild erinnert mich an meine Kindheit.

Bu resim bana çocukluğumu hatırlatıyor.

Ich erinnere mich gut an meine Kindheit.

- Çocukluğumu net hatırlıyorum.
- Çocukluğumu çok iyi hatırlıyorum.

Tom wollte mehr über Marias Kindheit erfahren.

Tom, Mary'nin çocukluğu hakkında daha fazla şey öğrenmek istedi.

Das mache ich schon seit meiner Kindheit.

Ben bunu çocukluğumdan beri yapıyorum.

Ja, wir sind seit unserer Kindheit befreundet.

Evet, biz çocukluğumuzdan beri arkadaşız.

Ich kenne sie schon seit meiner Kindheit.

Onu çocukluğumdan beri tanırım.

Wir kennen uns schon seit unserer Kindheit.

Çocukluğumuzdan beri birbirimizi tanırız.

Ich kenne ihn schon seit meiner Kindheit.

Çocukluğumdan beri onu tanıyorum.

Ich spiele schon seit meiner Kindheit Klavier.

Çocukluğumdan beri piyano çalmaktayım.

Tom kennt Maria schon seit der Kindheit.

Tom Mary'yi çocukluğundan beri tanımaktadır.

Das Bild erinnert mich an meine Kindheit.

Bu resim çocuklukluğumu hatırlatıyor.

Das macht Tom schon seit seiner Kindheit.

Tom bunu çocukluğundan beri yapıyor.

Ich kenne Tom schon seit meiner Kindheit.

Tom'u çocukluktan beri bilirim

- Tom und Maria kennen sich schon seit ihrer Kindheit.
- Tom und Maria kennen sich schon seit der Kindheit.

Tom ve Mary çocukluklarından beri birbirlerini tanımaktadır.

In meiner Kindheit fühlte ich mich sehr argentinisch,

Çoucukluğum süresince gayet Arjantinli hissediyordum

Das war also das beste Spiel unserer Kindheit

yani çocukluğumuzun en güzel oyunu buydu

Dieses Foto bringt mich in meine Kindheit zurück.

Fotoğraf beni çocukluk günlerime geri götürüyor.

Dieses Lied erinnert mich immer an meine Kindheit.

Bu şarkı her zaman benim çocukluğumu anımsatıyor.

Das Lied erinnert mich immer an meine Kindheit.

Bu şarkı bana her zaman çocukluğumu hatırlatır.

Die Musik brachte mich zurück in meine Kindheit.

Müzik beni çocukluğuma geri götürdü.

Ich erinnere mich oft an meine glückliche Kindheit.

Sık sık mutlu çocukluğumu hatırlıyorum.

Ich bin seit meiner Kindheit mit ihm befreundet.

Onunla çocukluğumuzdan beri arkadaşız.

Probleme entstehen durch Traumata oder Missbrauch in der Kindheit

kişinin çocukluğunda yaşadığı travmalar veya istismarlar sonucu problemler ortaya çıkar

Tom lebt schon seit seiner Kindheit in New York.

Tom çocukluğundan beri New York'ta yaşamaktadır.

Tom ist schon seit eurer Kindheit in dich verliebt.

Tom çocukluğunuzdan beri sana aşık.

Tom hat seine Kindheit in den Vereinigten Staaten verbracht.

Tom çocukluğunu Birleşik Devletlerde geçirdi.

Die ersten vierzig Jahre der Kindheit sind die schwierigsten.

Çocukluğun ilk kırk yılı en zorudur.

Dein Zeitvertreib in der Kindheit beeinflusst dein ganzes Leben.

Çocukluğunda ne yaparak harcadığın zaman hayatının geriye kalanını etkiler.

Tom wollte, dass Maria ihm von ihrer Kindheit erzähle.

Tom Mary'den ona çocukluğundan bahsetmesini istedi.

Tom und Maria kennen sich schon seit der Kindheit.

Tom ve Mary çocukluklarından beri birbirlerini tanımaktadır.

Ich werde Ihnen ein weiteres Ereignis über unsere Kindheit erzählen

başka bir olay daha anlatacağım çocukluğumuzla ilgili

Hyazinthen und frisch gemähtes Gras erinnern mich an meine Kindheit.

Sümbüller ve taze kesilmiş ot bana çocukluğumu hatırlatıyor.

Seit seiner frühen Kindheit träumte er davon, Geschichten zu schreiben.

İlk çocukluğumuzdan beri o hikayeler yazmayı hayal etti.

Mutter ließ mich in meiner Kindheit jeden Tag Karotten essen.

Annem çocukluğumda bana her gün havuç yedirirdi.

In meiner Kindheit pflegte ich hierherzukommen, mich umzusehen und nachzudenken.

Çocukluğumda buraya gelip etrafa bakınıp düşünürdüm.

Die meisten Serienmörder haben eine brutale Kindheit hinter sich, aber nur sehr wenige, die eine brutale Kindheit hinter sich haben, werden später Serienmörder.

Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.

Aber du erinnerst dich definitiv an diese Szene aus deiner Kindheit

ama mutlaka çocukluğunuzdan şu sahneyi hatırlarsınız

Der junge Martin verlebte eine recht ruhige Kindheit in Atlanta, Georgia.

Genç Martin Atlanta, Georgia'da oldukça sakin bir çocukluk geçirdi.

Seit seiner Kindheit wollte er Pilot werden, und er wurde es.

Çocukluğundan beri bir pilot olmak istedi ve oldu.

Dies ist das Dorf, in dem ich meine Kindheit verbracht habe.

Bu çocukluğumu geçirdiğim köydür.

Jetzt ein Spiel, das viele meiner Altersgenossen in meiner Kindheit nicht kannten

şimdi benim çocukluğumdaki akranlarımın bile birçoğunun bilmediği bir oyun 3 taş

In meinem Kopf gibt es einen Geheimgang, der zu meiner Kindheit führt.

Zihnimde çocukluğuma açılan gizli bir geçit var.

Das ist das Haus, in dem der Dichter während seiner Kindheit lebte.

Bu, şairin çocukluğunda yaşadığı evdir.

Die Pubertät ist die Zeit des Überganges von der Kindheit zum Erwachsenenalter.

Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir.

Oh, meine geliebte Kindheit, ich sehne mich nach dir von ganzem Herzen!

Oh sevgili çocukluğum, bütün kalbimle senin için uzun zamandır bekliyorum!

Du kannst mich nicht schlagen, Tom! Ich spiele schon seit meiner Kindheit Tennis.

Tom beni yenemezsin.Küçükten beri tenis oynarım.

Ich wurde hier zwar nicht geboren, verbrachte aber meine gesamte frühe Kindheit hier.

Burada doğmadım ama bütün çocukluğumu burada geçirdim.

Ich kann dieses Bild nicht sehen, ohne an meine Kindheit erinnert zu werden.

Çocukluğumu hatırlamadan bu resmi göremiyorum.

Den Großteil meiner Kindheit verbrachte ich in den Felsenbecken und tauchte im seichten Tangwald.

Çocukluğumun çoğunu kayalık havuzlarında geçirdim. Sığ yosun ormanlarına dalardım.

Deine Weisheit sei die Weisheit der grauen Haare, aber dein Herz sei das Herz der unschuldigen Kindheit.

Bilgeliğin başı ağarmış birinin ki gibi olabilir, ama gönlün hep masum bir çocuk gibi olsun.

- Tom, Maria, Johannes und Elke sind untereinander befreundet. Die kennen sich schon seit ihrer Kindheit.
- Tom, Maria, Johannes und Elke sind untereinander befreundet. Die kennen sich schon seit ihren Kindertagen.

Tom, Mary, John ve Alice arkadaşlar. Onlar çocukluklarından beri birbirlerini tanımaktadır.