Examples of using "Haut" in a sentence and their turkish translations:
derimi kalınlaştırdığı,
Onun teni sıcaktı.
Bu senin cildini koruyacaktır.
Anne, Mary bana vuruyor!
Yağlı bir cildim var.
Onun teni pürüzsüz
Ben kuru bir cilde sahibim.
Onun yağlı cildi var.
Güzel bir cildiniz var.
Benim cildim kuru.
Mary'nin hafifçe bronzlaşmış bir cildi var.
Cildiniz çok yumuşak.
Tom'un kalın bir cildi var.
Çok duyarlı bir cildim var.
Benim hassas bir cildim var.
Islak giysiler tene yapışır.
Güneş onun cildini bronzlaştırdı.
Bir bebeğin hassas cildi vardır.
Onun teni kardan daha beyaz.
Islak elbiseler cildine yapışır.
Onun teni kar kadar beyaz.
Deri, vücudun en büyük organıdır.
Onun cildi kolayca yanar.
Sivri uçlu zehirli dişleri deriyi kolayca deler
O, iliklerine kadar ıslanmıştı.
Onun hep böyle parlayan genç bir cildi var.
Onun cildi çok beyazdır.
Tom pürüzsüz bir cilde sahip olmak istiyor.
Büyükannemin cildi kağıt gibi görünüyordu.
İliklerime kadar ıslandım.
Senin yerinde olmaktan nefret ederdim.
Islak giysiler derime yapıştı.
- Bu çalışmıyor.
- Bu işe yaramıyor.
Onun yerinde olmak istemem.
İliklerime kadar ıslandım.
Tom sırıl sıklam ıslandı.
O ürpertici tüyler derinize değerse
Cildini güneşe maruz bırakmadı.
Hayvanların derisi kıllarla kaplıdır.
Bu sinir bozucu değil mi?
Defolun, çocuklar!
Onun dürüst bir adam olduğunu bir bakışta bildim.
Tom'un yerinde olmak istemem.
Soğuk, kurbağanın ince, nemli derisinden içeri sızıyor.
Termal görüntüleme, deriye yakın bir kılcal damar ağının...
Güneşin sıcaklığını teninde hissetti.
Cildi üzerinde güneşin sıcaklığını hissetti.
Onun cildi bir ergeninki kadar sıkı.
Onun teni süt gibi beyazdı ve hiçbir yerinde tek bir lekesi yoktu.
Onlar ona ağzının payını verdi.
Cildinizi çok uzun süre güneşe maruz bırakmayın.
Yılan köpeği bütünüyle yuttu.
Bu üçayak benzeri pençeler deriye tutunur ve yapışır,
Boynuna bir bakın,
Renk, doku, desen ve deri eşleştirebiliyorlar. Çok güzel.
Deri çok uzun süre boyunca güneş ışığına maruz bırakılmamalı.
Jessie'nin dürüst olduğu gerçeğini inkar edemeyiz.
Onlar sırılsıklam.
Son derece açık tenim var ve hiç kahverengi değilim.
pediseller derinize yapışıp çok güçlü bir zehir bırakır.
Yoğun yağmur nedeniyle sırılsıklam oldum.
Aslolan iç güzelliği.
Son derece beyaz bir cildim var ve asla bronz değil.
Bir köpek balığının derisi bir ton balığınınkinden daha kabadır.
Jilet gibi keskin kenarları sizi testere gibi keser.
Deri ve tüy kaplı gözleri bu köstebeği tamamen kör bırakmıştır.
Uygar bir insanın derisinin altına bakarsanız bir barbar bulursunuz.
Gece geç saatlere kadar yatmamak cildin için çok kötüdür.
ışık deriye nufüz edecek kadar güçlü.
- Ayının kırk türküsü var, kırkı da ahlat üstüne.
- Hep aynı davulu çalar.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda tepesi attı.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda öfkelendi.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda deliye döndü.
O yaz gecesinde sevgilimin yumuşak ve nemli cildini asla unutmayacağım.
- Huylu huyundan vazgeçmez.
- Can çıkar huy çıkmaz.
ama zehrin birazı derisinin altında kaldı, aynı acıyı defalarca yaşadı.
Şu an Tom'un yerinde olmaktan nefret ediyorum.
Onun dürüst bir insan olduğundan eminim.
O tavşan benim turplarımı alıp kaçıyor.
Tom senin yerinde olmadığı için memnun.
Vücuda dokunulduğunda, derideki reseptörler beyne endorfin gibi kimyasalların salınmasına neden olan mesajlar gönderir.
Biz gözlerimizle görürüz, kulaklarımız ile duyarız, derimiz ile temas ederiz, burnumuz ile koklarız ve dilimizle tadarız.
Bir sağanağa yakalandım ve sırılsıklam oldum.
O, bardağı taşıran son damladır.