Translation of "Füße" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Füße" in a sentence and their turkish translations:

- Wasch deine Füße.
- Wasche deine Füße.
- Wasch dir die Füße.

Ayaklarını yıka.

- Wasch deine Füße.
- Wasch dir die Füße.

Ayaklarını yıka.

- Deine Füße sind schmutzig.
- Eure Füße sind schmutzig.
- Ihre Füße sind schmutzig.

Ayaklarınız kirli.

- Meine Füße tun weh.
- Meine Füße taten weh.
- Mir tun die Füße weh.

- Ayaklarım ağrıyor.
- Ayaklarım acıyor.

- Eure Füße sind schmutzig.
- Ihre Füße sind schmutzig.

Ayaklarınız kirli.

Meine Füße stinken.

Ayaklarım pis kokuyor.

- Ich wusch meine Füße.
- Ich wusch mir die Füße.

- Ben ayaklarımı yıkadım.
- Ayağımı yıkadım.

Tom schrubbte seine Füße.

Tom ayaklarını yıkadı.

Er bekommt kalte Füße.

Onun gözü yemiyor.

Wozu hast du Füße?

Ne için ayaklara sahipsin?

Er hat kleine Füße.

Onun küçük ayakları var.

Seine Füße waren eingeschlafen.

Onun ayakları uyuşmuştu.

Sie haben schmutzige Füße.

Kirli ayaklarınız var.

Meine Füße sind gefroren.

Ayaklarım dondu.

Ich rieb meine Füße.

Ayaklarımı ovaladım.

Sie hat winzige Füße.

Onun küçücük ayakları var.

Er hat große Füße.

Onun büyük ayakları var.

Hast du kalte Füße?

Ayakların üşüyor mu?

Tom bekommt kalte Füße.

Tom korkuyor.

Meine Füße sind geschwollen.

Ayaklarım şişti.

Tom hat große Füße.

Tom'un büyük ayakları var.

Ihre Füße sind schmutzig.

Ayakların kirli

Sie hat kleine Füße.

Küçük ayakları var.

Maria hatte eiskalte Füße.

Maria'nın ayakları buz gibi soğuktu.

Tom hat winzige Füße.

Tom'un minik ayakları var.

Ich habe große Füße.

Benim büyük ayaklarım var.

Gliederfüßer haben mehrere Füße.

Eklembacaklıların daha fazla ayağı vardır.

Tom hat kleine Füße.

Tom'un küçük ayakları var.

Tom massierte seine schmerzenden Füße.

Tom ağrıyan ayağını ovaladı.

Tom sprang auf seine Füße.

Tom ayağa fırladı.

Tom hat echt große Füße.

Tom'un ayakları gerçekten büyük.

Tom massierte Maria die Füße.

Tom Mary'ye ayak masajı yaptı.

Ich habe immer kalte Füße.

Ayaklarım hep soğuk.

Meine Füße bringen mich um!

Ayaklarım beni mahvediyor.

Er massierte ihr die Füße.

O ona bir ayak masajı yaptı.

Wir waschen uns die Füße.

Ayaklarımızı yıkadık.

- Die Kinder haben sich die Füße gewaschen.
- Die Kinder wuschen sich die Füße.

Çocuklar ayaklarını yıkadı.

- Ich möchte mir nicht die Füße nass machen.
- Ich möchte keine nassen Füße bekommen.

Ayaklarımın ıslanmasını istemiyorum.

Seine Schuhe bereiten ihm schmerzende Füße.

Ayakkabıları onun ayaklarını acıtıyor.

Würdest du mir die Füße frottieren?

- Ayaklarımı ovmamdan rahatsız olur musun?
- Ayaklarımı ovalar mısın?

Meine Füße sind ein bisschen geschwollen.

Ayaklarım biraz şişti.

Meine Füße sind kleiner als deine.

Ayaklarım seninkilerden daha küçük.

Das hat weder Hände noch Füße.

Ne başı belli ne kıçı.

- Tom half Mary wieder auf die Füße.
- Tom half Mary, wieder auf die Füße zu kommen.

Tom Mary'nin yeniden ayaklarının üzerinde durmasına yardım etti.

Die Füße flach auf dem Boden abzustellen

ayak tabanlarınız yere değecek şekilde olsun ,

Breite, behaarte Füße gleiten über tiefsten Schnee.

Geniş, kıllı ayaklarıyla en derin karda bile süzülerek ilerler.

Ich fühlte, wie etwas meine Füße berührte.

Ayaklarıma bir şey dokunduğunu hissettim.

Ich will niemandem auf die Füße treten.

Birini rahatsız edecek şekilde davranmak istemiyorum.

Tom massiert Maria jeden Abend die Füße.

Tom her gece Mary'nin ayaklarına masaj yapar.

Für die Füße ist Tanzen wie Träumen.

Dans etmek ayaklar için hayal etmek gibidir.

Im Dünensand fand ich die Spuren ihrer Füße.

Onun ayak izlerini kumulun kumlarında buldum.

Deine Füße sind angeschwollen, weil deine Schuhe zu klein sind.

Ayakkabıların çok küçük olduğu için ayakların şişmiş.

Deine Füße werden dich dorthin führen, wo dein Herz ist.

Ayaklarınız sizi kalbinizin olduğu yere götürecektir.

Der Bräutigam bekam wenige Minuten vor der Hochzeit kalte Füße.

Damat düğünden dakikalar önce tereddütlü idi.

Man muss dicke Socken tragen, damit die Füße warm bleiben.

Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çoraplar giymelisin.

- Ich spüre meine Beine nicht.
- Mir sind die Füße eingeschlafen.

Ayaklarım uyuşuk.

Lass es nicht zu, dass er seine Füße auf den Tisch legt.

Onun, ayaklarını masaya koymasına izin verme.

Der Sand war so heiß, dass wir uns die Füße verbrannt haben.

Kum o kadar sıcaktı ki ayaklarımı yaktı.

Und der Teil, den Sie im Moment sehen, zeigt nicht die Füße Jesu

Ve şu andaki gördüğünüz kısımda İsa'nın ayakları görünmüyor

Der Stuhl war zu hoch, und deshalb baumelten meine Füße in der Luft.

Sandalye çok yüksekti ve kendimi havada asılı bacaklarım ile buldum.

- Ich wollte niemandem auf die Zehen steigen.
- Ich wollte niemandem auf die Füße treten.

Birinin damarına basmak istemedim.

Der Abschnitt dort ist die Tür, aber seien Sie vorsichtig, die Füße anderer Apostel sind sichtbar.

Oradaki bölüm kapı fakat dikkat edin diğer havarilerin ayakları görünüyor

Das Ergebnis einer Studie ist: „Leute, die glauben, dass ihre Füße stinken, haben Stinkfüße; diejenigen, die das nicht glauben, haben keine.“

Bir çalışma ile ulaşılan sonuç "ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur."