Translation of "Begegnet" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Begegnet" in a sentence and their turkish translations:

Wo seid ihr euch begegnet?

Birbirinizle nerede buluştunuz?

Wir sind uns schon begegnet.

- Biz daha önce tanıştık.
- Daha önce tanışmıştık.

Wir sind uns gerade begegnet.

Az önce buluştuk.

Ich bin meinem Freund begegnet.

Arkadaşıma rastladım.

Wir sind uns rein zufällig begegnet.

Karşılaşmamız tamamen tesadüfi.

Wir sind uns am Flughafen begegnet.

- Havaalanında birbirimize denk geldik.
- Havaalanında karşılaştık.
- Havaalanında birbirimize rastladık.

Wie sind Sie Ihrem Partner begegnet?

- Eşinle nasıl tanıştın?
- Eşinizle nasıl tanıştınız?

Ich könnte ihr irgendwo begegnet sein.

Onunla bir yerde karşılaşmış olabilirim.

Ich bin ihm schon einmal begegnet.

Onunla daha önce tanıştım.

Sind wir uns schon mal begegnet?

Sizinle daha önce karşılaşmış mıydık?

Sie ist Maria noch nie begegnet.

O, Maria ile hiç tanışmadı.

Wir sind uns schon einmal begegnet.

Bugün daha erken buluştuk.

Tom war Maria noch nie begegnet.

Tom daha önce Mary ile hiç karşılaşmamıştı.

Diesem Problem bin ich nie zuvor begegnet.

Daha önce hiç bu sorunum olmadı.

Sind wir uns schon einmal irgendwo begegnet?

- Daha önceden bir yerde karşılaşmış mıydık?
- Daha önceden bir yerde tanışmış mıydık?

Seid ihr beiden euch schon mal begegnet?

İkiniz daha önce tanıştınız mı?

Ich bin meinen Freunden am Bahnhof begegnet.

Tren istasyonunda arkadaşlarıma rastladım.

Ich bin ihr auf der Straße begegnet.

Caddede ona rastladım.

Wir sind uns schon ein paarmal begegnet.

Biz daha önce birkaç kez karşılaştık.

Tom begegnet seiner Arbeit mit großer Leidenschaft.

Tom işi hakkında çok tutkulu.

Maria begegnet ihrer Arbeit mit großer Leidenschaft.

Mary işi hakkında çok hırslı.

Ich bin ihm noch kein einziges Mal begegnet.

Bir kez bile onunla karşılaşmadım.

Ich bin in Europa zufällig meiner Tante begegnet.

Avrupa'da teyzeme rastladım.

Sind wir uns nicht schon einmal irgendwo begegnet?

Daha önce bir yerde karşılaşmadık mı?

Ich bin ihm gestern zufällig am Flughafen begegnet.

Dün havaalanında ona rastladım.

In meinem Traum bin ich einem Wolf begegnet.

Rüyamda, bir kurtla karşılaştım.

Tom stritt ab, Maria je begegnet zu sein.

Tom Mary ile her zaman buluştuğunu inkar etti.

- Du bist der interessanteste Mensch, dem ich je begegnet bin.
- Sie sind der interessanteste Mensch, dem ich je begegnet bin.

Sen şimdiye kadar tanıdığım en ilginç insansın.

Bist du Taninna schon einmal in der Bibliothek begegnet?

Kütüphanede hiç Taninna'ya rastladın mı?

Du siehst aus, als wäre dir ein Geist begegnet!

Bir hayalet görmüş gibi görünüyorsun!

Wenn man einem wütenden Nashorn begegnet, kann man nicht entkommen.

Öfkeli bir gergedanla karşılaşırsanız pek kaçma şansınız olmaz.

In jener Nacht bin ich Tom zum ersten Mal begegnet.

O, Tom'la ilk tanıştığım geceydi.

Das war das erste Mal, dass ich Tom begegnet bin.

- Tom'la ilk tanışmamızdı.
- Tom'la ilk o zaman karşılaşmıştım.

Es ist seltsam, dass wir uns noch nie begegnet sind.

Daha önce hiç karşılaşmamış olmamız tuhaf.

"Sind wir uns nicht schon einmal begegnet?", fragte der Student.

Öğrenci "daha önce bir yerde karşılaştık mı" diye sordu.

Du bist das schönste Mädchen, dem ich je begegnet bin!

Şu ana kadar tanıdığım en güzel kızsın.

Du siehst aus, als wärest du gerade einem Geist begegnet.

- Az önce bir hayalet görmüş gibi gibisin.
- Az önce bir hayalet görmüş gibisiniz.

- Sie haben sich nie getroffen.
- Sie sind sich nie begegnet.

Onlar hiç karşılaşmadılar.

- Ich habe Tom nie getroffen.
- Ich bin Tom nie begegnet.

Tom'la hiç görüşmedim.

- Ich habe ihn nie getroffen.
- Ich bin ihm nie begegnet.

Onunla hiç tanışmadım.

- Ich bin ihnen schon begegnet.
- Ich habe sie schon kennengelernt.

Onlarla zaten tanıştım.

Tom sagte zu Maria, dass er Johannes nie begegnet sei.

Tom Mary'ye John'la hiç tanışmadığını söyledi.

Er ist der ansehnlichste Mann, der mir je begegnet ist.

O şimdiye kadar tanıştığım en yakışıklı adam.

Tom ist der böseste Mensch, der mir je begegnet ist.

Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.

- Ich glaube, ich bin dir schon einmal in einem früheren Leben begegnet.
- Ich glaube, ich bin euch schon einmal in einem früheren Leben begegnet.
- Ich glaube, ich bin Ihnen schon einmal in einem früheren Leben begegnet.

Geçmiş bir yaşamda tanıştığımızı düşünüyorum.

Dieweil ich ihr noch nie begegnet war, kannte ich sie nicht.

Onu daha önce görmediğim için, onu tanımadım.

Ich habe von ihr gehört, aber begegnet bin ich ihr nie.

Onu tanıyorum ama onunla hiç tanışmadım.

- Wir kennen uns noch nicht.
- Wir sind uns noch nicht begegnet.

Henüz tanışmadık.

Ich frage mich, warum wir uns noch nicht vorher begegnet sind.

Neden birbirimizle daha önce karşılaşmadığımızıı merak ediyorum.

Mir ist noch nie ein Kanadier begegnet, den ich nicht mochte.

Ben beğenmediğim bir Kanadalı ile hiç tanışmadım.

Da wir uns schon einmal begegnet waren, erkannte ich ihn sofort.

Onunla daha önce karşılaştığım için onu bir kerede tanıdım.

Ich bin Alex. Wir sind uns letzte Woche im Hotel begegnet.

Ben Alex. Biz geçen hafta otelde tanışmıştık.

Tom und Maria sind einander vor gerade einmal drei Monaten begegnet.

Tom ve Mary sadece üç ay önce tanıştılar.

- Ich habe Tom getroffen.
- Ich traf Tom.
- Ich bin Tom begegnet.

Tom'la tanıştım.

Tom ist einer der unhöflichsten Menschen, die mir je begegnet sind.

Tom tanıdığım en kaba insanlardan biri.

Da ich dem Mädchen schon einmal begegnet war, erkannte ich sie sofort.

Kızla daha önce tanıştığım için onu hemen tanıdım.

Ich weiß nicht mehr, wann ich ihm zum ersten Mal begegnet bin.

Onunla ilk kez ne zaman karşılaştığımı hatırlamıyorum.

- Ich bin ihr noch nie begegnet.
- Ich habe sie noch nie getroffen.

Onunla hiç karşılaşmadım.

- Ich habe ihn noch nie getroffen.
- Ich bin ihm noch nie begegnet.

Onunla hiç karşılaşmadım.

Ich bin gestern Ihrem Sohn begegnet und er hat mich höflich gegrüßt.

Dün oğlunuza rastladım ve o bana kibarca selam verdi.

Ich bin Tom zum ersten Mal vor drei Monaten in Boston begegnet.

Tom'la ilk kez üç ay önce Boston'da karşılaştık.

Es kommt mir so vor, als wären wir uns schon einmal begegnet.

Sanki tanışmışız gibi hissediyorum.

Ich glaube, Maria ist eine der schönsten Frauen, denen ich je begegnet bin.

Sanırım Mary şu ana kadar karşılaştığım en güzel kadınlardan biri.

Soweit ich mich entsinne, sind wir uns das letztemal vor drei Jahren begegnet.

Hatırlayabildiğim kadarıyla, en son karşılaştığımızda ben üç yaşındaydım.

Erinnerst du dich noch daran, wie wir uns zum ersten Mal begegnet sind?

İlk olarak ne zaman tanıştığımızı hatırlıyor musun?

- Ich bin ihm auf der Straße begegnet.
- Ich habe ihn auf der Straße getroffen.

Onunla caddede karşılaştım.

- Haben wir uns nicht schon einmal getroffen?
- Sind wir uns nicht schon einmal begegnet?

Daha önce tanışmadık mı?

- Habe ich Sie nicht schon mal getroffen?
- Sind wir uns nicht schon einmal begegnet?

Daha önce sizinle tanışmadım mı?

- Ich wünschte, wir hätten uns früher kennengelernt.
- Ich wünschte, wir wären uns früher begegnet.

Keşke daha önce karşılaşsaydık.

Man kann sich wohl den Weg wählen, aber nicht die Menschen, denen man begegnet.

Yolumuzu kendimiz seçebiliriz de, ama bu yolda rastlayacağımız insanları seçemeyiz.

Tom wäre nie seiner Frau begegnet, wenn er sich nicht in einen Malkurs eingeschrieben hätte.

Tom bir resim sınıfına kaydolmamış olsaydı asla karısıyla tanışmazdı.

Halten Sie einen Abstand von 2 Metern von jeder Person, die ihnen in der Öffentlichkeit begegnet.

Dışarıda karşılaştığınız herhangi bir kişidin 2 metre veya daha fazla uzağında durun.

- Ich bin noch nie jemandem wie dir begegnet.
- Ich habe noch nie jemanden wie dich kennengelernt.

Senin gibi biriyle hiç tanışmadım.

„Du errätst nie, wem ich heute in der Stadt begegnet bin!“ – „Maria?“ – „Was? Woher weißt du das?“

"Bugün şehirde kiminle karşılaştığımı asla tahmin edemeyeceksin." "Maria mı?" "Ne? Bunu nasıl biliyorsun?"

- Ich erinnere mich, sie ein Mal gesehen zu haben.
- Ich erinnere mich, ihr früher schon einmal begegnet zu sein.

Bir zamanlar onu gördüğümü hatırlıyorum.

- Ich werde niemals den Tag vergessen, an dem wir uns das erste Mal begegnet sind.
- Ich werde nie den Tag vergessen, an dem wir uns kennenlernten.

İlk tanıştığımız günü asla unutmayacağım.

- Ich traf ihn auf dem Weg, als ich von der Schule nach Hause kam.
- Er ist mir auf dem Heimweg von der Schule begegnet.
- Ich traf ihn, als ich gerade auf dem Weg von der Schule nach Hause war.

Okuldan eve giderken onunla karşılaştım.

- Erinnerst du dich an den Tag, als wir zum ersten Mal Dick trafen?
- Erinnern Sie sich an den Tag, als wir zum ersten Mal Dick begegnet sind?
- Erinnerst du dich noch an den Tag, als wir Dick kennengelernt haben?

Dick ile ilk karşılaştığımız günü hatırlıyor musun?

Ohne Zweifel findet sich auf dieser Welt zu jedem Mann genau die richtige Ehefrau und umgekehrt; wenn man jedoch in Betracht zieht, dass ein Mensch nur Gelegenheit hat, mit ein paar hundert anderen bekannt zu sein, von denen ihm nur ein Dutzend oder weniger nahesteht, darunter höchstens ein oder zwei Freunde, dann erahnt man eingedenk der Millionen Einwohner dieser Welt leicht, dass seit Erschaffung ebenderselben wohl noch nie der richtige Mann der richtigen Frau begegnet ist.

Kuşkusuz bu dünyada her erkeğin ve kadının evlenmek için huyu huyuna, suyu suyuna tamamen denk birisi mutlaka vardır; fakat bir insanın sadece birkaç yüz kişiyle tanışma fırsatı bulduğu, bu birkaç yüz kişi içinden belki bir düzinesini yakından tanıdığı, bu bir düzinenin de ancak birkaçıyla dost olduğu göz önüne alınır ve de dünyada milyonlarca insanın yaşadığı hatırda tutulursa kolayca görülür ki dünya yaratıldığından beri doğru erkek doğru kadınla muhtemelen daha hiç karşılaşmamıştır.

- Es ist eine lange Zeit vergangen, seit wir uns das letzte Mal gesehen haben.
- Es ist lange her, dass wir uns das letzte Mal gesehen.
- Es ist schon lange her, dass wir uns das letzte Mal gesehen haben.
- Es ging eine geraume Zeit ins Land, seit wir einander letztes Mal sahen.
- Es ist viel Wasser ins Meer geflossen seit unserer letzten Begegnung.
- Es ist viel Wasser den Rhein hinuntergeflossen seit unserem letzten Treffen.
- Ganze Zeitalter sind vergangen, seit wir uns zuletzt von Angesicht zu Angesicht begegnet sind.
- Es ist seit unserer letzten Begegnung viel Wasser den Rhein hinabgeflossen.

Son karşılaştığımızdan beri uzun süre oldu.