Translation of "Andauernd" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Andauernd" in a sentence and their turkish translations:

Es regnet andauernd.

Her zaman yağmur yağıyor.

Ich esse andauernd hier.

Her zaman burada yemek yiyorum.

Ich muss andauernd niesen.

Hapşırmaya devam ediyorum.

Ich verliere andauernd etwas.

Her zaman bir şeyler kaybederim.

Warum kämpft ihr zwei andauernd?

Neden siz ikiniz hep kavga ediyorsunuz?

Frag mich doch nicht andauernd.

Bana sürekli soru sorup durma!

Männer sprechen andauernd über Frauen.

Erkekler her zaman kadınlar hakkında konuşur.

Tom und Maria stritten andauernd.

Tom ve Mary hep kavga ediyorlardı.

Ich sehe Tom andauernd hier.

Ben Tom'u sürekli burada görürüm.

Heute bimmelt auch andauernd das Telefon!

Bugün telefon durmadan çalıyor!

Tom und Maria streiten sich andauernd.

Tom ve Mary hep kavga ediyorlar.

- Er lacht immer.
- Er lacht andauernd.

O, her zaman gülüyor.

Das bekomme ich andauernd zu hören.

İnsanlar bana bunu her zaman anlatıyor.

Ich glaube dir nicht. Du lügst andauernd!

Sana inanmıyorum. Her zaman yalan söylüyorsun.

Tom läuft mir andauernd über den Weg.

Ben her zaman Tom'la karşılaşırım.

Das Kind unterbrach andauernd das Gespräch ihrer Mutter.

Çocuk sürekli annesinin konuşmasını kesiyordu.

Ich hab es satt, andauernd darüber zu hören.

Ben o konuyu işitmekten bıktım.

- Tom und Maria streiten sich andauernd.
- Tom und Maria streiten ständig.

Tom ve Mary hep kavga eder.

Warum sprichst du mich andauernd auf Englisch an? Weil ich Ausländerin bin?

Neden benimle sürekli İngilizce konuşuyorsun? Bir yabancı olduğum için mi?

- Ich glaube Ihnen nicht. Sie erzählen immer Lügen.
- Ich glaube dir nicht. Du lügst andauernd!

Sana inanmıyorum. Her zaman yalan söylüyorsun.

- Tom macht sich ständig um seine Tochter Sorgen.
- Tom macht sich andauernd um seine Tochter Sorgen.

Tom her zaman kızı hakkında endişelenir.

Wenn das Universum mit Sternen angefüllt ist, warum erhellt dann ihr Licht nicht andauernd den gesamten Himmel?

Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?

- Meine Eltern haben sich ständig gezankt, als ich Kind war.
- Meine Eltern haben sich andauernd gestritten, als ich Kind war.

Ben bir çocukken ebeveynlerim her zaman dövüşürdü.