Examples of using "öfter" in a sentence and their turkish translations:
Daha sık arayın. FaceTime daha sık yapın.
Buraya daha sık gelmeliyiz.
Bunu daha sık giymen gerekir.
- Bunu daha sık yapmalıyız.
- Bunu daha sık yapmamız gerek.
Buraya daha sık gelmeliyiz.
Bunu sık sık yapıyor musun?
Kıvrımlı modeller büyük beden terimini
Bunu daha sık yapmalıyız.
Birbirimizi daha sık görmeliyiz.
Birbirlerimizle daha sık konuşmamız gerek.
Trafik kazalarının yağışlı günlerde meydana gelmesi olasıdır.
Birbirimize daha sık çıkmamız gerekiyor.
Tom bunu daha sık yapmalı.
Birbirimizi daha sık görmeliyiz.
Bu düşündüğünden daha sık olur.
Keşke o daha sık yazsa.
Ebeveynlerini daha sık aramalısın.
Bundan sonra daha sık ziyaret edeceğim.
Nereye daha sık gidiyorsun, Boston mu Chicago mu?
Keşke daha sık biftek yiyebilsem.
Bu, senin düşündüğünden daha sık olur.
Kedinle daha sık oynaman gerekir.
Kim buraya daha sık gelir, sen mi yoksa Tom mu?
Böyle şeyler sanıldığından sık olan bir şey.
O aradı. Daha sık gelmeliymişim.
Ben onun daha sık yazmasını isterim.
Tom Boston'u daha sık ziyaret edebilmeyi diledi.
Erkeklerden daha çok kadınlar yalancı şahitlik yaparlar.
Bu film birçok kez izlenmeye değer.
Çocukken sık sık denizde yüzmeye giderdim.
Anneni daha sık araman gerekir.
Mary nasıl yüzeceğini bilse plaja daha sık gider.
Çocukken sık sık babamla birlikte balığa gittim.
O beni gerçekten sevseydi daha sık arardı.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Hangisini daha sık konuşuyorsun, Fransızca mı yoksa İngilizce mi?
- Hangisini daha sık konuşursun, Fransızcayı mı yoksa İngilizceyi mi?
Bu kravatı daha sık takmalıyım. Bugün çok iltifat aldım.
Her şey insanın ellerinde. Bu yüzden onları sık sık yıka.
Sık sık olduğu gibi, Mike, bu öğleden sonra toplantı için geç kaldı.
Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.
Zamanım olsaydı daha çok müze gezerdim.
Onu sık sık yapıyor musun?